Güncelleme Tarihi:
İşten kazandıklarını yine işine yatırdığını kaydeden Özen, “1940’larda dedemin Yatağan Turgut’ta evinin bahçesinde kurduğu zeytinyağı fabrikasıyla aile olarak sektöre ilk adımı atmış olduk. Dedemin evinin bahçesindeki prese sistem olarak adlandırılan zeytin sıkma makinelerinin montajını İtalyan ustalar yapmış. Sonrasında kapanan bu fabrikayı babam 70’lerde yeniden hayata geçirmiş. Ben İzmir Türk Koleji’nde yatılı okuduğum için bu işlerin içinde pek olamadım. Ancak, zeytin hasat döneminde sabahın karanlığında yakılan fabrika kazanı, ardından mesai saatinde zeytinin sıkıma hazır olması için sanki gecenin sessizliğini yırtmak ve ‘Uyanın artık Egeliler; hasat, bereket zamanı’ dercesine haykırmak için erkenden büyük bir gürültü ile dönmeye başlayan taş değirmenlerin sesi çocukluğumun en çok içime işleyen hatıralarındandır. Daha sonra İTÜ’de İnşaat Mühendisliği’ni bitirdim. Şu anda bu mesleğimi de bir yandan severek yapmaya devam ediyorum. Mezun olduktan sonra önce ABD’de lisansüstü, sonrasında da eski Sovyetler Birliği ülkelerinde çalışma imkanlarım doğdu. Lisansüstü eğitim yapmaya ya da inşaat mühendisi olarak yurtdışında çalışmaya hazırlanırken annemin de isteğiyle memleketimde kalarak dede mirası zeytinyağı üretimini sürdürmek için kolları sıvadım. Böylelikle bilge zeytinyağcıların bir kehanet gibi paylaştıkları, ‘Paçana bir kez zeytinyağı bulaştı mı bir daha kurtulamazsın’ deyişi benim için de gerçekleşti” dedi.
ÜRETİCİNİN AYAĞINA GİDEREK
İşi ilk kurduğu zamanlarda, yaptığı yatırımların ödemelerini yapabilmek amacıyla sahibi olduğu zeytinyağı fabrikasını kamyonlara yükleyerek farklı yerlerde üretim gerçekleştirdiği bilgisini de veren Uğur Özen, o yılları şöyle özetledi: “Üniversiteden mezun olduktan hemen sonraki yıl evimizin bahçesindeki prese sistem zeytinyağı tesisini çalıştırdım ve ardından işi büyütme düşüncesiyle o yıllarda çok yeni bir teknoloji olan kontinü sistem zeytin sıkma makinelerini kendi imkanlarımla satın aldım. Eskiden ülkemizde modern tarım uygulamaları bu kadar yaygın değildi. Zeytinler sırıkla silkilir, yeterli olmayan sıkım tesisleri nedeniyle hasat ve üretim neredeyse yaz aylarına kadar sürerdi. Bu nedenle ağacın kendini toparlayıp bir sene sonraki hasat yılında meyve vermesi mümkün olmaz, periyosite denilen, ürünün bir sene olup bir sene olmayışı günümüze kıyasla daha fazla olurdu. Bu nedenle yaptığım yatırımın karşılığını alabilmek ve makinelerin Milas’ta zeytin olmadığı yıllarda da çalışabilmesini sağlamak için tesisimi sökerek Kaş ve Kalkan tarafındaki zeytinci köylere gittim. Orada eski bir zeytinyağı fabrikası kiralayarak makinelerimi monte ettim. Yaptığım tamamen riskti. Gittiğim bölgelerde hizmet alabileceğim sanayi altyapısı yoktu. Bölgeye yabancıydım, potansiyel müşterilerim beni tanımıyorlardı. Henüz 24 yaşındaki bir genç girişimcinin cesareti ile bütün riskleri göze alarak, ‘Zeytin bana gelmezse ben zeytine, üreticinin ayağına giderim’ düşüncesiyle kendimi tanıtmak için kahvelerde insanlara yaptığım işi anlattım. İki sezon Antalya, bir sezon Çanakkale Eceabat’ta bu işi yaptım. Böylelikle hem önemli bir maddi yatırım yaptığım makinelerin her sene verimli çalışmalarını sağlayarak kendim için, hem de geleneksel prese yönteminden modern kontinü sistem zeytinyağı üretimine geçiş dönemi olan o yıllarda farklı bölgelerdeki üreticilerimizi kalitenin daha yüksek olduğu modern sistemle tanıştırarak ekonomimiz için çok başarılı çalışmalar yapmış oldum. Bugün hala o çalıştığım bölgelere gittiğimde övgü dolu ifadelerle ve dostlukla karşılanırım.”
ZEYTİNİN BAŞKENTİ MİLAS
Karya’nın kurucu satrapı Hekatomnos’un günümüzde Milas’ta yer alan lahdinin bulunduğu bölgenin adı olan ‘Uzunyuva’ ismini kullanarak 10 yıl önce marka tescili gerçekleştirdiğini kaydeden Uğur Özen, şöyle devam etti: “Zeytin, yaşadığımız coğrafyada belki de insanlık tarihinden bile eski olan kadim ve eşsiz bir ağaçtır ve Milas zeytinin başkentidir. Milas memecik zeytininin, bölgenin coğrafi yapısı, az yağış alan ve ılıman iklimi nedeniyle kendine has bir nefaseti bulunmaktadır. Milas’ın toprak yapısı ve denizden gelen rüzgarlar bilge ağacımızın ürününü benzersiz bir biçimde şekillendirmesinde önemli rol oynar. Memecik zeytini ayrıca bu bölgedeki bitki örtüsünün kendine has özel tatlarını içine hapsederek Milas’ın o eşsiz flora ve faunasını da tüketiciye sunmaktadır. Milas zeytinyağımız tüm bu üstün özelliklerini önce ülkemizde, ardından da AB’de coğrafi işaret tescili yaptırarak kayıt altına aldırmıştır. Alınan bu AB coğrafi işaret tescili ile Milas memecik zeytinyağımızın artık İtalyan Parmigiano Reggiano (parmesan) peyniri, Fransız Champagne (şampanya) gibi ait olduğu ürün grubunda diğerlerinden farklı, üstün ve kendine has özellikleriyle eşsiz olduğu Avrupa Birliği’nce de kabul edilmiştir. Bu kabul, Milas zeytinyağımızın gerek itibar, gerek kazanç olarak hak ettiği o güzel noktaya daha çabuk ve kolay ulaşması anlamına gelmektedir, çok önemli ve değerlidir. Bu noktada, MİTSO’muzu ve başkanlarını yürekten kutlar ve bir zeytinyağı üreticisi olarak şükranlarımı sunarım.”
ONLINE OLARAK TÜM TÜRKİYE’YE SATIŞ YAPIYOR
Firma olarak ‘Uzunyuva’ ve ‘Çekişte’ markalarıyla üretimlerini sürdürdükleri bilgisini veren Uğur Özen, ekledi: “Çok zengin bir tarihi ve kültürel mirasa sahip olan Milas’ta zeytinyağının nitelik ve nicelik olarak gelişiminin sürdürülebilirliği ve bu kadim birikimin gelecek nesillere aktarılması için çalışmalarımı sürdürüyorum. Uzunyuva markasının yanı sıra bir de doğal yöntemle sıkılan çeşnili zeytinyağlarını sunduğumuz Çekişte markasını da yarattım. İçinde mandalina, portakal, limon, turunç ve dağ kekiği bulunan ve zeytini bu ürünlerle birlikte işleyerek ürettiğimiz çeşnili bu yağlar çok sevildi. Uzunyuva zeytinyağlarımız ise soğuk sıkım sızma, naturel sızma ve naturel birinci olarak ve 0.5 litre ve 1 litre cam şişe, l litre teneke ve şişe, 3, 5, 10 ve 18 litre teneke olmak üzere farklı tiplerde ve toptan olarak satışa sunuluyor. Uzunyuva.com. tr sitesi üzerinden online satış yapabiliyoruz. Kargo ücreti dahil güvenli bir ödeme sistemiyle tüm Türkiye’ye satışını gerçekleştiriyoruz. Zeytinyağının yanı sıra Milas dilme zeytinlerinin de satışını yapıyoruz. Kısa süre önce ürettiğimiz zeytinyağları ile Muğla İl Tarım Müdürlüğü’nün düzenlemiş olduğu yarışmada altın madalya alarak ürün kalitemizi de tescillemiş bulunmaktayız. Zeytin ağacı sahipleri ve zeytinyağı tüketicileri bilirler ki, Özen ailesi 73 yıldır zeytinlerini en son teknolojiyi takip edip uyguladıkları tesislerinde en verimli ve sağlıklı bir biçimde yağa çevirir. Tesislerinde emanete bırakmak istiyorlarsa en güvenli şekilde korur ve satmak istediklerinde mümkün olan en iyi fiyattan paraya çevirerek Özen’le ürettiği yağlarını satın alan müşterisine en kaliteli ve sağlıklı ürünü mümkün olan en uygun fiyattan sunar. Bu nedenle dostlarımız olarak tanımladığımız müşterilerimizle aramızda önemli bir güven ilişkisi oluşmuştur. Pek çok müşterimiz zeytinlerini bize teslim ederek gereğini yapmamızı isterler. Biz ise, ‘Özen’in olduğu yerde hata olmamalı’ prensibiyle tüm bu güvene layık olmak için yıllardır aynı anlayışla çalışırız.”
YATIRIMLAR DEVAM EDECEK
Fabrika arazisinin yanına zeytinyağı şişeleme ve depolama alanı kurma projesi de bulunduğunu kaydeden Uğur Özen, “Bir diğer isteğim ise bölgedeki ilk zeytincilik müzesini kurarak insanoğlunun zeytinle olan ilişkisinin başlangıcından günümüze gelişimini gözler önüne serebilmek. Burada otantik bazı eserleri de sergileyerek bu kültürel mirası daha çok kişiye tanıtmayı ve gelecek nesillere aktarmayı istiyorum. Milas OSB’de bir fabrika yatırımı daha planlıyorum. Burada yemeklik zeytin tesisi kurarak, Muğla’mızda bir ilk olarak bölge ekonomisine de katkı sağlayacağız. Bir diğer hedefim ise Türkiye çapındaki bilinirliğimizi ve yeni bayiliklerle satış noktalarımızı artırmak ve yurtdışına ihracat gerçekleştirerek Türk zeytinyağının kalitesini yurtdışında da duyurabilmek” ifadelerini kulandı.