Güncelleme Tarihi:
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de müziği ile milyonların dinlediği Mehmet Erdem’le bir araya geldik. Bence çok sakin ve sade bir röportaj oldu çünkü kafası ve ruhu karışık olanlardan değil; gayet net ve dingin biri. Müziğini, hayata bakışını, oyuncu eşi Vildan Atasever ile olan evliliğini konuştuk. Bayram şekeri tadında bir sohbetle sizleri baş başa bırakıyorum.
MÜZİĞİN OLDUĞU HER ŞEY BENİ MUTLU EDİYOR!
- Birçok film ve dizi müziklerinizde besteleriniz var. Siz kendinizi besteci mi yoksa yorumcu olarak mı tanımlarsınız?
MEHMET ERDEM: Daha çok şarkı söylediğim için yorumcu dememiz doğru olur. Bestecilik kısmı daha az kaçıyor. Bestecilik tarafım daha çok film ve dizilerde yer alıyor. O alanlarda sayısız beste yaptım. Mesela Leyla ile Mecnun'un müziğini biz yapmıştık. 184 tane farklı track vardı, versiyonları saymıyorum. O dönemler oldukça yoğun olabiliyor ama şu aralar daha çok şarkıcı tarafındayım.
- En çok hangisinden keyif alıyorsunuz?
MEHMET ERDEM: Müziğin olduğu her şey beni mutlu ediyor, keyif veriyor. Bu benim hayat biçimim. Çocukluktan beri de zaten hep müziğin içindeydim. Müziğimizle insanlara yeni bir şeyler, yeni tarzlar sunmaya çalışıyoruz.
- Mehmet bey Boğaziçi Makine Mühendisliği okumuşsunuz… Daha matematiksel bir algınız var diye düşünüyorum. Dolayısıyla size gelen bu röportaj tekliflerine nasıl bakıyorsunuz? ‘Ya ne konuşacağım? Yaptım zaten ortada’ diyor musunuz?
MEHMET ERDEM: Evet aslında anlatılması zor bir şey bu... Yaptığımız şey zaten ortada. Hani sorulur ya ‘şiir yazarken ne düşünüyordunuz’ diye. Bunun açıklaması olamaz!
SAKİN OLMAYI SEÇİYORUM
- Şarkı yorumlarınız çok dingin ve sakin. Gerçekten sakin misiniz?
MEHMET ERDEM: Ben hayata karşı biraz daha dingin durmayı tercih ediyorum. Zaten yeterince hızlı hayatlar yaşanıyor. Her şey çok hızlı ilerliyor, hızlı tüketiliyor. Ben daha sakin olmayı tercih ediyorum. Şarkılarımla huzur vermek istiyorum. Aslında derdim bu hızlı tüketimin içerisinde sakin durabilmek, dingin olabilmek. Şarkılarımda herkese sakinliği öneriyorum. Dünyanın hengamesi de ortada. Her yerde bir karmaşa ve savaş var. İnsanları 1-2 saatliğine bambaşka bir ruh haline sokabilmek ya da evlerinde dinliyorlarsa kendi iç dünyalarına döndürmek istiyorum. İlk albümden beri ona çalışıyoruz. Aslında yol albümü yapmak istiyoruz, buna çalışıyoruz. Yol boyunca şarkı seçmeye gerek bıraktırmadan, durmadan çalabileceği şarkılar yapmaya çalışıyoruz. Her zaman hedefimiz bu oldu. Gerçi artık sistemler çok değişti. Mesela son albümü basmadık. İlk defa fiziksel olarak elimizde bir albüm yok. Öncesinde CD’lerimiz, plaklarımız vardı ama artık şarkılar sosyal mecralarda dönüyor.
- Yeni dönem şarkılarda klasik olabilecek parçalar çok fazla çıkmıyor. Siz de genelde cover şarkılar yapıyorsunuz, neden?
MEHMET ERDEM: Evet eski şarkıları söylüyoruz. Bu sanırım bizim çağımızın bir sorunu. O dönemlerdeki melodiler, sözler günümüzde çıkmıyor. Yurt dışında da herkes cover söylüyor, burada da cover söyleniyor. Sanırım bu işin bir de romantik tarafı var. Geçmişe özlem, belki de o dönemdeki duygularımızı arıyoruz. Eskiden bir albümü aldık mı onu bozana kadar dinlerdik. Müzik dinlemek bizim için etüt gibiydi. Şimdi ise sonsuz bir akış var ve aralardan bir şeyler yakalamaya çalışıyoruz. Şu anda mesela aplikasyonda bizim çalan şarkılarımızı kimler dinliyor, kaç yaş grubu dinliyor, cinsiyetleri ne, hangi memlekette, başka hangi şarkıları dinliyorlar, bütün bilgileri alabiliyoruz. Bu bir yandan iyi, bir yandan da korkutucu bir şey. Aslında bu kadar bilgiyi ben almak istemiyorum.
WHATSAPP’IM DAHİ YOK
- Bu kadar bilgi sahibi olmak da yapacağınız eseri kısıtlayıcı bir şey olur değil mi?
MEHMET ERDEM: Evet kesinlikle. Ben mesela sosyal medyayı kullanmıyorum. Hesaplarımın hepsi kurumsal bilgileri vermek amaçlı kullanılıyor. Benim Whatsapp’ım dahi yok. Herkesin çok dijitalize olduğu bir dünyada bu biraz zor oluyor ama ben biraz daha analog kalmaya çalışıyorum.
- Eski arkadaşlıklarınız devam ediyor mu?
MEHMET ERDEM: Benim her tarz arkadaşım var. Boğaziçi’nden Amerika’da profesör olan arkadaşlarım da var.
- Arada keşke maaşlı bir işim olsaydı diyor musunuz?
MEHMET ERDEM: Yok, çok şükür ben işimden çok memnunum. İstediğimizi yapabiliyoruz. Sevdiğimiz işi yapıyoruz. Karşılık görüyoruz. Dinleyicilerimiz sağ olsun bizi yalnız bırakmıyor. Kendimizden taviz vermek zorunda değiliz. Kendimi bozmak zorunda değilim. Olduğum gibi kabul görebiliyorum, bu da önemli bir şey!
- Kendiniz yeni jenerasyon sanatçılarından görüyor musunuz?
MEHMET ERDEM: Bu iş sayesinde kendimizi genç tutabiliyoruz. Toplamda çok şarkımız var. Bir konserde 35-40 şarkı söylüyoruz ama her seferinde farklı bir kitleye söylüyoruz. Bu yüzden de konserlerimizin her seferinde farklı bir dinamiği oluyor. Her şarkıda farklı reaksiyonlar alabiliyoruz. Tüm bunları analiz etmek, kendimizi yenilemek anlamında bizleri zinde tutuyor.
COVERLARIMIZ İÇİN KOLAYA KAÇIYOR DEDİLER
- Coverlarınız çok güzel. Türkiye’ye mal olmuş, belli bir felsefesi, sözü, söylemi olan sanatçıların şarkılarını ele alıyorsunuz…
MEHMET ERDEM: Evet, başlarda ‘kolayı mı kaçıyorsunuz’ gibi algılıyorlardı. Seçtiklerimiz altına girilebilecek, çok kolay şarkılar değildi. Bizde ‘defteri dürülmüş şarkılar’ denir. Yani hemen dışlanabilecek, riskli parçalara el attık. Ahmet Kaya, Barış Manço, Fikret Kızılok gibi ustalardan özel eserler seçmeye çalışıyoruz. Aslında tüm bunları yaparken hemen yadırganabilecek bir durum da söz konusu. Biz gerçekten sevdiğimiz şarkıları söylemeye çalışıyoruz. İlk albümü yaparken hangi şarkıyı yapacağız diye konuşmadık bile… ‘Bunları yapacağız’ dedik. O şarkılar belliydi zaten!
SEZAN AKSU HAKİM BEY ŞARKISI İÇİN: ‘BEN BU ŞARKIYI MEĞER SANA YAZMIŞIM’ DEDİ
- Evet mesela Sezen Aksu’nun çok eskide kalan ‘Hakim bey’ şarkısı ne kadar çok tuttu ve aslında unutulmuş bir şarkıydı belki de?
MEHMET ERDEM: Ben o şarkıya çok inadım. O zamanlar ’Sezen Aksu’nun o kadar şarkısı varken bunu mu söyleyeceksin’ diye çok karşı çıkan oldu. ‘Ben bu şarkıya inanıyorum ve bu şarkıda bir şey hissediyorum’ dedim. Daha sonra zaten Sezen Aksu da bana ‘bu şarkıyı ben meğer sana yazmışım, haberim yokmuş’ dedi. Neredeyse 30 sene sonra şarkı tekrar gündeme geldi ve bir anda patladı. Bu şarkı öncesinde birçok film müzikleri yapıyordum ama bu şarkı gerçekten çok aşırı lokomotif bir parça oldu. Şarkı çok tutulunca ve herkes bir anda bu şarkıyı diline dolayınca ‘şaka mı yapılıyor’ dedim. Şarkı o kadar çok kabul gördü ki ben de çok şaşırdım. Yapımcılar dahil çok kişi karşı çıkmasına rağmen ben bu şarkıya çok inandım ve ben inandığım için de herkes inandı. Şarkının sözleri çok kıymetli, çok güzel. Aslında hepimizin derdi aynı. Hepimiz adalet istiyoruz, herkes için hak, hukuk önemli!
EŞİM DE BEN DE DIŞARIYA ÇIKMAYI SEVMİYORUZ
- Belli bir üne kavuştuktan sonra üzerinizde bir misyon hissediyor musunuz?
MEHMET ERDEM: Dikkat ediyoruz hayatlarımıza… İzmir Fen lisesi, Boğaziçi Üniversitesi okumuş, başka kafada olan bir insanım. Farklı dünyalar ama biz kendi duruşumuzda durmaya çalışıyoruz, sonuçta bulunduğumuz camiada dikkatimizi dağıtabilecek birçok etken var ama biz işimizi yapmaya, doğru durmaya çalışıyoruz. Tüm bunlardan uzak durmaya çalışıyorum. Kendi işimdeyim. Benim eşim de oyuncu. Zaten biz ikimiz de dışarı çıkmayı çok sevmeyiz. Evde oturup bir şeyler okur, izleriz. Dostlarımız eve gelir. Bir şeyleri kaçırıyormuşuz gibi bir durum da yok. Sakin hayatı seviyorum.
- Peki bir süre sonra kendinizi tekrar etme endişeniz var mı?
MEHMET ERDEM: Kendimizi sürekli yenilemeye çalışıyoruz mesela senfonik Ahmet Kaya projesi yaptık Harbiye’de… Epey ses getirdi.
- Evet çok kıymetli, güzel bir projeydi ama sesiniz için Ahmet Kaya gibi olmadı diye olumsuz eleştiri getirenler de oldu… Bu konu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
MEHMET ERDEM: Ahmet Kaya’yı seviyoruz. Yıllar sonra onun şarkılarını coverlayan ilk biz olduk. İlk albümde ‘Kum gibi’yi söyledim. Bunu ilk söyleyeceğimiz zaman eleştirenler de olmuştu ‘Politik bir tarafı olur mu?’ diye… ‘Bu bir aşk şarkısı’ dedim. İnsanlarda çok önyargı var. Her iş iyi eleştiri de alıyor, kötü eleştiri de… Ona yapacak bir şey yok. Biz yaptığımız işin hakkını vermeye çalışıyoruz. Uğraştık, çalıştık, prodüksiyon hazırladık. Tabii ki zaman geçtikçe her şey daha da oturuyor. Ekiple 15 senedir bir arada çalışıyoruz ama orada senfoniye gittiğiniz zaman tamamen yepyeni bir ekiple bir araya geliyoruz. Onlarla prova olasılığımız da çok olmuyor. Onlarla çalışmak bizim için de iddialı ve farklı oluyor. Biz buna devam edeceğiz. Ahmet Kaya senfoni ile olan konserlerimizle devam edeceğiz.
- Konuşmalarınızda çok dikkatli ve seçerek konuşuyorsunuz. Öyle büyük spot cümleler kullanmıyorsunuz!
MEHMET ERDEM: Yok, ben öyle büyük cümleler etmem! Bu bile aslında bir spot cümle olabilir. Büyük cümleler edecek bir durumumuz yok, sonuçta dünyayı kurtarmıyoruz; müzik yapıyoruz.
- Aslında sizin yaptığınız şey birçok insanın gözü önünde, kendinizi bütün eleştirilere açık bir şekilde ortaya koyuyorsunuz…
MEHMET ERDEM: Cem Yılmaz’ın bir lafı var: ‘Sahneye çıkmak, paraşütsüz uçaktan atlamak gibi bir şey’... Biz ekip olduğumuz için birbirimizi destekleriz. Ben mesela sahnede konuşmayı çok sevmem. Ne konuşacağımı bilmem. Üç beş cümle vardır ama genel olarak şarkı söylemeye çalışırım. Şarkının sözü var, şarkı zaten kendisi söylüyor. Sahne bizim yerimiz olduğu için kendimizi orada daha güvende hissedebiliyoruz. Seyirci değişiyor olabilir ama o karenin içi bizim; orada kendimizi evimizde gibi hissedebiliyoruz. Yani biz kendi başımıza otururken de bir süre sonra sohbet bitiyor ve enstrümanlar çıkıyor ortaya. Enstrümanlar konuşuyor artık orada ve zaten yaptığımız iş bize iş gibi gelmiyor. Eğlencemiz bizim işimiz oldu. Mesleğimizin bir yol durumu var. 12-13 senelik meslek geçmişimizin üçte biri yollarda geçmiştir. Daha yeni Avustralya’ya iki konser vermeye gittik. Döndük iki gün sonra yine konserimiz vardı. Amerika turnesi yaptık üç sefer.
YURT İÇİ VE YURT DIŞI KONSER TRAFİĞİ
- Yurt dışında bu kadar yoğun konser temponuz olduğunu bilmiyordum?
MEHMET ERDEM: Yaptığımız işin yaygarasını yapmayı çok sevmiyorum ama bayağı yoğun bir tempomuz var. New York’ta iki gece üst üste sold out (tüm biletlerin satıldığı konser) konserler veriyoruz. Avrupa’da da öyle… Çok güzel duygular oluyor. Bir gurbetçilik duygusu, hasret giderme oluyor. Biz de buralardan oralara selam götürüyoruz, onlar da bizi görünce mutlu oluyorlar ve aslında bizimle birlikte olarak memleket hasretleriniz gideriyorlar.
- Yurt dışında beğendiğiniz yerler oldu mu?
MEHMET ERDEM: Ben ülkemi, buranın dilini seviyorum. Orada biriyle anlaşıncaya kadar, kendini anlatıncaya kadar zor oluyor. Biz de esneklikler var, orada her şey çok kurallı!
- Fotoğraflarda sert bir mizacınız var ama konuştukça aslında ne kadar empatisi yüksek ve hayatı sevgi ve sakinlikle bakan bir yanınız olduğunu gördüm…
MEHMET ERDEM: Bu sanırım benim biraz da tipimden kaynaklı. Bir de fotoğraf çekilme anlarında biraz kasılıyor olabilirim.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Yaptığı işle sakinliği taban tabana zıt gibi.
- Fotoğraf çektirmeyi hiç sevmiyor… Zar zor iki kare alabildik. Yine de sevgili fotoğrafçım Haggay (Baysel) ustalığını konuşturdu.
- Ekibi ailesi gibi olmuş, aralarında güvene dayalı dostlukları var.
- İddiasız iddialılardan.
İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN
- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş
- Sıkılmak-Sabretmek: Sıkılmak
- Susmak-Konuşmak: Susmak
- Dans Etmek-Oturmak: Oturmak
- Klasik-Modern: İkisi de
- Dobra-Politik: Genelde dobrayım ama politik olmam gereken yerler de oluyor
- Samimi-Mesafeli: Samimi
- Sakin-Heyecanlı: Sakin görünüyorum ama içimde bir heyecan var. Tüm hengamenin içinde sakin kalabilmek önemli.
- Kitap-Dergi: Kitap
- Doğa-Konfor: Konfor
- Kedi-Köpek: Kedi
- Güneş-Yağmur: Güneş
- Çay-Kahve: Çay
- Et-Ot: Et
- Disiplinli-Rahat: Rahatım ama o rahatlığın içinde disiplin de vardır
- Unutur-Affetmez: Unuturum üç günlük dünya unutur
- Tatlı-Tuzlu: Tuzlu
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: İtalyan yemeği
- Şarap-Rakı: Rakı
- Esprili-Ciddi: Esprili
- Senin için yüzdeyüz tek gerçeklik nedir?: Kimseye zarar vermeden, kırmadan dökmeden gidebilirsek ne güzel…
- Yüzdeyüz olmak istediğin yer neresi?: Ben evde huzur buluyorum. Türkiye’de gidemediğimiz çok az yer vardır. Müziğimizi herkes duysun istiyorum. 81 ilin 75’ine gitmişizdir.
- Yüzdeyüz güvendiğin kişi?: Eşime ve arkadaşlarıma güveniyorum ama önce herkesin kendisine güvenmesi gerekiyor. İşimiz şüphe götürülmemesi gerekilen bir iş. Acabalık bir durum yok. Canlı performanstasın sürekli, o yüzden çok ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Cahilce değil, ne yaptığımızı bilerek bir güven önemli.
- Yüzdeyüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Böyle bir yükü almak istemem. Olduğunda görürüz.
KİMSİN?
- Kimin beyninde olmak isterdin? -düşüncelerini merak ettiğin-: Kendiminkinde iyiyim.
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp algılamak isterdin?: Masum çocukların gözleriyle hayata bakabilmek çok güzel çünkü giderek bozuluyoruz. O saflığımızı yitiriyoruz.
- Bir beste olsan hangisi olurdun?: Türkü veya halk ezgisi olmak isterdim.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR
- ….. çok iyi yaparım: ‘Çok iyi yaparım’ demek iddialı olur.
- ….. hiç beceremem: Yemek yapamam.
- Çevrem beni ….. biri olarak tanımlar: Eğlenceli.
- Az kişi bilir ben ….. biriyim: Sakin görünürüm ama aynı zamanda aksiyon da biriyim.
İlandır