Güncelleme Tarihi:
HARUN Seyhan. Doğma büyüme Urlalı. Ortaokuldayken 1983 yılında bir Malgaca Pazarı’ndaki bir kasapta
çıraklık yaparak mesleğe başladı. Titizliği ve çalışkanlığı, etleri işleyişteki becerisiyle birleşince kısa sürede fark
yaratmaya başladı. Askerliğini yapıp, evlendikten sonra eşi Ebru Seyhan’la birlikte restoran açmaya karar verdiler. Uzun yılların tecrübesi, müşteriye titizlikle pişirilen etin kalitesinin yanında restoranın dekorasyonu ve servis personelinin işinin ehli olması Seyhan Et’in ününü daha da genişletti. Harun Seyhan, kasaplık sürecini ve restoranın açılma günlerini
şöyle anlatıyor: “Hikaye 1983’te Urla’da başladı. Ortaokulda okulu bırakıp, Malgaca Pazarı’nda bir kasapta çıraklık yapmaya başladım. Evleninceye kadar kasap dükkanlarında çalıştım. Eşimle 1999 yılında kasap dükkanımızı açmaya karar verdik. Ayakta kalmak, tutunmak için birlikte mücadele ettik. Kasapta çok yoğun müşteri ilgisi vardı. Dükkânda çok
yoğun oluyordum. Özellikle 2005 yılından sonra kendimizi bulmaya başladık. Aslına bakarsanız müşteri baskısıyla
restoranı açmaya karar verdim. Hayalimiz vardı ama, müşterilerimizin talepleriyle bu süreç hızlandı. ‘İstanbul’da örnekleri var siz de yaparsınız’ diyerek bizim restoran açmamızı istiyorlardı. Eşimle oturup konuştuk. Ve yapabileceğimize inanarak bu yola çıktık. 2015 yılında restoranımızı hizmete aldık.”
“Restoranda 26 kasapta 8 çalışanımızla hizmet veriyoruz” diyen Harun Seyhan, “Et kısmında ben varım, mutfakta eşim
var. Normal bir kasap tezgahından çok daha fazla ürün var. 35 kalem ürünü müşterilerimize hijyenik bir şekilde sunuyoruz. Menüyü genelde dolaptan seçtiriyoruz. Et sattığımız için menümüz sezonluk olarak değişmiyor. Burada yemeden gitmeyin diyeceğimiz lezzetimiz ‘Madalyon’dur. Aslında böyle bir et yok. Adını ben koydum. Şimdilerde herkes bu ismi kullanıyor” dedi.
BENİ BEN YAPAN KÖFTEDİR
Kasap dükkanında köftesinin çok meşhur olduğunu kaydeden Harun Seyhan, “Beni ben yapanlardan bir tanesi köftedir.
2004 yılında kasap dükkanında yapmaya başladım. Epey bir zamanımı aldı. 40-50 denemeler yaptım. Lezzeti içime sinince tezgâha koymaya başladım. Önce 4-5 kilo satışla başladı. Daha sonra siparişler arttı. Talebe yetişememeye başladım. Köfte kalmadığında üzülüp, dizlerini dövenler bile oluyordu. Sabah 7’de başlayıp gece 1’e kadar köfte yapardım. Günde 200-250
kilo köfte satıyordum. Her taraftan müşteri geliyordu. Köftemiz bağımlılık yapar. Köfte servisini kimseye bırakmam. Kendim yaparım. Çünkü benim ilk göz ağrım. Buraya yeni yerleşen birisine Urla’nın en iyi kasabı olarak bizi gösteriyorlar. Bu başarı bizim özverili çalışmamızdan kaynaklanıyor” dedi.
“Tüm et alımlarını da ben yapıyorum. Bu konuda çok hassasım” diyen Harun Seyhan, “Hem buradan hem de diğer illerden de bonfile, antrikot alımı yapıyorum. Hemen hemen her restoranda bonfile, antrikot var. Ama ben hiç üşenmem, en iyi
ürünü araştırır, gider bulurum. Bu yanımızla diğer restoranlardan farklıyız. İzmirliler dışında İstanbullular da bizi iyi biliyor. Buraya gelmeden önce rezervasyon yaptırıyorlar. Ünlü misafirlerimizin de sayısının artması bizi mutlu ediyor. Bu başarıyı mesleki birikimime bağlıyorum. Ama eşim ve eşimin kardeşi Banu hanımın da başarıda çok etkisi var” diye konuştu. Urla’nın gastronomi merkezi olma yolunda ilerlediğini söyleyen Harun Seyhan, “Urla 2015 yılından bu yana değişmeye başladı. Sanat Sokağı’nın kurulması, Urla Bağ Yolu ve Urla Gastronomi Rotası ilçeye çok şey kazandırdı. Biz de Gastronomi Rotası içindeyiz. Biz burayı açtıktan sonra işler kısa sürede oturdu. Daha sonra rota fikri ortaya atıldı. Tanınan bir kasap olduğum için bu süreçte zorlanmadık. İyi mekanlar açılmaya devam ediyor” dedi.
‘BURADA KALACAĞIZ’
Başka bir şube açma planları olmadığını dile getiren Harun Seyhan şöyle devam etti: “Ben doğma büyüme Urlalıyım. Soyadım Seyhan. Yabancı müşteriler bana Seyhan der. Urlalılar ise bana Harun diye hitap eder. Çok talep geldi, büyük yatırımcılar da teklif etti. Ancak Urla dışına çıkmayı planlamıyorum. Bu tadı burada vermeye devam etmek istiyorum. Urla’da kalmaya
devam edeceğiz.”
Ailesiyle birlikte çalışmanın büyük keyif verdiğinin altını çizen Seyhan, “Zirveye çıkmak kolay, orada kalmak zor. Biz işin en zor tarafındayız” dedi.
EVİMİZDE GİBİ HAZIRLIYORUZ
Restoranla ilgili bilgi veren Ebru Seyhan ise, “Çocuklarımız büyüdükten sonra restoran açmak hayallerimi süslüyordu.
Harun’un köftesi her yerde konuşuluyordu. Bu da bizi cesaretlendirdi. Köftenin yanında özel lezzetler sunmayı planlıyordum. ‘Eşim bu işi birlikte yapalım deyince’ yolculuk başladı. İlk açtığımızda bu kadar masamız yoktu. Daha butik bir işletmeydik. Mutfakta sürekli ben varım. İlk 3 syılımızda tek başıma çalıştım. Sonra yardımcılarımız oldu. Eve gelen misafirimize ne yapıyorsak, mekanımızda da aynı kalitede, lezzette ürün sunmaya başladık. Buraya gelen herkesi evimize gelen misafirimiz gibi gördük. Şu an meşhur olan rokalı, narlı salatamız evde kendimize yaptığımız bir salataydı. Burada herkes beğendi ve çok talep görmeye başladı. Mezeler ve sıcak başlangıçların hepsini ben hazırlıyorum. Mutfak personel sayımız artsa da her şeyin kontrolü bende. Tüm alışverişi yerli üreticiden, pazarlardan yapıyorum. Tatlıları da ben hazırlıyorum. Özellikle çıtır biber ürünümüze de büyük bir talep var. Et yemeye gelen herkes, roka salatamız, patates
kızartmamız ve çıtır biberi mutlaka sipariş veriyor” dedi.
KADIN ELİ DEĞİYOR
Ailece bir iş bölümü olduğunu, birbirlerini tamamladıklarını dile getiren Seyhan, “Eşim etlerle ilgileniyor. Az önce de söylediğim gibi etler dışında mutfaktaki diğer tüm ürünlerin yapılışında ben rol alıyorum. Kız kardeşim Banu Oskan ise
ön muhasebe, halkla ilişkiler, alım-satım görevini üstleniyor. Ben mutfaktayken müşterilerle Banu Hanım ilgileniyor. Başarının arka planında buraya kadın elinin değmesi yatıyor. Tüm misafirlerimiz bunu görüp, dile getiriyor. Buraya ‘kadın eli değmiş’ diyorlar. İkimizin görev alması çok olumlu etkiliyor. Kasaplık erkek işi ama biz de yaptığımız dokunuşlarla kaliteli ve güler yüzlü hizmeti tamamlıyoruz. Müşterilerimiz ‘siz orada yoksanız burasının enerjisi olmaz’ diyorlar” ifadelerini kullandı.
‘SUNUM BİZİM İÇİN ÖNEMLİ’
Etin lezzetinin yanı sıra görselliğin de öneminin altını çizen Ebru Seyhan, “Misafirlerimiz mekana girdiği zaman önce dekorasyona bakıyor. Bu görselliği görmek için bile gelen oluyor. Bir Türk kahvesi sunumu bile bizim için çok önemli.
Gösterdiğimiz bu özen misafirlmerimizin çok hoşuna gidiyor. Çünkü bizim için de bu önemli.” Seyhan ayrıca restoranda en çok satan ürünlerin başında roka salatası, antrikot, köfte, çıtır biber, patates kızartması, kuzu madalyonun olduğunu da belirtti.
‘GEÇ SAATLERE KADAR ÇALIŞIRDI’
Eşinin titizliği ve disipline nedeniyle diğer kasap ve restoranlardan ayrıldıklarını belirten Ebru Seyhan, “Eşim kasap dükkanımızda sabahın ilk ışıklarından gece geç saatlere kadar çalışırdı. En büyük özelliklerinden biri de eti bir sanatçı gibi işlemesi. Bu da müşterilerin beğenisini kazanıyor. Harun’u diğer kasaplardan ayıran da budur. Ona Urla’da‘Kasapların Vakko’su derlerdi. Bu arada kasap dükkanımız da hala hizmet vermeye devam ediyor” dedi.