Güncelleme Tarihi:
KÜLTÜR balıkçılığı denilince aklan gelen en büyük markalardan biri olan Özsu Balık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Şemsi Kavalar, profesyonelliği ve insan ilişkilerini bir potada eritmiş başarılı bir iş insanı. Kavalar, insana ve denize sevdalı yaşam tarzıyla, samimi ve mütevazı kişiliğiyle, gösterişten uzak yaşantısıyla, örnek bir profil sergileyen patronların başında geliyor. 4 kuşaktır ticaretle uğraşan Kavalar ailesi, iş dünyasında ortaya koydukları başarılarla, topluma ve çevreye yönelik gerçekleştirdikleri sosyal sorumluluk projeleriyle fark yaratan ve adından söz ettiren bir aile. 3 çocuk babası olan Şemsi Kavalar, hayatını, ailesini, iş yaşamını, hedeflerini içtenlikle paylaşırken derin tespitleri ve eğlenceli mizacıyla söyleşimize renk kattı.
3 KUŞAKTIR GIDA İŞİNDELER
3 kuşaktır gıda işinde olduklarını belirten Kavalar, Fransa’da ekonomi eğitimi alan dedesinin tarım, babasının büyükbaş hayvancılık, kendisinin de balıkçılık sektöründe hizmet verdiğini söyledi. “Dedem, Fransa’da eğitim almış bir ekonomi profesörüydü. Ancak; toprağa, bitkilere ve doğaya olan ilgisinden dolayı meslek olarak kendisine çiftçiliği seçmiş. Böylece 4 nesildir devam eden şirketimizin temellerini atmış. Yeniliklere, yeni fikirlere açık bir insandı. Şeftaliciği Bornova’ya getiren insan dedemdir. İşine ve değerlerine olan bağlılığı ve müşterileriyle kurduğu sıcak ilişkileri sayesinde çok kısa sürede yükselmiş. Babam çok disiplinliydi. Her şeyi ölçülü yapardı. Yalnız çocuklarına değil, çalışanlara da örnek olmak için çaba gösterirdi. O da işi dedemizden aldığı haliyle bırakmadı, yeni ürünler, hizmetler ekledi. Çiftçiliğin yanında büyükbaş hayvancılık sektörüne adım atarak şirketimize yepyeni bir yön verdi. Ben 1996 yılına kadar bu iki sektörde hizmet verdim. Bu süreçte Türkiye’de ilk defa ekstruderle üretim yapılan bir balık yemi fabrikası kurdum. 2004’te ise Özsu Balık’ı satın alarak, bugün oğlumla birlikte yönettiğim kültür balıkçılığı işine adım attım” dedi.
KİLİT OYUNCULARDAN BİRİYİZ
Yüzde 90’ı karasal kaynaklı kirlenmeden dolayı denizlerdeki balık popülasyonunun azalması nedeniyle kültür balıkçılığı ve su ürünleri yetiştiriciliğini geleceğin yıldız sektörü olarak gördüğünü kaydeden Şemsi Kavalar, “Dünya denizlerinde 90 milyon tonluk su ürünü kapasitesi var. 65 milyon tonluk da kültür balıkçılığı üretimi bulunuyor. Yani insanların yediği iki balıktan biri balık çiftliklerinden. Gün geçtikçe, sağlıklı ve lezzetli balıklarımızın dünya çapında artan talep gördüğüne şahit oluyoruz, bu da bizi çok mutlu ediyor. Türkiye kültür balıkçılığı sektöründe dünyadaki kilit oyunculardan biri. Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye’nin çok büyük kapasitesi var. Ülkemizin balıklarının tanınması halinde dünya pazarında yer edinilebilir. Sektör olarak geçen yıl 1 milyar doları aşan ihracatımızla ülke ekonomisine katkı sunduk. Katma değerli üretim tesislerinin hayata geçmesi ve yeni çiftlik alanlarının açılmasıyla 2 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmayı hedefliyoruz. 170 bin tonluk levrek ve çipura üretimimizle Avrupa birincisiyiz. Bu kadar başarılı bir sektörün parçası olmaktan heyecan duyuyoruz. Çevre dostu ve dünya standartlarında gerçekleştirdiğimiz üretimimizle Türk denizlerinin potansiyelini ortaya çıkartıyor, halkımızın ve dünya insanlarının sağlıklı beslenmelerine katkı sağlıyoruz” diye konuştu.
BİLGİ KİRLİLİĞİ YAŞANIYOR
“Ben deniz sevdalısı bir insanım. Aldığımız her iki nefesten birini denizlerimiz sağlıyor” diyen Kavalar, şöyle devam etti: “Ülkemizin kıyı ve denizlerinin korunmasını ulusal öncelik haline getirmemiz, gelecek nesillere temiz denizlerin bırakmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Tüm bunların yanında, deniz benim gelir kaynağım. Onun temiz ve sürdürülebilir olmasını benden çok kimse isteyemez. Dünyada avcı balıkçılığın artması sonucunda, doğal balık stoklarının hızla azaltmasına, karasal atıkların ya da deniz taşımacılığının denizleri kirletmesine rağmen üzülerek görüyorum ki, belirli gruplar kültür balıkçılığına yönelik negatif kampanya yönetiyorlar. Sonucunda da insanlarımız kendi sularımızda yetişen levrek ve çipurayı tüketmek yerine yurtdışından gelen işlenmiş balıkları tercih ediyorlar. Sizin aracılığınızla, değerli okurlarınıza tüm içtenliğimle şu mesajı vermek isterim: Kültür balıkçılığı devletimizin titizlikle denetlediği, balıkların sağlıklarının maksimumda tutulduğu, deniz ekosistemine zarar verenler listesinin en sonunda yer alması gereken, hatta kafeslerden dağılan kaliteli yemler sayesinde denizdeki yaşamı zenginleştiren bir sektördür.”
Tüm bu olumsuz manipülasyonlara rağmen, insanlar tarafından kültür balığı türlerinin gittikçe daha fazla kabul gördüğünün altını çizen Şemsi Kavalar, “Halkımız çiftlik balığı tükettikçe, lezzet ve besin değeri olarak kalitesinin farkına vardıkça bu negatif kampanyaya karşı bizim savunucumuz haline geliyorlar. Bu yüzden Özsu olarak bizler, kültür balıklarının daha çok kabul görmesi için daha fazla eğitim ve bilgilendirme etkinliklerinde bulunmayı hedeflerimiz arasına aldık” ifadelerini kullandı.
BALIK YEMENİN KEYFİNİ VE SUNDUĞU FAYDALARI ULAŞILABİLİR KILACAĞIZ
BALIK tüketimimizin henüz gelişmiş ülkelerin dörtte biri kadar olduğunu vurgulayan Şemsi Kavalar, Türkiye’de kişi başı balık tüketiminin 7 kilogram seviyesinde olduğunu, bu rakamı Avrupa Birliği ortalaması olan 27 kilograma çıkarmayı hedeflediklerinin altını çizdi. Kavalar, “Balığı lüks bir gıda ürünü olmaktan çıkarmak, halkımızın besin değeri yüksek bir gıda olan balığa ulaşmasını ve sağlıklı beslenmesini sağlamak amacıyla yeni pazarlardan ve teknolojiden faydalanacağız” dedi.
Sözlerine, “İnsanlar salgının da etkisiyle evde yemek pişirme alışkanlığı kazandı. Geleneksel pişirme teknikleri kadar etnik ve farklı pişirme tekniklerini de kullanıyorlar, meraklılarıyla paylaşıyorlar. Benim de keyifle takip ettiklerim var. Biz de bu trendi desteklemek amacıyla online kanalları, büyük ölçekli market kanallarını ve kendi mağazalarımızı kullanarak, Özsu’nun ürettiği levrek ve çipuraları daha geniş kitlelerle buluşturmayı, ayrıca mevcut müşterilerimize yeni ve farklı kanallardan da ulaşmayı amaçlıyoruz” diye deva meden Kavalar, dijital kanallar üzerinden müşteri ve tüketici ilişkilerini daha da geliştirmeyi hedeflediklerini paylaştı.
4 KITADA 50’DEN FAZLA ÜLKENİN SOFRALARINDA ÖZSU’NUN BALIKLARI YENİYOR
2000’Lİ yılların ortalarında kültür balıkçılığı sektöründe kurucu bir marka olarak yer alan Özsu, çok kısa sürede dünya çapında başarılara imza atmayı başarmış. Yıllık 50 tonluk üretimle başlayan yolculuğu bugün 6 bin tona, 50 ülkede milyonlarca tüketiciye ulaşan global bir marka haline gelmiş. Şemsi Kavalar, bu başarının temelinde, Özsu çalışanlarının birbirlerine ve işlerine olan sevgisinin, bağlılıklarının, saygılarının ve oluşturdukları kurum kültürünün yattığını belirtiyor “Özsu’da çalışan arkadaşlarımın her biri kendi koştuğu sahada müthiş başarılar yakalıyor. Yaptıkları işi çok seviyorlarlar ve Türkiye’ye aşıklar. Biz o kadar iç içe yaşayan insanlarız ki, sadece ailecek görüşmüyoruz, gerçek bir aileyiz. 24 saat beraber yaşadığımız için her konuyu konuşuyor, tartışıyoruz, egolarımız çarpışmıyor. Markamızın varoluş nedenlerini birlikte belirledik, vizyonumuzu beraber oluşturduk, bugüne kadar yapılan her şeyi birlikte yaptık. Bu anlamda kurduğumuz organizasyonun en önemli özelliğinin iletişimden, samimiyetten ve içtenlikten geçtiğini hissediyorum” dedi.
KORONA SAĞLIKLI BESLENMENİN VE EKOLOJİK DENGENİN ÖNEMİNİ BİZE BİR KEZ DAHA GÖSTERDİ
“2020 tüm insanlık olarak hiçbirimiz için kolay değildi. Her şeyin başının sağlık olduğunu bir kez daha deneyimledik” diyen Şemsi Kavalar, ekledi: “Sağlıklı bir yaşam için haftada en az iki gün balık tüketilmesi öneriliyor. Balığın, büyüme ve gelişimi destekleme, kemiklerin dayanıklı olmasını sağlama, merkezi sinir sisteminin gelişmesine yardımcı olma, zihinsel sağlığa olumlu etki etme, öğrenim başarısını, beyin gelişimini destekleme, kan ve dolaşım sağlığının korunmasında etkili olma, kalp krizi ve felç riskini azaltma, dikkat eksikliğini azaltma, kilonun sağlıklı düzeyde tutulmasına yardımcı olma gibi birçok faydası var. Sağlık için protein tüketmeliyiz. Bizim levreğimizin ve çipuramızın protein miktarı yüzde 73. Bu yüzden Rusya her yeri okyanus olmasına rağmen Türkiye’nin balığını tercih ediyor. Amerika’daki doktorlar, Türkiye’de üretilen, daha sağlıklı olan levrek balığını tavsiye ediyor. Salgın bize doğanın dengesini bozmamamız ve sağlıklı beslenmemiz gerektiğini gösterdi. Balık sağlıktır.”
KENDİME, AİLEME, ŞİRKETİME OLDUĞU KADAR TOPLUMA FAYDALI HİSSETMEDİĞİM BİR YAŞAM BENİM İÇİN MÜMKÜN DEĞİL
ELİNDEN geldiğince dünyada var olan eşitsizlikleri gidermenin, kendisinden daha dezavantajlı olanlara, daha az şanslı olanlara el uzatabilmenin, destek olabilmenin kendisi için bir hayat felsefesini olduğunun altını çizen Şemsi Kavalar, sözlerine şöyle devam etti: “Bazı insanlar hayata anlam katar. O insanların küçük dokunuşları başka hayatlar için kocaman farklar oluşturur. Söz konusu fark yaratmak olduğunda eşim Banu’nun ülkemizin çocukları için verdiği mücadele, bana ve tüm çevremize ilham ve cesaret veriyor. Banu’nun teşvikiyle yıllarca ikimiz de toplumsal barış, dayanışma ve değişimi içeren organizasyonlarda gönüllü olduk. Özsu’nun varoluş nedenlerinden biri olan sağlıklı nesiller yetiştirmek ilkesine paralel olarak, eşimle çocuklarımıza, geleceğimize yatırım yapmak için eğitim ve sağlığa yönelik gönüllü projelerde yer aldık. Erke Özel Eğitim ve Terapi Parkı’nı kurarak görme engelli ve down sendromlu çocuklar olmak üzere gücümüzün yettiği kadar hemen her özel çocuğumuzun sorunlarını çözmek için gayret ettik. Bornova’da eşimle birlikte finanse ederek kurduğumuz rehabilitasyon merkezini tüm sistemleri çalışır şekilde Bornova Belediyesi’ne hibe ettik. Bu süreçte bir çocuğun yüzündeki tebessüm olabildiysek, anne-babasının duasını alabildiysek, onları hayata geri kazandırabildiysek ne mutlu bize.”
NEREYE GİDECEĞİMİZE BAKARAK YÖNETMEYİ SEVERİM
İŞ hayatına erken atılma isteği ağır bastığı için, genç yaşta çalışmaya başlayarak babasına destek olduğunu aktaran Şemsi Kavalar, “Oğlum Bartu, İskoçya’da su ürünleri mühendisliği bölümünden mezun oldu. Bu benim için çok büyük bir gurur kaynağı olmasına rağmen, kendisine de her zaman söylediğim gibi gerçek diploma iş arkadaşlarınla birlikte hedeflediğiniz bir amaca ulaştığında, iş dünyasındaki tüm paydaşlarına kazandırdığında, hayatın bize verdiği diplomadır” dedi. İş yapmanın ve başarılı olmanın temelinin saygı, güven ve istikrar olduğunun altını çizen Kavalar, “Bunun için sistemi masa başında yönetmek yerine sahada olmayı seven bir yöneticiyim. İş hayatında müşterime yakın olmayı, onun alışkanlıklarını bilmeyi, rekabeti iyi analiz etmeyi, üretimden pazara ve hatta tüketime her aşamayı görmeyi ve bilmeyi kendime görev edindim. Müşterisiyle empati kurabilen ve geribildirim alışkanlığı olan bir organizasyon olmamız işimizi kolaylaştırıyor. Dönemsel raporları, istatistikleri incelediğim kadar gelecek yılın raporunu da okurum. Nereye gideceğimizin, nereye varmak istediğimizin yanıtını alır, ekibimle birlikte planlarımızı yapar ve aksiyon alırız” diye konuştu.