Güncelleme Tarihi:
Tuba Koca; “Kişiye özel parfüm aslında Dünya’da ki en zor işlerden birisidir. Özellikle Fransa, Amerika gibi ülkelerde bu sektör inanılmaz derecede büyüktür. Hatta ilk parfüm 14. yüzyılda, 1370 yılında yapıldı ve güzelliğiyle ünlü Macar kraliçesine takdim edildi. 16. yüzyılda cam sanatının ilerlemesiyle birlikte parfümün gelişme süreci de hızlandı. 20. yüzyılda parfümler muhteşem şişeleriyle birer sanat eseri halini aldı. Ben de kişisel ilgim ve hobimden yola çıkarak bu işi bir sanata dönüştürmek istedim. Bu sayede Lanu’nun da yolculuğu başlamış oldu. Lanu’dan önce uzun yıllar sanayi sektörünün içinde çalıştım. Sanayi sektöründe olan fabrikamızda üst düzey yöneticilik yaptım. Bu sektörün getirmiş olduğu stres çok fazlaydı. Ben de stresi yönetme formülü olarak koku tasarımına başladım. Kimi insan günlük tutar, kimisi resim yapar kimisi de ahşap oyar gün içindeki stresinden ve düşüncelerinden arınmak için. Ben de adeta günlük tutar gibi o günkü ruh halimi ve hislerimi parfüm notalarıyla dışa vurdum. Bu nedenle parfümü sadece vücut ya da ortam kokulandıran bir araç olarak olarak görmüyorum. Parfüm benim için insanların kişiliklerini vurgulamak ve altını çizmek için kullandıkları bir yaşamın vazgeçilmez bir aksesuarı. Lanu ile insanların kişilik ve benliklerini tamamlamalarını istiyorum. Bazen aldığım bir baharat kokusu, bazen ise tatilde kokladığım çiçeğin kokusu tasarım için ilham veriyor ancak ben gün içindeki duygularımı tasarımlarımla ifade etmeyi çok seviyorum. Daha yorgun ve biraz gergin bir gün geçirdiysem ortaya çıkan parfüm de o günün aksine daha ağırbaşlı ve dingin bir koku oluyor. Gün içinde çok enerjik, mutluysam bu duygu durumu da parfüm notalarına neşeli ve kıpır kıpır olarak yansıyor. Tasarımlarımı koklayan insanlardan çoğunlukla bu tepkileri alıyorum zaten. Kokladıklarında bu parfüm çok şiddetli anında vuruyor ya da çok sakin çok huzurlu bir parfüm olmuşlar diyebiliyorlar. “diye sözlerine devam etti.
Ayrıca Tuba Koca parfüm seçim serüvenini şöyle dile getirdi; “Evimde kurmuş olduğum minik tasarım atölyem, sevgili Dilek Ramoğlu’nun yönlendirmeleri ve Amerika’nın en köklü parfüm enstitülerinden birisinde eğitimimi tamamlamam, bu işi kurmamdaki en etkili adımlardı. Amerika’dan döndükten sonra Lanu’yu oluşturmak için çalışmalara başladım. Her biri alanında uzman insanlardan güzel bir ekip kurdum ve Fenerbahçe’deki tasarım atölyemi hayata geçirdim. Tüm bu süreçte şişe tasarımlarımızdan kutularımıza kadar her alanı düşündük. Piyasada olmayan özgün tasarımlarla ambalajda bile farklılık yakaladık. Üzerinde çalıştığımız 500 koku arasından 6 tanesini seçerek, ERA Serisini cinsiyet ayrımı olmadan tasarladık. Bu altı farklı seriye hikayelerine de uygun olacak isimler bulduk. Bu seriye verdiğim isimlerimiz ise; Bellision, Strave, Silleon, Ferval, Seductual, Limiliance oldu. Satışlarımız beklediğimizden daha iyi gidince, sadece internet üzerinden değil, İstanbul’da bir çok bilinen parfüm dükkanlarında ürünlerimiz yer almaya başladı, gelen talepler doğrultusunda İzmir’liler bizim ürünümüzü çok beğenip, kullanıyor. Burada da bir şube açmak için kollarımızı sıvadık.”