Güncelleme Tarihi:
MANİSA Özel Doruk Koleji Genel Müdürü Dr. Gülnur Doğanata, pandeminin eğitim sektörüne yansımalarını değerlendirdi. “Kovid-19 hastalığının bir salgına dönüşmesi sonucu oluşan gelişmeler tüm dünyada ve benzer şekilde Türkiye’de yeni bir dönemin başlamasını tetikledi” diyen Dr. Gülnur Doğanata, “Nitekim yaşamın her boyutunda belli değişiklikler olacağına dair işaretler her gün artarak ortaya çıkıyor. İnsan ve toplum hayatında, üretim sistemlerinde, hizmet sunumlarında ve daha birçok alanda gerçekleşecek etkileşim ve ilişkilerin yüz yüze olmadan elektronik araçlarla sağlanancağı bir dönem yaşanmaya başladı. Kamuda ve özelde birçok iş kolunda evden çalışılarak işleyen bir sistemin kurulacağı ifade ediliyor. Bu gelişmeler gösteriyor ki insanlık en köklü dönüşümlerden biriyle yüz yüze” dedi.
UZAKTAN ÖĞRETİM YOLU
“Ekonomiden sağlığa her alanda meydana gelecek olan değişime mevcut eğitim sisteminin uyum sağlaması mümkün gözükmüyor” diyen Dr. Gülnur Doğanata, şöyle devam etti: “Zira, her yerde her zaman çalışabilmeye ve üretebilmeye dayalı esnek çalışma düzenine bir merkezden sevk ve idare edilen katı eğitim sisteminin cevap vermesi zor. Pandemi gibi çabuk ve hızlı kararlar vermeyi gerektiren ani gelişmeler karşısında aşırı merkeziyetçi bir işleyişe sahip eğitim sisteminin uyum sağlaması mümkün görünmüyor. Eğitim sisteminin yenileştiği sıkça ifade edilmiş olsa da yapısal ve felsefi açılardan köklü değişikliklerin gerçekleşmediği gözleniyor. Zira sosyal bir olgu olan eğitim dışarıdan müdahale ile değiştirilen değil, sosyal şartların etkisiyle kendiliğinden değişen bir sistem. Nitekim salgının toplumda ve kamu hizmetlerinin sunulmasında yarattığı krizlerden dolayı eğitimde de belli tıkanmalar yaşandığı görüldü. Dünya genelinde okullar kapanarak yüz yüze gerçekleşen eğitim büyük ölçüde kesintiye uğradı ve buna dayalı olarak ortaya çıkan eğitim ve öğrenme açığı birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de uzaktan öğretim yoluyla giderilmeye çalışıldı.”
KÖKLÜ DEĞİŞİM BEKLENİYOR
Dr. Gülnur Doğanata, “Salgın gibi kriz durumlarının eğitim sisteminde teknolojiye olan bağımlılığı artırarak yönetilmesinin esas çare olmadığı, bunun yerine yeni durumun gerektiği söyleniyor. Çünkü şimdiye kadarki değişiklikler gibi münferit nitelikte atılan adımlar yeterli değil. Dolayısıyla salgın döneminde ve sonrasında eğitimin birçok bileşeni içererek sistemli ve köklü bir şekilde değişmesi bekleniyor” diye konuştu.
SADECE BİR ÖĞRETİM YERİ DEĞİL
DR. Gülnur Doğanata, “Yeni değişiklikte, okul öğrenme için imkan sunan kurum olmalı; öğretmen rehberlik ve yönlendirme rolünü de oynamalı ve öğrenci de okulun dışında her yerde her zaman herkesten öğrenmeli. Bu şekilde okul ve öğretmen öğrenme imkanı sunan ve öğrenmeye yön veren unsurlar olarak görülmeli. Öğrenci de kendisini klasik anlamda hep ‘öğretilen’ değil ‘öğrenen’ kişi olarak kabul etmeli. Okulun, öğretmenin ve öğrencinin bu sayede sosyal hayatta büyük krizler yaratan Kovid-19 gibi olumsuz bir gelişmenin yaşanması durumunda meydana gelecek olan yeni şartlara kolayca uyum sağlayabileceği söylenebilir. Bu anlamda ayakta kalabilecek olan okullar, birer toplum merkezi olarak görev yapabilecek olan, yani içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarını karşılayabilme kapasitesine ve esnekliğine sahip olanlar olacak. Örneğin okullarda tiyatro, konser, konferans, kurs ve sergi gibi faaliyetler yürütülebilmeli. Bu şekilde öteden beri önemli bir ilke olarak dillendirilen ‘hayata hazırlayan okul’ inancının yerini ‘hayatın yaşandığı okul’ prensibi alacak. Okula dair tüm bu anlamlandırmalar okulun sadece bir öğretim yeri değil bir öğrenme merkezi olmasını sağlayacak” ifadelerini kullandı.