Urla, Michelin yıldızına yürüyor
Güncelleme Tarihi:
BUNDAN uzun yıllar önce dost meclisinde dile getirdiğim bir hayalim vardı; o da Türk mutfağının dünya arenasına çıkarken bunu Ege mutfağıyla, İzmir Yarımadası’yla başarmasıydı. Bugün, senelerdir bereketine hayran olup desteklediğim Urla’nın gastronomideki yükselişini haklı bir gururla izliyor ve turizmin en lezzetli hâli için nitelikli bir merkeze dönüşmesine gülümseyerek şahit oluyorum.
45 yılı aşkın süredir dünyayı dolaşıp kültürü mutfakta keşfeden tam zamanlı bir sanayici, yarı zamanlı bir lezzet tutkunu olarak mottom hep aynı: “Mevsimsel ve yöresel.” Gastronomi şehrine dönüşebilmek içinse şartım 5 tane: Ot, zeytinyağı, küçükbaş hayvancılık, deniz mahsulü ve bağcılık ile şarapçılık. Urla’nın tamamına sahip olduğu bu 5 cevher, bilhassa son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz şef restoranları tarafından oldukça başarılı şekilde parlatılıp sofraya konuyor. Market raflarında görmediğimiz, hızlı şehir yaşamında adını unuttuğumuz yöresel ürünleri, tam da mevsiminde, birkaç ayda bir yenilenip mutfak aşkını ve heyecanını diri tutan mikro-sezonsal menülerle tadım listesine yerleştiren genç şeflerimiz Urla’yı günbegün zenginleştiriyor.
YÖREYİ TAÇLANDIRIYORLAR
Butik üreticilerin bir araya gelerek İzmir’imize harika bir gastronomi rotası eklediği Urla Bağ Yolu projesini harika menülerle tamamlayan genç şeflerimiz var. Osman Sezener, o gün pazardaki üreticinin topraktan aldığı emaneti allayıp pullayıp sürprizlerle OdUrla sofrasına koyarak, Osman Serdaroğlu toprağın döngüsüne saygı duyan yalın ve rafine reçeteleri Teruar’da sunarak, Atilla Heilbronn farklı ülkelerin yıldızlı mutfaklarında edindiği tecrübeyi çok şık bir şekilde yerelleştirip Narimor Butik Otel’de döktürerek, Ozan Kumbasar ise Toskana kartpostallarını andıran huzurlu bahçesine kondurduğu Vino Locale’de “Slow Food”a yakışan tabaklar üreterek yöreyi taçlandırıyor. Burada saymadığım daha nice Urla gastronomi emekçisi, küçük üretici ile omuz omuza Ege’yi misafirlere anlatmayı görev ediniyor. Dolayısıyla ortaya konan bu kaliteli temsilin ödüllendirilmesi elbette en büyük arzum.
HEYECAN VERİCİ GELİŞME
Almanya’daki talebelik yıllarımdan beri güvenirliğine toz kondurmadan ciddiyetle yoluna devam eden, benim de senelerdir ilgiyle takip edip önerilerine saygı duyduğum Gault Millau şapkalarının Türkiye’de de dağıtılacak olması, İzmir ve Urla adına heyecan verici gelişmelerin başında geliyor. Geçtiğimiz günlerde @gevrekandginger adlı Instagram hesabımda uzun uzun anlattığım Michelin Rehberi konusunda ise, her ne kadar rehberin son 45 yılına tanıklık etmiş biri olarak, 2000’li yıllara girerken dünyaya açılıp artan giderlerini karşılamak için gizli sponsorlarla ve hatta hükümetlerle çalışıp ticarileştiklerini bilsem de, rüştünü çok önceleri ispatlamış bir markanın ülkemize gelip sektörde tatlı bir heyecana ve rekabete yol açmasından memnun olduğumu söylemeliyim. Rehberin geliş yönteminden, ön hazırlığın ve listelerin natamamlığından bağımsız şekilde, ödül alan tüm isimleri tebrik ederken, ilerleyen yıllarda müfettişlerin İstanbul sınırlarından çıkıp Ege kıyıları boyunca yol almasını da sabırsızlıkla bekliyorum.
JÜRİ MEMNUN OLACAKTIR
Nitekim güzelim otlarıyla, şifa kaynağı zeytinyağıyla, eti dağ kekiği kokan küçükbaşıyla, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde suyun hakkını verebilen nadide deniz mahsulü seçkisiyle, yerel üzümlerini markalaştırıp üreticilerle rota oluşturarak önoturizm öncülüğüne uzanan bağcılık ve şarapçılığıyla İzmir’in, bilhassa Urla’nın Fransız müfettişler başta olmak üzere birçok jürinin damağını gülümseteceğine adım kadar eminim.