Güncelleme Tarihi:
Seda Bağcan, ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdikten sonra ailede yaşanan bir rahatsızlıkla beraber spiritüel yolculuğuna başlıyor. Duru İşiti denilen bir yeti ile ve müzikte en yüksek, en pozitif frekans aralıklarında müziğini oluşturuyor. Bağcan, dünyanın farklı mistik coğrafyalarında yüz binlerce kişiyle konserler ve spiritüel çalışmalar yapıyor. Çok sevdiğimiz Selda Bağcan, sanatçının halası olur.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de müziği, çalışmaları, söylemleri ile insanlık yolculuğunda kendisini şifaya aracı olmaya adamış, dünyanın tanıdığı, Grammy’ye aday gösterilen Seda Bağcan’ın hayat dersi niteliğinde gerçekleştirdiğimiz röportajımızdan umarım aynı keyfi siz de alırsınız. Okurken lütfen çok tatlı, sakin ve huzur veren, gülmesi, kahkahası bol bir sesi hayal edin.
Huzurlu bir hafta sonu olsun.
BAZI İNSANLAR KATALİZÖR GÖREVİ GÖRÜR
- Seda hanım, spiritüel yolculuğunuza başlamanız nasıl oldu?
SEDA BAĞCAN: Teyzemde çok ciddi bir rahatsızlık çıktı ve 6 aylık ömrü kaldığı söylendi. Beyninde tümör vardı. Her türlü araştırmayı yaptık ve gerçekten de çaresi olmayan bir rahatsızlıktı. Çaresiz olma ihtimalini kabul etmek istemedim ve alternatif yöntemleri araştırmaya başladım. Şifa için bazı kişiler ve durumlar katalizör oluyor hayatlarımızda. İş kaybı, eş kaybı, kazalar olabiliyor ya da kendi hastalık haberiniz olabiliyor. Bu süreçlerden sonra hayat eskisi gibi olmuyor. İşte teyzemin bu döneminde karşıma o kadar enteresan şeyler çıktı ki. O dönem Almanya’da yaşıyordum ve tıp şirketlerim vardı. Nereye gitsem doktor Eric Pearl ile karşılaşıyorum. O da ‘reconnection’, yani ‘tekrar bağlantı’ denilen bir sistemin eğitmeni. Bir arkadaşım Eric Pearl’in bir kitabını hediye ediyor, başka bir arkadaşım seminerine davetiye veriyor. Tüm bunlara ‘eş zamanlılık’ deniyor. Bu eş zamanlı işaretlerde sana bir yol gösterilir ve ‘bunu gör’ denir. Hayatında daha önce kullanmadığın frekanslara açılmaya inisiyasyon deniyor. Ben değişik şifa enerjilerine inisiye olduktan sonra kuşların üzerime doğru uçması gibi hayatımda değişik şeyler olmaya başladı.
- Kuşların üzerinize doğru uçması ne demek?
SEDA BAĞCAN: Evrensel enerji açılıyor ve sizden yayılıyor. Hayvanlar da onu takip ettikleri için size doğru çekiliyorlar. Enerjiniz yükseldiğinde kediler, köpekler hep yanınıza gelir. Hayvanlar bu enerjiyi çok iyi tanıyan varlıklardır. Benim hayatım hep bilimsel veriler üzerinden gitti. Hep kanıtlanabilir olgular üzerinden yaşarken, bir anda bambaşka bir şey keşfedip ve ‘evet, bu da varmış’ deyip ilgilenmeye, araştırmaya başladım. Dünyada nerede, ne eğitim varsa gittim. Hindistan’a, Peru şamanlarına, Güney Afrika’ya kadar birçok yere gittim, eğitimlere katıldım; çok şey görüp yaşadım.
- Bu arada teyze nasıl oldu?
SEDA BAĞCAN: Doktorları bile şaşırtacak derecede bir iyileşme, toparlama dönemine girdi ve beş yıl daha yaşadı.
NE KADAR SIKIŞIRSAK AYDINLANMA YOLUMUZ O KADAR AÇILIYOR
- Bilimin içinden gelen birisiniz. Sizce insanlar bu konuya nasıl yaklaşıyorlar?
SEDA BAĞCAN: Şu anda bu konuya yaklaşım olarak insanlar üçe ayrılmış durumdalar: Bir, bunu reddedenler, iki olabilir diyenler ve üç kuvvetli savunucular ve bunları hayatında kullananlar. Bu üçüncü grup artmaya başladı ve aslında dünyanın başka yerlerinde Hindistan’da, Rusya’da zaten bu yöntemler, enerjiler kullanılıyor. Bizim anneannelerimiz, büyüklerimiz, atalarımız zaten hep bunlardan faydalanmış. Büyüklerimiz bir dua okuyuverirlerdi ve bize iyi gelirdi. Tüm bunlar aslında bizim titreşimimizi dengeleyen, düzenleyen inanışlar.
- Savaşlar oluyor ama bir taraftan da bilinç seviyesinde artış var. Dünyanın enerjisi bu anlamda ne durumda sizce?
SEDA BAĞCAN: Bence ne kadar sıkışmış hissediyorsak, o kadar farkındalığımızı ve aydınlanma yolunu açan şeyler oluyor hayatlarımızda. Salgın hastalıklar sonucunda insanlar ‘nasıl sağlıklı kalabilirim’, ‘kendimi nasıl koruyabilirim’ diye bir farkındalık yolculuğuna başladı. Savaşlar ‘dengemi nasıl koruyabilirim’, ‘etrafımı nasıl daha huzurlu yapabilirim’ sorularının cevabını aramamızı sağlıyor. Yani burada aslında insanın kendi özüyle bağ kurması, kendini gerçekleştirebilmesi önemli. Bunlardan uzaklaştıkça, bizim gerçek kimliğimize ulaşabilmemiz için dünya bizi zorluyor. Eğitim sistemi değişir, farkındalıklar artarsa dünya aslında titreşimini yükseltmek isteyen bir gezegen! Titreşim yükseldikçe, bizim de o saf olan, koşulsuz, yargısız sevgi alanımız güçlendikçe, daha huzurlu ve barışçıl bir dünyanın mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Her gün yaptığınız rutinleriniz var mı?
SEDA BAĞCAN: Her gün meditasyon yapıyorum, iyi düşünüyorum; kendimi bilgilendiriyorum ve edindiğim bilgileri paylaşıyorum. Her gün doğada vakit geçiriyorum. Müzik dinliyorum ve müzikte de new age mantra müziği yapıyorum. Bu mantralar o kadar iyi ve etkili geliyor ki.
MÜZİĞİMİ DURU İŞİTİ İLE YAPIYORUM
- Bu tarz müzik yapmak aklınıza nereden geldi? Müzik piyasasında böyle bir boşluk vardı öyle mi girdiniz?
SEDA BAĞCAN: Yok, hayır. Bunlar paralel giden şeyler. Hayatımda her zaman yoga gibi fiziksel egzersizler oldu ama bir yerden sonra yoganın ne kadar derin bir şey olduğunu fark ettim. Bizlerin bedenleri dört katmandan oluşuyor: Fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal. Siz bedeninize her hangi bir yerinden dikkat etmeye başladığınızda, diğerleri de hizalanıyor ve dengeleniyor. O yüzden yoga fiziksel başladığınız ama ruhsala ulaştığınız bir sistem. Mesela bir psikoloğa da gittiğinizde, iyileşmeye duygulardan başlayacaksınız, zihin ve bilinç katmanlarıyla çalışacaksınız. Bu durum bir süre sonra fiziği etkileyecek ve dengeye gelecektir. Nereden başlarsanız başlayın diğer katmanlar da hizaya gelecektir. Yoga yapmaya başlayınca fiziksel olarak iyi gelmesinin yanında, ruhsal olarak sorduğunuz sorular bile farklılaşmaya başlıyor: ‘Ben nasıl bir yerdeyim’, ‘evren nasıl bir yer’ gibi sorular sormaya başlıyorsunuz. İşte bu soruları sorduğunuzda karşınıza birçok şey çıkmaya başlıyor: eğitmenler, kitaplar, programlar çıkıyor; mesajlar gelmeye başlıyor. Benim de o dönem karşıma kundalini yoga çıktı. Kundalini yogada ‘yaşam enerjisini nasıl aktive edersin’, ‘evrensel katmanları nasıl anahtarlarla açarsın’ ki bu anahtarlar da mantralar oluyor. Bir süre sonra fark ettim ki dünyanın dört bir tarafında, çok değişik zamanlarda aynı mantralar söylenmiş. Bu mantralar aslında evrenin dili. ‘Duru işiti’ diye bir şey var. Mesela bizim insan gözüyle görmediğimiz frekansları gördüğümüzde ‘duru görü’ deniyor: Aurayı ya da arkandaki başka varlıkları görebiliyorsun. ‘Duru işiti’de de insan kulağının duyamadığı sesleri duyması anlamına geliyor. Mantralar da ‘duru işiti’si olan üstatlar tarafından duyulmuş ve söylenmiş. Rusya’daki şamanlar da aynı mantrayı duyuyor, Güney Amerika’ya gidiyorsun orada da aynı mantrayı duyuyorsun. Benim müziğimde de bu duru işiti ile müziği duyuyorum ve mantralarla birleştiriyorum.
- Müziğiniz muhteşem. Dinledikçe dinleyesim geliyor ve kopamıyorum.
SEDA BAĞCAN: Çok teşekkür ederim, beğendiğinize sevindim. O anda neye ihtiyacınız varsa ona iyi gelen mantrayı defalarca dinlemek, hiç kopmak istemezsiniz. Dinledikçe dengelendiğinizi hissedersiniz.
- Müzik alanında bir çok albümünüz ve Grammy’ye kadar da giden bir yolculuğunuz var.
SEDA BAĞCAN: Evet, hatta 26 Ocak’ta yeni albümüm çıktı. İsmi de huzur ve barış anlamındaki ‘Peace’.
440 HERTZ CIA’NİN DENEYİ
- Peki bu 444 hertz ve 528 hertz meselesi nedir?
SEDA BAĞCAN: 2. Dünya savaşı öncesinde ses frekansı 440 hertzin insanlar üzerindeki karmaşık etkisini fark etmişler ve Hitler de bu frekansı kullanmış. O dönem bütün müzikler bu frekanstan olacak denmiş. Rockefeller Foundation, tüm çalışmalarını 440 hertz üzerinden yapmış. Mesela John Lenon, kendisi uyanışı desteklediği ve 444 hertz frekansında ‘Imagine’ şarkısını yaptığından dolayı öldürülmüş. Elvis Presley’in konserlerinde 440 hertz kullanılıyor ve bütün kadınlar bir anda çığlıklar atmaya başlıyorlar. Bunlar hep CIA’nin deneyleri.
- Ne demek bu 444 hertz?
SEDA BAĞCAN: La’yı 444 hertze ayarladığımızda mi notası 528 hertz oluyor. 528 hertz’i araştırdıklarında DNA’yı onaran titreşim olduğu bulunuyor. Kendini gerçekten iyi hissediyorsun. 432 hertz ise doğada var olan altın oranla, doğanın frekansına ve doğal haline uyumlanmana yardım eden bir frekans. 444’te şifa alanları açılıyor. 432’de ise denge sağlanıyor, doğanın mükemmel dengesine ve kendi içindeki dengeye hizalanıyorsun.
- Çok ilginç bu anlattıklarınız. Seda hanım, çok ciddi bir kitleniz var ve meditatif toplantılar da yapıyorsunuz öyle değil mi?
SEDA BAĞCAN: Almanya’dan İstanbul’a ve sonrasında Bodrum’a yerleştim. Evrensel kadim bilgelik öğretilerini paylaştığım, bugüne kadar biriktirdiklerimle, bu konuyla ilgili bilgileri paylaştığımız bir çok grubumuz var.
BUNLARI HER GÜN YAPIN!
- Herkesin bütçesi yeterli olmayabilir. Kendini dar alanda sıkışmış hissedenlere ne önerirsiniz, neler yapsınlar?
SEDA BAĞCAN: Her gün kendilerine nefes egzersizleri yapabilecekleri sessiz zamanlar oluştursunlar. Sessizliği dinlesinler ama hiçbir şey düşünmemeye çalışsınlar. Sessiz zamanlar önemlidir çünkü o vakitler dualarımıza yanıtların geldiği zamanlardır. Dua ediyoruz ama dinlemiyoruz. Cevaplar aslında geliyor ama dinlemediğimiz için biz sürekli bu süreçleri atlıyoruz. Doğada vakit geçirebilmek çok şifalandırıcıdır. Yardım etmek, teşekkür etmek, takdir etmek, şükretmek, sosyalleşmek çok önemli.
İLİŞKİLER BİZİ BİZE GÖSTEREN DENETİM MEKANİZMALARIDIR
- Sürekli negatif insanlara maruz kalanlar ne yapmalı?
SEDA BAĞCAN: İlişkilerimiz aslında bize bizi gösteren denetim mekanizmalarıdır. O yüzden bizde olanı bize gösterdikleri için, bizim aynalarımız oldukları için, ‘şu anda ne yaşıyorum’ ya da ‘şu an bu kişiyi neden çektim, neden bu davranışı çekiyorum’ sorusunu sormalarını tavsiye ediyorum. Mesela bir kıskançlık yaşanıyor. Kendi içimizdeki kıskançlıkla ilgili konuları gözden geçirmemiz gerekiyor. O zaman bu sorunun cevabını kendi içimizde bulduğumuzda karşımızdaki kişi de değişmeye başlıyor. Karşınızdaki kişi sizin içinizde bulduğunuz bu cevapla uyumlu olmadığında ya değişir ya da hayatınızdan çıkar.
- Kendini hayattan soyutlamak doğru mu?
SEDA BAĞCAN: Kimine göre doğru, kimine göre değil! Herkesin farklı bir yaradılışı var. Bazı şeylerin farkına varabilmek, cevapları duyabilmek için izole olmak da önemli zaman zaman. Paylaşmak da çok kıymetli. Zaten hayat kişiyi yönlendiriyor. Bizler maddiyatla maneviyatı dengelemek zorundayız. Dengeleyemezsek maddi hayatın getirdikleri ile maddiyatın kölesi haline gelebiliriz ve o kölelikten kurtuluş aslında maneviyatı anlamaktan geçiyor. Maneviyatı zengin kişiler aslında maddiyata önem vermeseler de bolluk içerisinde yaşayabilen insanlardır, çünkü maddeyi maneviyatla yaratırız. Buradaki sistemi anladığımızda bolluk zaten kendiliğinden gelecektir. Çünkü her şey bolluk üzerine kurulu. Biz aslında zihinsel ve duygusal kıtlığımızla kıtlık yaratıyoruz.
- Planlarınızda neler var?
SEDA BAĞCAN: Albümlere, eğitimlere, grup seyahatlerine ve konserler yapmaya, kısaca hizmete devam edeceğim. Şu ana kadar mesela Tibet’in Kailaş dağının tepesinde konser verdik, Peru’da Machu Picchu’da, Hindistan’da değişik festivallerde konserler verdik. Bunlar öyle yerler öyle festivaller ki sanki hepsi birbirine bağlı dünyanın enerji merkezleri. Böyle değişik yerlerde verdiğimiz konserlerdeki hissim hep dünyanın bir şeylerini bir yerlere bağlıyoruz ve bir şeyler açılıyor gibi. Bunu çok da büyütmek istemiyorum ama bir görevli gibi olmam gereken zamanda nerede olmam gerekiyorsa orada olacağım.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Koşarak gittiğim bir röportaj oldu, çünkü daha ilk telefondaki sesi beni çekti.
- Aynı anda kahkahalarla güldük, aynı anda gözlerimiz doldu.
- Hırstan sıyrılmış ama çok çalışkan ve disiplinli.
- Dingin. Yaptığı müzikleri dinleyin eminim siz de öyle olursunuz. Ben saatlerce bırakamadım.
İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN
- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş
- Sıkılmak-Sabretmek: Sabretmek
- Susmak-Konuşmak: Susmak
- Dans Etmek-Oturmak: Dans Etmek
- Klasik-Modern: İkisi de
- Dobra-Politik: İkisi de
- Samimi-Mesafeli: Samimi
- Uykucu-Uykusuz: Uykusuz
- Sakin-Heyecanlı: Sakin
- Kitap-Dergi: İkisi de
- Doğa-Konfor: Doğa
- Kedi-Köpek: Kedi
- Güneş-Yağmur: Güneş
- Çay-Kahve: Çay
- Et-Ot: Ot
- Disiplinli-Rahat: Disiplinli
- Unutur-Affetmez: Unutur
- Tatlı-Tuzlu: Tatlı
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: Çin Yemeği
- Şarap-Rakı: Su su
- Esprili-Ciddi: Esprili
KİMLİK
- Burcu: Yengeç.
- Okuduğu okullar: ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdikten sonra Biomedikal (Tıbbi Elektronik) Mühendisliği dalında uzmanlaştı, Türkiye’de ve Almanya’da Tıbbi Diagnostik alanının önde gelen şirketlerini kurdu ve yönetti.
- Bekar-aile: Evli.
- İlgi alanları: Müzik, yoga, kişisel gelişim.
- Senin için yüzdeyüz tek gerçeklik nedir?: Sevgi.
- Yüzdeyüz olmak istediğin yer neresi?: Çocuklarla olmak isterim.
- Yüzdeyüz güvendiğin kişi?: Yaratım sistemine güveniyorum.
- Yüzdeyüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Herkese iyi gelecek bir melodi.
KİMSİN?
- Kimin beyninde olmak isterdin? -düşüncelerini merak ettiğin-: Telepati açıldıktan sonra düşünceleri zaten duyuyorsun.
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp, algılamak isterdin?: Yeni doğmuş bir bebeğin gözleriyle.
- Bir şarkı olsan hangisi olurdun?: Ramadasa ve pachamama.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR?
- ….. çok iyi yaparım: Ortama çok iyi ayak uydururum.
- ….. hiç beceremem: Hiç yalan söyleyemem.
- Çevrem beni ….. biri olarak tanımlar: Hoca, güleryüzlü, her şeye açıklaması olan.
- Az kişi bilir ben ….. biriyim: Aslında ben ciddi biriyim, yaptığım her şeyi çok ciddi yaparım.
MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN
- Kazandıklarım ve Yatırımlarım: Şifa yolculuğu... Yatırım diye bir şey yok, olmak ve bir olmak var. Özgürlük alanında olabilmek en önemlisi.
SANA DAİR KISA KISA
- 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: Devam et!
- Hayat motton varsa nedir?: Her şey mükemmel.
İlandır