Güncelleme Tarihi:
ERKAN İYİGÜNGÖR
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), Sürdürülebilir Enerji ve İklim Politikaları Araştırma Merkezi’ni (SENLAB) kurarak iklim kriziyle mücadelede önemli bir adım attı. SENLAB’ın kurucu direktörü olan ve enerji alanındaki uluslararası çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Biresselioğlu, dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri olan iklim krizinin etkilerinin İzmir özelinde de yoğun bir şekilde hissedileceğini ifade etti. İzmir’in coğrafi konumunun ve kentsel yapısının, iklim krizinin olası sonuçları karşısında kırılganlık yarattığını belirterek şunları söyledi:
“Deniz seviyesindeki yükselme ve aşırı hava olayları gibi tehditler, İzmir için büyük riskler oluşturuyor. Kutuplardaki buzullar hızla eriyor ve bu erime, küresel deniz seviyelerinde yükselmelere neden oluyor. Bu durum İzmir gibi kıyı şehirlerini doğrudan etkileyebilir. Diğer yandan, geçtiğimiz yaz Orta Doğu şehirlerindeki sıcaklık etkisini İzmir’de hissettik. Bu, gelecekte daha sık ve daha şiddetli olabilir.”
Biresselioğlu, önümüzdeki 20-30 yılın iklim krizinin etkilerini azaltmak için kritik bir dönem olduğunu belirterek, hızlı ve etkili önlemler alınması gerektiğine dikkat çekti.
ÇARPIK KENTLEŞME VE KENTSEL DÖNÜŞÜM
İzmir’in iklim kriziyle mücadeleye yönelik bir yol haritasına ihtiyacı olduğunu vurgulayan Biresselioğlu, bu doğrultuda kentsel dönüşümün önemini şu şekilde açıkladı:
“Çarpık kentleşmenin önüne geçilmeli ve kentsel dönüşüm hızla hayata geçirilmeli. Bu kapsamda, örneğin yenilenebilir enerjinin kullanımının önceliklendirildiği pilot bölgeler oluşturulabilir. Dönüştürülen binaların çevreci ve enerji verimli akıllı binalar olması gerekiyor. Türkiye’deki bina stokunun büyük bir bölümü enerji verimliliği açısından yetersiz durumda. Bu sorunların çözülmesi için ciddi planlamalar yapılmalı ve uygulanmalı.”
Biresselioğlu, dönüşüm süreçlerinde hem bireylerin hem de kamu kurumlarının aktif rol alması gerektiğini belirtti.
TÜM PAYDAŞLAR KATILMALI
İzmir için acil önlem alınması gerektiğinin altını çizen Biresselioğlu, “Yarın, birinci gün olmalı. Bütün paydaşlarla bir araya gelinerek detaylı bir planlama yapılmalı. Bu doğrultuda bir platform da kurulabilir. Bu mücadelede bireylerden kurumlara, belediyelerden sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin iş birliği yapması gerekiyor. Üniversiteler, enerji firmaları, organize sanayi bölgeleri ve hatta mahalle muhtarları bu sürece dahil edilmeli” dedi.
BİREYLER NE YAPABİLİR?
Bireylerin; iklim krizinin çözümünde önemli bir role sahip olduğunu vurgulayan Biresselioğlu, bireysel davranış değişikliklerinin büyük farklar yaratabileceğini söyleyerek,
“Her birey, enerji kullanımı konusunda daha bilinçli davranarak iklim kriziyle mücadeleye katkı sağlayabilir. Örneğin, enerji tüketiminde tasarrufa gitmek veya yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etmek bireysel düzeyde alınabilecek basit ancak etkili önlemlerden sadece bazıları. Bununla birlikte, bireylerin bu konuda teşvik edilmesi gerekiyor. Küçük çaplı teşvik mekanizmaları, bireylerin dönüşüme katılımını artırabilir” ifadelerini kullandı.
Biresselioğlu, bu dönüşümün bir anda sağlanamayacağının, düşünce yapılarının ve bakış açılarının da değişmesi gerektiğinin altını çizdi. Biresselioğlu, “Diğer bir önemli konu da bahsettiğimiz kavramların eğitim programlarına dahil edilmesi” diye konuştu.
‘Enerji vatandaşlığı kavramı’ hakkında da bilgiler veren Biresselioğlu, şöyle devam etti: “Türkiye’de bu kavramı ilk defa biz gündeme getirdik. Bu konuyla ilgili önemli yayınlar da yaptık. Araştırmalarımızda ele aldığımız konular; bireylerin, firmaların ve belediyelerin karar almalarına etki edecek mekanizmaları belirlemekle ilgili.”
SAVUNMADAKİ BAŞARI TEKRAR EDİLEBİLİR
Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye geçişte önemli adımlar attığını söyleyen Biresselioğlu, savunma sanayiindeki başarının enerji sektörüne yansıtılabileceğini ifade ederek, “Türkiye, savunma sanayiinde elde ettiği başarıları enerji sektörüne de taşıyabilir. Akıllı şebekeler, enerji depolama sistemleri ve yenilenebilir enerji yatırımları bu dönüşümün temel taşlarını oluşturuyor. Enerjinin uygun fiyatlı ve sürdürülebilir şekilde erişilebilir olmadığı bir ekonominin geleceği olamaz” diye konuştu.
Biresselioğlu, bu kapsamda devlet tarafından yürütülen stratejik çalışmaların devam etmesinin ve yenilikçi çözümlerin devreye sokulmasının önemine de değindi.