YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler "Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev"

Güncelleme Tarihi:

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2023 06:57

Bazı insanlarda çok çalışmanın, disiplinin getirdiği mütevazılık vardır; işini iyi yapmanın özgüveni ve neşesi vardır; kalıcı olmanın sorumluluğu ve vizyonu vardır... Ama sadece çok az insanda bu özellikler bir aradadır. Viyana Devlet Operası’na giren ilk Türk sanatçımız Hakan Aysev, operayı Türk halkına sevdiren ender sanatçılardan.

Haberin Devamı

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev


YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler’de tüm samimiyetiyle sorularımı yanıtlayan operamızın ve gönlümüzün efendisi Hakan Aysev’i ağırlamaktan gurur duyarım.

MÜZİK DERSİNDEN KALAN BİR ÇOCUKTUM!

- Opera, altyapısı oluşurken çok küçük yaşlardan başlar diye bilinir. Sizde nasıl oldu? Evde şarkılar söylerken mi keşfedildiniz?
HAKAN AYSEV: Çok küçük yaşlarda çocuk bağırarak şarkı söyler, tütü giyer, balerin olacak sanılır. Bunlardan hiçbir şey olmaz.

- Çok ümit verici oldu (Gülüyoruz).
HAKAN AYSEV: Aile, ebeveynler bu çocuklarla ilgilenir, devamlılığını getirebilirlerse bir şeyler olunabiliyor ama benim tamamen tesadüftü. Müzik dersinden kalan bir çocuktum. Ben basketbolcuydum, çok küçük yaşlarda basket oynamaya başladım. İstanbul Bankası Yenişehir ilk takımımdı. Sonrasında Şekerspor Ankara’da oynadım. Hayalim NBA starı olmaktı ama benim annem kahramanımdır. Çorum’da büyümüş, ağır ceza hakimi bir dede ve ilkokulda müzik öğretmenleri tarafından Ankara’ya konservatuvara gönderilmeye çalışılan annem... Dede ‘asla’ diyerek göndermiyor. Bu da uhde olarak kalmış annemin yüreğinde. O dönem benim müzikle hiçbir alakam yok, hiç bir iştahım yok, bir kez bile şarkı söylememişim. 15 yaşındayım. ‘Oğlum, ben eminim senin çok güzel bir sesin var, lütfen benim hatrım için konservatuar sınavına girer misin’ diyor. Bu nasıl bir iddiadır, bu kadar alakasız bir adamdan... ‘Senin çok iyi bir sanatçı olacağına eminim, inanıyorum’ diyor ve ben annemi üzmemek için konservatuvar sınavına girdim. 350 kişiden 9 çocuk seçildi ve onlardan biriydim. Tabii, sınavı kazanınca kendime çok şaşırdım.

Haberin Devamı

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev

- Sınavda ne yaptınız peki? Hiç altyapı yok...
HAKAN AYSEV: Büyük bir duayen olan Kemal Eroğlu’nun Çanakkale türküsü vardı. Hazırlanmam amacıyla annem beni ona götürdü, ‘Oğlum bas bas bağır’ dedi. Ben de gerçekten bağırdım. Bende olanı, 15 yıldır içimde tıkılı kalmış olanı öyle bir çıkarmışım ki, hayret dolu gözlerle bakakalmıştı. Jüriyi hatırlıyorum, Turgay Erdener gibi çok değerli hocalar vardı.

Haberin Devamı

- Bu arada basket devam ediyor mu?
HAKAN AYSEV: Baskete konservatuvara girdikten sonra iki sene daha devam ettim. Benim ikinci kahramanım olan şan öğretmenim Mustafa Yurdakul, ‘Artık karar vermen lazım, ya burası ya basket’ dedi. İdmanlar çok yoğun, çok maça gidiyorum, tabii ki ses tellerimi korumam lazım. Ben de hiç düşünmeden konservatuvarı seçtim. Müzik, sanat öyle pozitif bir virüs ki vücuduna yürekten girip tamamını fetheden bir sevda. Ben zaten ilk bir sene içinde müziğe, çok sesli müziğe ve operaya sevdalanmıştım. Hocama kararımı söyledim ve ardından çok büyük bir atağa geçtim. İlk iki sene bana düdük tenor derlerdi.

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev

Haberin Devamı

- Neden?
HAKAN AYSEV: Çocuk düdüklerinden çıkan sese sahiptim. Şan eğitimi, aslında yirmili yaşlardan sonra algılanabilecek bir teknik yapıya sahip, dolayısıyla 15 yaş bu alan için çok küçük bir yaştı. Konservatuvar o dönem kültür bakanlığına bağlıydı, ortaokuldan girilebiliyordu. Son iki sene Hacettepe Üniversitesi’ne bağlandı. Basketi bıraktıktan sonrada inanılmaz bir ivmeyle ilerleme kaydettim.

18 YAŞINDA AVRUPA AYSEV İLE TANIŞIYOR

- Bu başarılı yükseliş ile Viyana devlet sanatçısı oldunuz.
HAKAN AYSEV: Evet, son sene konservatuvarda 18 yaşımdayken çok önemli bir şan yarışması olan Viyana Belvedere Şan Yarışması’na katıldım. ‘Bambino’, yani ‘bebek’ diyorlardı. Finale kalarak Viyana’da final konserini yaptım. Sonrasında da 17 yıl Viyana’da kaldım.

Haberin Devamı

- Genelde sanatçılarda bunu çok görüyoruz. Yurtdışına açılıyorlar ama dayanamayıp dönüyorlar. Vatan hasreti mi nedir bu?
HAKAN AYSEV: Genelde Türklerde bu var. Bende çok fazla var maalesef. Gittiğim ilk sene Viyana Müzik Akademesi’nde Mozart’ın Cosi Fan Tutte operasıyla bütün Avrupa’yı dolaştım. Ondan sonra Viyana Devlet Operası’na giren ilk Türk oldum. Dünyanın en büyük ilk üç operasından biri olan Wiener Staatsoper operasında söyledim. Pavorotti’nin üç yıl öğrencisi oldum, Viyana’da beraber çalıştık. Domingo ile yine Viyana Operası’nda beraber söyledik. Salzburg Festivali’nde iki tane başrol söyledim. Bunların hepsi 22’li yaşlarımda olan deneyimler ki, bu konservatuvara henüz girilen yaşlar.

Haberin Devamı

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev

- Aldığınız eğitim sizi belli bir olgunluğa getiren bir sistem ama bu başarılar sizde hiç ‘ne oldum’ havası yarattı mı?
HAKAN AYSEV: Çok şükür şımarmaya vaktim olmadı. O kadar çok çalıştım ki ve aslında çok da stresli dönemlerdi. Beş senelik anlaşmalar yapıyorsunuz. Ve senede 140’a yakın temsil, konser veriyorduk. Şımaracak vaktiniz yok. Kendinize bakacaksınız, aile yapınızı oturtacaksınız, beslenmenize dikkat edeceksiniz... Her şeye o kadar çok dikkat ediyorsunuz ki, beden ve karakter başka bir olgunluğa kavuşuyor zaten. Bunların dışında benim şansım ilk etapta Alman ekolü olan ülkelerde yaşamış olmam oldu. Avusturya, Almanya ve bu ülkelerde çok şımarmaya izin verilmez. Çünkü bir topluluğa girdiğinizde, arkadaş topluluğunda bile kimse sizin ne kazandığınızla, hangi arabaya sahip olduğunuzla, ne marka giydiğinizle ilgilenmez. Asıl olan insanlığınızdır. Çok şükür ki böyle bir eğitimle hayatıma başlamış oldum. Dolayısıyla hiç şımarmadım.

ASLA VASAT OLMAMALISINIZ!

- Opera bana her zaman çok ilginç gelmiştir. Sadece ses eğitimiyle bitmiyor: Beden, duruş, teatral sunum... Çok fazla dinamikleri içinde barındıran bir durumu var gibi. Sizi en çok hangisi cezbetti?
HAKAN AYSEV: İnsan üstü bir durum ve opera zaten çok etkileyici bir alan. Görsel sanatları içinde barındıran, yani tiyatro, bale, dans, senfonik müzik, dekor, kostüm düşünebildiğiniz tüm görsel sanatların içinde olduğu bir ortam. Şöyle bir gerçek var: Asla vasat olmamalısınız. Bu sanat içinde zevk almak istiyorsanız hep çok iyi olmak zorundasınız. Yetiştirdiğim çocuklara da, ebeveynlere de bunu söylüyorum: Gerçekten iddialı olmalı ve iyi olmak zorundasınız. O zaman bu sanatın zevkine varırsınız, o zaman bu sanat anlam kazanır. Bu tabii ki anlamsız hırs anlamına gelmiyor. Sen kendinde olan yeteneğin en iyisini sunmak zorundasın. Dünya çapında bir yeteneksindir, dünya çapında olursun ya da yeteneğin belli kalıplar içindedir, olduğun yerin, beldenin en iyisi olabilirsin. Ama sen en iyisini yapmak zorundasın. Bütün görsel sanatların içinde oluyor olmam ve sahnede 3.5 saat süren insan üstü bir emeği, enerjiyi tek başıma göğüslüyor olmam beni çok etkiledi. O sahnede bir tanrı var, bir de siz varsınız. O gün eşinizle mi kavga ettiniz, beslenemediniz mi, trafikte kavga mı ettiniz, kimseyi ilgilendirmez. Siz tek başınıza bu işi yapmak zorundasınız. Bu beni çok etkilemiştir.

- Sanatçılarda ego yüksek olabiliyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
HAKAN AYSEV: Egoizm önemli ama bende sadece parfüm markası olarak kaldı! O konuda hiç başarılı olamadım. Belki de dünyada daha büyük bir kariyer yapmamamın nedeni budur.

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev

- Ülkeye dönüş kararı nasıl oldu?
HAKAN AYSEV: Bir gün Frankfurt Operası’nda Rigoletto provalarındayım. Her şey çok iyi. Dünyanın en iyi orkestraları, şefleri, solistleri, tiyatro binaları, her şey harika gidiyor. Çok iyi kazanıyorum, çok iyi yaşıyorum ama işte o egoizminde olmadığı oryantal ruhlu bir yapı içimde olduğu için bende hep şu vardı: Tamam mesleğimi yapıyorum ama arkadaşlarla şuraya gitsek de eğlensek, yesek, içsek... Aşk mesela benim için çok önemli. Mesleğim, aşkımın önüne geçemez mesela. Avrupa’da böyle bir durum yok. Onlar için işinin önüne hiç bir şey geçemez. Hayatımı daha keyifli yaşama arzum benim ülkeme dönmemi sağladı. Bu arada çok çalışırım ama çalışmam bittiğinde de hayatın keyifli yanını yakalamaktan mutlu olurum. Ülkeme dönmekten de çok mutluyum.

- Döneli ne kadar oldu ve o dönem opera algısı nasıldı?
HAKAN AYSEV: 20 yıl kadar oldu. O dönemlerde operaya ütopik bakılıyordu. Sanat kurumları sadece dört duvar arasında sanat yapmaya çalışıyordu. Maalesef biraz memuriyet zihniyetiyle yapılıyordu. Televizyonda klasik müzik sanatçısını görmeniz adeta imkansızdı. Ancak gecenin ikisinde Aspendos Opera Festivali’ni seyredeceksiniz ki, neden gecenin ikisinde verdiklerini hiç anlamamışımdır.

‘AMACIM OPERAYI TANITMAKTI’

- Toplum ve kültür olarak çok sesli müzik altyapımız yok mu? Neden uzağız, yapılan bir hata mı var?
HAKAN AYSEV: Aslında çok sesli altyapımız var. Sizin, herkesi çok mutlu edecek çok değerli bir malınız var ama siz onu evde saklıyorsunuz. Operanın sunumu, pazarlaması yapılmıyor. Dolayısıyla bu benim için bir misyon oldu. Avrupa’da çok iyi bir kariyer yapıyorum ama ruhsal olarak mutsuzum. Ülkeme döneceğim ve ülkemde tanınmayan, antipatik bulunan bu sanatı sevdirmek değil ama tanıştırmak arzusuyla geldim. Ulaşabileceğim bir kitle buldum: Kadınlar.

- Tam da buraya gelmek istiyordum. Hiç bir opera sanatçısının yapmadığı, girmediği bir alana girerek belki de popüler kültürü içine alarak sanatınızı herkese duyurabildiniz. O zaman bilinçli bir strateji miydi bu?

HAKAN AYSEV: Tabii ki... Birçok kişi bunu pazarlama dehası olarak görüyorlar.

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev

- Ne yaptınız?
HAKAN AYSEV: Eşini işe, çocuğunu okula gönderen, evinin işini yaparken televizyonu açan kadınlar ne seyrediyor? Magazin, kadın programları vs. Ben beş seneye yakın tüm bu programlara çıkarak bir şekilde halkın algısına girdim. Eleştirenler oldu tabii, ama ben bunun kararını bir gecede vermedim. Tüm dünyada bu şekilde olmuştur. Pavorotti’nin Türkiye’deki ilk konseri ne zamandı, nerede oldu kimse bilmez ama yazın Google’a Çırağan Oteli’nde oturduğu klozeti kırdığı yazar. Magazin, dünyanın her yerinde olan bir gerçek. Amacım insanlara duyurmaktı. Bunu da gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. O tanıştırma döneminde çok eleştirenler oldu: Bu kadar değerli bir sanatın bu kadar göz önünde olması doğru mu diye... Sen bu kadar değerli sanatı kimseye sevdiremiyorsan, kimseye tanıtamıyorsan ve sen sevilmiyorsan -çünkü sahnede opera söylerken yüzün ifadesi ciddileşiyor ve bu da izleyenlere antipatik gelebiliyor-, bizim de komik olabileceğimizi, normal hayatlarımızın olabileceğini göstermek istedim. Jetski yaparken arya söyledim, yanında Neşet Ertaş söyledim. Bunların hepsi stratejik, ayarlanmış detaylardı. Türkiye’nin en kült filmi Kolpaçino’da Hakan Aysev rolünü oynadım.

- Oldukça renkli de bir karakteriniz var, deneyimlemekten kaçmıyorsunuz. Peki sizce başarı nedir?
HAKAN AYSEV: Evet kesinlikle... Benim için başarı para pul değildir. Sanatımı ne yapacağım? ‘17 yıl boyunca dünyanın dört bir yanında şarkı söyledin, mutsuzsun, kendi ülkende yaşamak istiyorsun, bu saatten sonra fabrika açamazsın, galeri dükkanı açamazsın... Sen şarkı söyleyen bir adamsın, bunu insanlara tanıtacaksın.’ İnsanların sanatımı sevmesi, bilmesi benim için başarıdır.

- İzmirliler olarak sizi sık sık görmek istiyoruz. Bugünün dışında İzmir’de başka programınız var mı?
HAKAN AYSEV: Bugün burada Levent Gündüz ile yıllardır süren projemiz ‘Her Telden Tenor’ olarak sahne alıyoruz. 14 Haziran’da da ‘Üç Tenor’ konseri için Adnan Saygun Kültür Merkezi’ne geleceğim. İzmir benim için çok çok özel ve sevdiğim bir şehir. Ben yarı İzmirli, yarı Ankaralı sayılırım. ‘Üç Tenor’ konsepti benim için çok önemli, çünkü dünyada da Luciano Pavorotti, Placido Domingo ve Jose Carreras’ın başlattığı bu akımı Türkiye’de ilk ben yapmıştım. Şili’li tenor Rodrigo Orrego, Bulgar tenor Borjidar Nikolov ile ben olmak üzere ilk Antalya’da konserimizi gerçekleştirdik. Sonra değişen tenor arkadaşlarımla beraber Efe Kışlalı, Hüseyin Likos, Murat Karahan bu konsepti Türkiye’nin bir çok kültür sanat merkezinde yapma fırsatı buldu. Bu sefer de Levent Gündüz, Efe Kışlalı ve ben, Adnan Saygun Kültür Sanat Merkezi’nde yapacağız. Bunun da heyecanı benim için büyük.

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev

 

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

- Sanatında uluslararası boyutta o kadar çok deneyime sahip ki, kelimeler hafif kaldı.
- Sık sık kahkahaların olduğu bir sohbetti.
- Kendisiyle, dünyayla, hayatla barışık bir insan.
- Sanatın ukalalaştıramadıklarından.
- Sohbet sonrası konser harikaydı, artık hiçbir konserini kaçırmam. Net!

 

İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN

- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş.
- Sıkılmak-Sabretmek: Sıkılmak.
- Susmak-Konuşmak: Konuşmak.
- Dans Etmek-Oturmak: Dans etmek.
- Klasik-Modern: Modern.
- Dobra-Politik: Dobra.
- Samimi-Mesafeli: Samimi.
- Uykucu-Uykusuz: Uykusuz.
- Sakin-Heyecanlı: Heyecanlı.
- Kitap-Dergi: Dergi.
- Doğa-Konfor: Konfor.
- Kedi-Köpek: Köpek.
- Güneş-Yağmur: Güneş.
- Çay-Kahve: Kahve.
- Et-Ot: Ot.
- Disiplinli-Rahat: Disiplinli.
- Unutur-Affetmez: Affetmez.
- Tatlı-Tuzlu: Tuzlu.
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: Çin.
- Şarap-Rakı: Rakı.
- Esprili-Ciddi: Esprili.

 

KİMLİK

- Burcu: Oğlak.
- Okuduğu okullar: Ankara Devlet Konservatuvarı.
- Bekar-aile: Bekar.

YüzdeYüz İlham Veren Sohbetler Dünyanın ayakta alkışladığı tenor: Hakan Aysev


YÜZDEYÜZ

1- Senin için yüzdeyüz tek gerçeklik nedir?: Sevgi.
2- Yüzdeyüz olmak istediğin yer neresi?: Evim.
3- Yüzdeyüz güvendiğin kişi?: En çok kendime güveniyorum ama insanlara güvenmekten de vazgeçmiyorum.
4- Yüzdeyüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Ölümden sonra ne oluyor öğrenmek isterdim.

 

KİMSİN?

1- Düşüncelerini merak ettiğin kimin beyninde olmak isterdin?: Kimsenin.
2- Kimin gözleriyle dünyayı görüp, algılamak isterdin?: Atatürk’ün.
3- Bir şarkı olsan hangisi olurdun?: Kimseye Etmem Şikayet.

 

NOKTALI YERLERİ DOLDUR?

1- ..... çok iyi yaparım: Şarkı söylemeyi.
2- ..... hiç beceremem: Kötülük yapmayı.
3- Çevrem beni ..... biri olarak tanımlar: Koca yürekli adam derler.
4- Az kişi bilir ben ..... biriyim: Affetmeyi çok iyi bilirim.

 

- Manevi olarak kazandıklarım: Maddiyatın aslında çok da önemli olmadığını fark etmem.

 

KISA KISA

- Opera sanatçısı olmasan ne olmak isterdin?: Basketbolcu.
- 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: ‘Hakan doğru yoldasın, devam et’ derdim.
- Hayat motton varsa nedir?: Güvenmek ve sevmek. İnsanlarsız yaşayamıyorum. Ne olursa olsun, güven, sev ve say.

 

İYİ Kİ...

- İyi ki yapmışım: Opera sanatçısı olmuşum.
- İyi ki kabul etmişim: ‘HİÇ’ olmayı kabul ettim.
- İyi ki başladım: Türkiye’ye dönerek yeni bir hayata başladım.
- İyi ki yapmamışım: Hiç bir gruba ait olmadım. Ne siyasi ne de menfaat olarak hiç bir grupla ilerlemedim. Benim için en önemli isim Atatürk’tür, yürüdüğüm yol  Cumhuriyet’tir. Hiç bir gruba ait olmadan bu değerlerime sahip çıkabildim.

 

 

İLANDIR

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!