Güncelleme Tarihi:
ZAMAN ilerledikçe ilk ruh sağlığı araştırmalarının sağlık çalışanları ve hastaların travmatik stres bozuklukları üzerine yoğunlaştığını belirten Doç. Dr. Ayşe Kutlu, çocuk ve ergenlerin bu dönemde olumsuz etkilenmesini azaltmak için dünya çapında ruh sağlığı ile ilgili kuruluşların çeşitli öneriler sunduklarını söyledi. Zaman ilerledikçe diğer yaş grupları ve toplumun farklı kesimlerine salgının psikolojik etkilerini içeren araştırmaların arttığını vurgulayan Kutlu, “Gerek araştırma sonuçları gerek klinik deneyimlerimiz salgın bittiğinde yeni bir salgının başlayacağının ipuçlarını göstermeye başladı: Psikiyatrik bir pandemi bizi bekliyor olabilirdi. Evet, artık bunu yaşamaya başladık diyebiliriz. Okul öncesi yaş grubunda dil, konuşma ve iletişim sorunları, uyaran eksikliğinden kaynaklanan otizm benzeri tablolar artarken, okul çağında akademik kazanımların eksikliği, dikkat eksikliği, uyum sorunları, öğrenme güçlükleri, gençlerde ise sosyal kaygı sorunları, kimlik bocalaması, akademik sorunlar ve her türlü kaygı bozukluğu sıklığı ve şiddetinde belirgin artış oldu. Tüm yaşlar için ortak sorun ise internet ve oyun bağımlılığının artışıydı. Salgının başında kurtarıcımız olan internet, şimdi her yaş grubu için yepyeni bir sorun alanı haline geldi” dedi. Bu problemlerin herkes için kaçınılmaz olmadığını ifade eden Kutlu, ancak yaşamdan bu kadar uzun süre ayrı kalmanın ruhsal gelişim, sosyalleşme ve kimlik süreçlerinde insanın sadece insanla temasının gerekliliği ve hayatın ekrandan değil tüm duyularımızla içinde olarak deneyimlememizin zorunluluğunu gösterdiğini vurguladı. Kutlu, “Ruhsal gelişimimiz aslında yaşam boyu sürer. Erickson, doğumdan ölüme kadar 8 kritik yaşam dönemi tanımlamış ve her dönemin uygun şekilde çözülmesinin bir sonraki dönem için önemini belirtmiştir. Bu dönemlerin benlik, kişilik ve kimlik oluşumundaki önemini vurgulamıştır” şeklinde konuştu.
Çocukların ailenin ayrılmaz bir parçası olduğunu dile getiren Kutlu, şöyle devam etti: “Ebeveynler de kendi bireysel güçlükleriyle birlikte çok zorlandılar. Bu nedenle çocukların yaşadığı sorunları çözmeye çalışırken ebeveynleri unutmamalı ve aile sistemine bütüncül olarak bakabilmeliyiz. Çocuk ve ergen ruh sağlığı eğitimi bu nedenle aileyi merkeze alan bir yaklaşım yürütür. Anne-babaların da bu bağlamda yardıma ihtiyaçlarını atlamadan, onların tükenmişlik, çaresizlik ve suçluluk duygularını pekiştirmeden, baş etme becerilerini güçlendirerek çocuklarına yardım edebilmelerini sağlamak, en uygun yaklaşım olacaktır.”