Güncelleme Tarihi:
PANDEMİ döneminde eczacılık kariyerini bağcılık üzerine yeniden yorumlayan İnci İpor, atalarından kalma bağlarda bu toprakların kadim meyvesi üzümü bir eczacı titizliğiyle yeniden işliyor, ürettiği şaraplarla da ekonomik bir değer yaratıyor. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu İnci İpor, yaklaşık 15 yıl kendi iş yerinde mesleğini icra ettiğini söylüyor. Süreç içinde artık hayatının onu monotonlaştırdığını ve istemeden de olsa bunun verdiği mutsuzluğu dışarıya yansıtmaya başladığını fark ettiğini ifade eden İnci İpor, bu süreçte ise çıkışı bağcılıkta bulduğunu paylaşıyor. “Eczacılıktan bağcılığa nasıl bir geçiş yaptım? Beni bu yola ne sevk etti? Startı kim verdi? Bu süreç nasıl gelişti?” sorularının yanıtını ise İnci İpor, şöyle veriyor:
DAHA ÇOK HAYALİM VAR
“Bu çok keyifli bir hikaye aslında. Yaşarken biraz sancılıydı ama doğum da sancılıdır ama güzel ve mutlu biter. Her sancılı şeyin sonunda mutlaka bir ödül var. Bu süreçte benim için eczacılıktan bağcılığa geçiş bir doğum gibi oldu. Pandemi sürecinde mesleki olarak çok yorulduk. Ben işin her zaman olumlu yanlarını değerlendirmek isterim. Cesurdum, enerjiktim, gençtim. Hayallerim kalbime sığmıyordu. O yüzden artık dört duvar arasında durmak beni kesmiyordu. Dediğim gibi üretmek, yapmak, hayatın içinde, akışta olmak beni çağırıyordu. Öncelikle o mesleği sonlandırmaya karar verdim ve eczanemi devrettim. Daha sonra bir arayışa girdim. Sahip olduğum birçok hobi vardı. Hepsine tek tek şans verdim. Seramik kursuna, profesyonel yemek kursuna gittim. Spor hayatımı daha da arttırdım. Dil kursuna gidip Fransızca öğrendim ama bir tane daha vardı ki esas o nokta benim karar vermemi sağlayan nokta oldu. Uluslararası bir eğitim kurumundan ‘sommelier eğitimi’ aldım ve bağcılık yapmak istediğime o anda karar verdim. Eğitimi tamamlayıp diplomamı da aldıktan sonra şirketimi kurdum ve artık bu işi yapmaya hazırdım. Hayallerimin önü arkası gelmiyordu. Yavaş yavaş bütün hayallerimi gerçekleştirerek yoluma devam ediyorum ama bende hayal bitmiyor. Daha çok hayalim var.”
İnci İpor, “Yaklaşık 8 bin yıldır kadın eliyle yoğrulmuş; Meryem Ana’nın eteklerinde uyumuş, Efes Antik Kenti’nin rüzgarıyla dinlenmiş, Artemis için adanan adaklarla bereketlendirilmiş bu toprakların ürünlerini üretiyoruz” diyor.
ÜZÜMÜN YOLCULUĞU
Aldığı eğitimler doğrultusunda Selçuk’ta ailesinden kalma bağları işlemeye başlamasıyla sektöre ilk adımı atan İnci İpor, “Ailenin çok uzun zamandır var olan Selçuk’taki bağları işlemek de bana nasip oldu. Orada çalıştığımız üzümler var. Şiraz üzümü ağırlıklı. Markamızın ilk ürünlerinden olan bu üzüm henüz çok yeni piyasadayken katıldığımız bir yarışmada uluslararası bir ödüle layık görüldü ve bronz madalya aldı. Bu nedenle şiraz üzümünü hiç değiştirmeyeceğiz ve o hep bizim başlıca üzümlerimizden biri olacak. Geçen sene bir miktar yerli üzüm çalıştık ve o yerli üzümleri bu sene yabancı üzümlerle değiştirmeye karar verdik ama dışarıdan aldığımız üzümler konusunda çok hassas davranıyoruz. Çalıştığımız bağlardaki üzümün yolculuğunun tamamıyla takipçisi oluyoruz. Her adımı, her süreci denetliyor, içimize sinmeyen bir ürünü işleyemiyoruz. Bu konuda oldukça hassas davrandığımız için onların takibini de tamamen kendimiz yönetiyoruz. Bu sektördeki insanlar da birbirine çok destek oluyor. Düzenlenen fuarlarda birbirlerinin ürününü tadıp rahatlıkla beğenisini belirtebiliyor. Bu çok güzel bir dayanışma örneği. Bağ yolları oluşturuluyor, tüm bunların hepsi çok keyifli” diye konuşuyor.
BU MESLEK KÜLTÜREL BİR MİRAS
İŞİNİ aşkla ve sevgiyle yapan İnci İpor, kısa sürede bağlarından elde ettiği ürünlerin daha satışa sunulmadan ödül getirdiğini söylüyor. İşin sırrının ise üzümlere ve işleme tekniklerine bağlayan İnci İpor, “Türkiye genelinde 300’ün üzerinde ürününün yarıştığı Challange Master Classes’ta işinde profesyonel yabancı jüri üyelerinin kör tadımında bronz madalya kazandık. İstanbul’dan ödülle döndük. Kimya aslında hayatın her yerinde. Ben hep eczacılık fakültesinde okurken bu kadar kimya bilgisi hayatta benim bir yerde daha karşıma çıkmalı diyordum. Aynen de öyle oldu. Almış olduğum o güzel kimya bilgileri, hayatta bir kere daha karşıma çıkmış oldu. Bu yıl dört farklı üzümle çalıştık. Bir tane beyaz üzüm, ikinci ürünümüz öküzgözü üzümüydü. Onunla pembe bir ürün elde ettik. Öküzgözü, boğazkere ikilisiyle çalıştık. Bir de üzerinde çok durduğumuz şiraz üzümümüzle başarılı sonuçlar alıyoruz. Yine Kalecik karası çalışmayı düşünüyoruz ve çalışmalarımıza yabancı üzümlerle devam edeceğiz. Ürünün her aşamasının kontrolü tamamıyla bizde. Uzman destekleri de alıyoruz. Bu konuda oldukça doğal ve akışında bir seyirdeyiz. Herhangi bir kimyasal kullanmıyoruz. Bir anne titizliğiyle çalıştığım için hayatın her alanında doğal yaşamdan yanayım. Üzümlerimiz doğal bir şekilde yetişiyor. Bağcılığımız doğal olarak gerçekleşiyor. Veganların içini rahat ettirecek ürünler elde ediyoruz. Yani her alanda olduğu gibi doğal yaşamı orada da desteklemeliyiz. Doğal ürünler elde etmenin yollarını bulmalıyız. Yani doğa aslında zaten doğru zamanda, doğru müdahaleleri yaptığımız zaman bize en iyi sonucu veriyor. Hani derler ya bakarsan bağ olur. O yüzden baktığınız zaman bağınız olması gerektiği gibi oluyor. Ürünler de üzümlerde baktığınız zaman en iyi performansla, en iyi sonucu veriyor. En kaliteli noktaya ulaşıyor. Ayrı da bir keyif veriyor tabii ki. Selçuk kültürel mirasın olduğu bir bölge. Selçuk deyince zaten yıllardır üzümcülüğün, bağcılığın hep yapıldığı bir coğrafya. Dolayısıyla böyle bir bölgede böyle bir meslek edinmek beni daha da motive ediyor. Düşünsenize zaten yüzyıllardır orada bağcılık yapılıyor. Böyle bir bölgede kültürel bir mirası devralmış gibi kendimi mutlu hissediyorum. Sorumluluk duygusu daha da artıyor, daha da keyif veriyor. Umarım benden sonraki kuşaklar da kendi meslekleri yanında hobi bile olsa bunu yaparlar ve devam ettirirlerse çok mutlu olurum. Çünkü dediğim gibi bu meslek aslında kültürel bir miras” diyor.
CUMHURİYET KADINI
HER YERDE IŞILDAMALI
ÜRETEN genç bir kadın girişimci olarak hemcinslerine de seslenen İnci İpor, şu mesajı veriyor:
“İçinizde mutlaka bir ışık, bir enerji vardır. Ama iç sesimiz bunu bize hep söyler. Nerede mutluysak, nerede başarılıysak hangi konuda iyiysek önce onu keşfedip daha sonra o hayalin peşinden koşup hayallerimizi gerçeğe dönüştürmeliyiz. Üretmek zaten kadının doğasında var. Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşının kutladığımız bu günde, Cumhuriyet kadını her yerde ışıldamalı, parlamalı, o içlerindeki güzel enerjiyi hayatlarına yansıtmalı. Çünkü bir yerde kadın aydınsa o toplum çok gelişir. Kadının eğitimi aslında ailenin eğitimi. Bir anne ne kadar iyi bir eğitim almışsa hayatta ne kadar üretiyorsa onun çocukları da onun yetiştirdiği evlatlar da toplum için o kadar faydalı olacak. Türk kadınının bu potansiyeli çok yüksek. Her alanda Türk kadınının yapamayacağı hiçbir iş yok. Yeter ki kendimize güvenelim, içimizdeki o ışığı, o enerjiyi keşfedelim. Hiç unutmayın... Hayaller gerçektir. Kadınlar çok kıymetli. Kadınlar zaten evin bütün yükünü alan, çocuğunu büyüten, evinin bütün sorumluluğunu alan toplumun en önemli bireyleri. Bunun yanında tabii ki üretiyor olmak, çocuğuna örnek oluyor olmak, topluma örnek oluyor olmak çok daha güzel bir şey. Türk kadınının bu potansiyeli çok yüksek. Her alanda Türk kadınının yapamayacağı hiçbir iş yok. Yeter ki kendimize güvenelim, içimizdeki o ışığı, enerjiyi keşfedelim.”