Güncelleme Tarihi:
Ege'nin söyleşisiyle imza gününe, gazeteci Uğur Dündar'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi ilgi gösterdi. Ege kitabını anlatırken, insanın mutsuzluğuna değindiğini ve mutluluğun umuttan geçtiğini söyledi. Öğrenim sürecinden başlayarak, başarısızlıklarının, kendisini yeni başarılara yönlendirdiğini dile getiren Ege, şunları söyledi:
"Başarısızlıklar beni yeni bir başarıya doğru adım attırdı. O da müzik oldu. Ailemin zoruyla da olsa o yıl hukuk fakültesini kazanmıştım. Bu beni mutlu eden bir gerçek değildi. Çünkü ben gitar çalıp beste yapmayı çok istiyordum. Bir süre sonra okul kafelerinde şarkı söylerken besteler yapmaya başladım. Müzikteki dönüm noktam Maria Rita Epik oldu ve bestecilik adına ne yapılması gerektiyle ilgili rehberim oldu. Bir kulüpte 35 yıldır müzik yapan adamı tanımam da benim için bir dönüm noktasıdır. Soluğu İstanbul'da aldım. İki yıllık bir çalışmanın ardından ilk albümüm çıktığında ben 100 bin, firma 20 bin derken albüm 2.5 milyon sattı. Şarkıları en çok yabancı dile çevrilen 3'ncü Türk bestecisinden biriyim. Şarkılarım Arapça, Farsça, Yunanca, Bulgarca, Ukrayna'canın da aralarında bulunduğu 9 dile çevrildi. Bu çok güzel bir duyguydu. Bu arada dünyada olduğu gibi Türkiye'de de müzikal anlayış, müzik endüstrisi çok değişti ve ben yaptıkça yaptığımdan mutsuz olmaya başladım. Farkettim ki bu müzik endüstrisinin duruşuyla değil, benim hayata bakış açım ile ilgili bir şey. Ben hep üretimin evrim sürecinde yer almaktan mutlu olan biri olarak aslında besteciliği bitirmiştim."
Ege, “Hayat; beklemediğimiz anda beklemediğimiz yerlerden vurup yaralanan yerlerimizi onarmamız için bize dersler veriyor, insanlarla tanıştırıyor ve zamanla barıştırıyor. Dedim ki; Dürüst ol. Alabildiğince dürüstçe anlatmaya çalıştım. Bu süreçte dürüstlüğü, masumiyeti keşfettim. Sadece Türkiye'de değil dünyada böyle bir kaygı var. Bakıyorsun istediğin kadar zengin ol, yatın olsun, evin olsun, harika çocukların olsun, harika seks yap. Hiçbir şey değişmiyor. İçinde umut olmayınca hiç kimse mutlu değil. Bu kitapta galiba, sadece umut etmeyi öğrendim. Başaramasak bile gereken enerjinin umutta saklı olduğunu inandım ve dünyaya daha başka bakmaya başladım" dedi. Romanında küçük bir adada, hayatı masal tadında paylaşırken, farklı yolculuklara sürüklenen 4 gencin dostluk hikayesini anlattığını dile getiren Ege, şöyle konuştu:
"Şenlikli gülüşüyle iklimleri, renkleri, kokuları değiştirebilen Gülhan ve ona âşık üç arkadaş: Hayata karşı ölümüne öfkeliyken yalnızca onun yanında gülümseyebilen Dimitri, sahip olduğu her şeyi Gülhan'ın önüne sermeye hazır olan Ferit ve diğer çocukların yanında şansı olmadığına inandığı için arkadaşlığına razı olup onu etkilemek için yemek yapan İsyan. Duyduğu aşkın rüzgârıyla ülkeler, kıtalar değiştiren, hayatına giren kadınlarla gerçek kimliğini bulan, mutfağın dahisi İsyan. Vatanı toprakta değil sevdiğinde bulan, umudu dışarıda değil kendinde arayanların yolculuğu."