"Suçlulukla mücadelede ceza hukuku son çare olarak görülmeli"

Güncelleme Tarihi:

Suçlulukla mücadelede ceza hukuku son çare olarak görülmeli
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2015 14:15

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdem: - "Suçlulukla mücadelede ceza hukuku son çare olarak görülmeli" - "Devletin en az 10 yıllık suç önleme politikası olmalı. Nasıl enflasyonu aşağı çekmek için tahminlere göre politikalar üretiliyorsa aynı şey suçla mücadele için de uygulanmalı" - "Cezaların caydırıcı olması mutlaka ağır olması demek değildir. Caydırıcılık mutlaka çekileceğinin bilinmesiyle mümkün olur"

Haberin Devamı

İZMİR (AA) - Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, suçlulukla mücadelede ceza hukukunun son çare olarak görülmesi gerektiğini belirterek, "Devletin en az 10 yıllık suç önleme politikası olmalı" dedi.

Yaşar Üniversitesi'nden yapılan açıklamada, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, 355 ceza ve infaz kurumunda 159 bin 396 tutuklu ve hükümlünün bulunduğu belirtildi.

Tutuklu ve hükümlülerin bin 986'sının çocuk, 151 bin 655'inin erkek, 5 bin 755'inin ise kadınlardan oluştuğu dile getirilen açıklamada, cezaevlerinde en fazla genç ve orta yetişkin olarak adlandırılan 21-39 yaş arası 100 bin 890 kişinin, 80 yaş üstünde ise 133 kişinin bulunduğu ifade edildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, suçlulukla mücadelede ceza hukukunun son çare olarak görülmesi gerektiğini, son yıllarda cezaevlerinin dolduğunu savundu.

Haberin Devamı

Cezaevindeki hükümlü ve tutuklu sayısının hiçbir zaman gerçek suçluluk oranını göstermeyeceğini dile getiren Erdem, açıklamada şu görüşlere yer verdi:

"Devlet, ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler yaparken neyi hedeflendiğini öngörmeli. Devletin en az 10 yıllık bir suç önleme politikası olmalı. Nasıl enflasyonu aşağı çekmek için tahminlere göre politikalar üretiliyorsa aynı şey suçla mücadele için de uygulanmalı. Bugün alınan önlemlerin kısa sürede sonuç vermesini beklenmemeli. Suç öncesi aşamada da önleyici politikalar geliştirilmesi lazım. Güvenlik, eğitim, her türlü tedbir bunun içinde olmalı, ancak tek başına polisiye tedbir ya da cezaların artırılması çözüm olarak değerlendirilmemeli."

Ceza hukukunun suçu önlemedeki rolünün hiçbir zaman inkar edilemeyeceğine işaret eden Erdem, cinsel suçlar, uyuşturucu ve hırsızlıkla ilgili suçların cezalarının artırıldığını, "insanlar neden suç işler?" sorusunun cevabının bulunması halinde en önemli adımın atılabileceğini kaydetti.

-"Çekilemeyecek uzunlukta cezalar olmamalı"

Ceza Kanunu'nda 30-40 yıla kadar cezalar olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Erdem, şöyle devam etti:

Haberin Devamı

"Ancak bugüne kadar 30 yılını cezaevinde geçiren yalnızca bir kişi var. Çektiremeyeceğiniz ağırlıkta cezaları koyarsanız kanuna, sonuçta cezaevleri doluluk rakamları artacaktır.

Aşırı doluluk, kısa vadede çözüme yönelik olarak affı, Türkiye'de her zaman tartışılır hale getirir. Biz hiçbir zaman affı, gerçekçi bir çözüm olarak görmedik. İnsanların af beklentisi olmamalı, cezayı mutlaka çekeceğini bilmeli. Afların yol açtığı tahribatlar çok daha büyük oluyor. Kısa vadede kapasite sorunu çözülmüş olarak görünebilir ama kısa sürede üzerine eklenerek geri dönüyor, toplumu yaralayan sonuçları da olabiliyor. 'Ben nasıl olsa bir şekilde kurtulurum' düşüncesini oluşturursanız tehlike orada başlıyor. Cezaların caydırıcı olması mutlaka ağır olması demek değildir. Caydırıcılık mutlaka çekileceğinin bilinmesiyle mümkün olur. Bu algının mutlaka topluma yerleşmesi lazım."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!