Güncelleme Tarihi:
İZMİR, (DHA)- TÜRK Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, sigara bağımlılığının bir hastalık gibi değerlendirilmesi ve bırakabilmek için sağlık profesyonellerinden destek alınması gerektiğini söyledi.
31 Mayıs, Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) üye ülkelerce 1987 yılından bu yana, Dünya Tütünsüz Günü olarak kabul ediliyor. Dünya genelinde tütün kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle yılda yaklaşık 6 milyon kişi hayatını kaybediyor ve Türkiye'de tüm ölümlerin yüzde 23'ü tütüne bağlı hastalıklar sebebiyle oluyor. Tütün kullanımı bu şekilde devam ederse, 2030 yılında bu yüzden ölenlerin sayısının 8 milyonu aşması bekleniyor. Dünya Tütünsüz Günü dolayısıyla açıklama yapan Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç sigaranın, saç telinden ayak tırnağına kadar vücuttaki bütün hücrelere zarar verdiğini belirtti. Sigaranın 4 binden fazla kimyasal madde içerdiğini ve bunların yaklaşık 90'ının kanserojen olduğunu belirten Prof. Dr. Kılınç, "Günde sadece 1 sigara içilse bile, sigaranın ilk temas ettiği organlar olan akciğer ve kalpte ciddi riskler oluşuyor. Sigara ayrıca erkek ve kadın kısırlığında, kadınlarda görülen kadın üreme organı kanserleri ve meme kanserleri oluşma sıklığında da artış yaratıyor ve yaşlanmayı hızlandırıyor. Sigara içen kadınların ömrü 23 yıl, erkeklerin ömrü ise 28 yıl kısalıyor" dedi.
SİGARA BAĞIMLILIĞI TIBBEN BİR HASTALIK
Sigara bağımlılığının tıbben bir hastalık olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç, tedavi çeşitlerinin her geçen gün arttığını söyledi. Sigarayı bırakırken hekimlerden ve bu işin eğitimini almış sağlık çalışanlarından destek almanın çok önemli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kılınç, "Sağlık profesyonellerinin denetiminde kullanılan ilaçlar, davranışsal tedavilere eklendiğinde sigarayı bırakma şansını artırıyor. Bu ilaçlar Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış ve Sağlık Bakanlığı yönetmelikleriyle kullanımına izin verilen ilaçlar olmalı. Bunun dışında Sağlık Bakanlığı onayı olmadan, ilaç adı altında ya da sigara bırakma tedavisi adı altında sunulan tüm yöntemlerden kaçınmak gerekiyor. Çünkü bu yöntemlerin etkinlikleri konusunda güvenilir bilgi yok. Ayrıca bu tedaviler, sigara tiryakilerinin etkili tedavilere ulaşmalarına da engel olabiliyor. Bu nedenle, bırakma kararı alan kişinin mutlaka en etkili yöntemle tedaviye başlaması, bırakma sürecini kolaylaştırıyor" dedi.
"BİLİMSEL OLMAYAN YÖNTEMLERE BAŞVURMAYIN"
Sigarayı bırakmak isteyenlerin sadece yüzde 15'inin bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvurduğunu kaydeden Prof. Dr. Oğuz Kılınç şunları söyledi:
"Bilimselliği kanıtlanmamış yöntemler etkili yöntemler olmadığı için, bunları deneyenler genelde sigarayı bırakamıyor. Bırakamayınca da bu durum bir umutsuzluk olarak etki gösteriyor. Kişi sigarayı asla bırakamayacağını düşünüyor. Hiç kimse verem olduğunda ot çayı içerek ve bir takım psikolojik telkin yöntemlerine başvurarak, 'her yöntemi denedim ama verem hastalığım geçmiyor' demez. Kanıtlanmış tedavilere başvurur. Ancak maalesef sigara basit bir alışkanlık, tiryakilik gibi düşünüldüğü için bilimsel yöntemlere başvurmaya gerek duyulmuyor. Sigarayı bırakmak için hekimlerden, Sağlık Bakanlığı'na bağlı kurumlar ve üniversiteler bünyesinde yer alan sigara bırakma polikliniklerinden destek alınması çok önemli. Diğer yöntemleri hiçbir şekilde önermiyoruz."
TÜRKİYE'DE TÜTÜN KULLANIM YAŞI 12'YE KADAR DÜŞTÜ
Türkiye'de tütün kullanım yaşının 12'ye kadar düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Oğuz Kılınç şu bilgileri verdi:
"2012'de yapılmış Küresel Gençlik Tütün Araştırması'na göre 13-15 yaş grubunda sigara içme oranı erkek cinsiyette yüzde 11.1'den yüzde 20.3'e, kadın cinsiyette 4.4 den 12.8' e yükselmiştir. Bu yaş grubunda sigara içmeyenler arasında, 'Önümüzdeki bir yıl içinde sigara içmeyi düşünüyor musunuz' sorusuna 'Evet' yanıtı verenlerin oranı 2003 yılına göre 2012 yılında yüzde 96 artmış durumdadır. Türkiye'deki 15 milyon tiryakinin 2.2 milyonunun geçtiğimiz senelerde çeşitli desteklerle sigarayı bıraktığını söyleyebiliriz ama gençler arasında da önüne geçilemeyen bir artış söz konusudur. Bizim sağlıkçılar olarak gençlerde tütün kullanımını önleyecek uygulamaları gündeme almamız gerekiyor. Bunun dışında sigara paketlerinin reklam etkisinin ve çekiciliğinin önlenmesi ve sigaralardaki katkı maddelerinin kesin olarak yasaklanması gerekiyor. Piyasadaki ürün çeşitliliğinin azaltılması gerekiyor çünkü ürün çeşitliliği yüzde 10 arttığında, tüketimin yüzde 4 arttığını biliyoruz. Sağlığın sosyal belirleyicileri arasında bulunan sosyoekonomik durumun düşük olması gelir dağılımındaki eşitsizlikte tütüne başlamayı kolaylaştıran önemli bir faktördür. Bu nedenle insanların ortalama gelirlerinin artması, gelir dağılımının dengesizliğinin giderilmesi de bu tür bağımlılıklarının oluşmasında çok önemli koruyucu bir önlem."
öLÜMCÜL BİR HASTALIĞA NEDEN OLMA RİSKİ YÜZDE 50
Genç içicilerin sigaradan zarar görme ihtimalinin daha düşük olmadığının altını çizen Prof. Dr. Oğuz Kılınç, "Sigaradan çekilen her nefeste sıkıntılı, öldürücü ya da sakat bırakıcı bir hastalığın başlama riski yüzde 50'dir. Dolayısıyla sigara ne kadar erken terk edilirse, kalıcı hasar yapma ihtimali o kadar azalır. Çünkü kanser riski kolay azalan bir şey değil. Bir yıl düzenli sigara içmiş bir insan bıraktıktan ancak 15 yıl sonra kanser riski açısından, içmemişlerle benzer hale geliyor. Sigara içilen süre uzadıkça da, bıraktıktan sonraki risklerin azalma süresi de uzuyor" dedi.
"DUMANSIZ HAVA SAHASINI İHLAL EDENLERİ UYARMIYORUZ"
Dumansız hava sahası uygulamalarına halkın yüzde 90 oranında destek olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç, şöyle devam etti:
"Bir araştırmaya göre sigara içenler dahil olmak üzere halkımızın yüzde 90'ından fazlası, temiz hava soluma hakkının gözetilmesi gerektiğini düşünüyor, ancak ihlal oranı da yüksek. Örneğin İzmir ölçeğinde yüzde 32 düzeyinde ihlal var. İhlali yapanların çoğu 40 yaş altı erkekler. İhlallerin uyarılma oranı ise yalnızca yüzde 25. Yani halen bu konuda uyarı yapmaya çekiniyoruz. Sigara içenlerin yüzde 96'sı, diğer insanların temiz hava soluma hakkı olduğuna inandıklarını söylese de, sonuçlar pek öyle değil. Ayrıca işletmelerde bir kapalı ve açık alan karmaşası yaşanıyor. Mekanlardaki muşamba örtülü veya camla çevrilmiş açık alanlarda ihlal en fazla saptanıyor. Mutlaka hedefe yönelik etkili denetimlerin sürdürülmesi ve farklı yöntemlerle desteklenmesi gerekiyor."
FOTOĞRAF