Güncelleme Tarihi:
İZMİR, (DHA)- MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, teşvik paketinin mürekkebi kurumadan yenisinin açılmasıyla ekonomik çalkantının durdurulamayacağını belirterek ekonomimizin kuvvetli rüzgarlara ihtiyacı olduğunu gemi üfleyerek yol almadığını söyledi. Tanrıkulu, Ar-Ge'ye dayalı, sınai mülkiyet haklarından doğmuş, inovatif ürünlerin ihracatını şart koştu.
MHP Genel Başkan Yardımcısı İzmir Milletvekili ve Ahmet Kenan Tanrıkulu, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı hakkında bir konuşma yaparak, bu alandaki gecikmenin bedelini ekonominin ödediğini belirtti. Tanrıkulu, düşük tasarruf oranları, artan dış ve cari açık, gerileyen üretkenlik nedeniyle Türkiye ekonomisinin arzu edilen seviyede büyüyemeyeceğini öne sürerek, şöyle konuştu:
“Türkiye, son dönemde yürütülen hatalı ekonomi politikaları sonucunda sıcak paraya, dış yatırıma çok duyarlı hale geldi. Ancak yatırımcılar; güçlü bir sınai mülkiyet koruma rejimine sahip olan ülkelere yatırım yapmakta. Dünyada fırsat eşitliği sağlayan, mülkiyet hakkı ve yargı bağımsızlığını içeren kapsayıcı kurumlar, yerli ve yabancı yatırımcılara güven verirken, biz de ise son zamanlarda yargı bağımsızlığının olmadığı, fırsatların ve paranın belli bir kesimin elinde toplandığı algısı oluşmuş ve bu durum da, ekonomiye olan güvensizliği tetikledi. Güvensizliğin arttığı ekonomimize baktığımızda döviz kurlarındaki bozulmayla birlikte dengelerin yitirildiği görülmekte. Nitekim Aralık ayında Tüketici Güven Endeksi son 8 yılın en sert düşüşünü yaşamış ve tüm alt kalemlerinde iyimser beklenti yerle yeksan oldu. Uzun süreden bu yana orta gelir tuzağından kurtulamayan Türkiye, bugün halen en kırılgan ülkeler arasında olup, düşük tasarruf oranları, artan dış ve cari açık, gerileyen üretkenlikle karşı karşıya. Artık beton ekonomisi ve ahbap-çavuş ilişkisiyle Türkiye'nin arzu edilen seviyede büyüyemeyeceği gün gibi ortada."
"EKONOMİYE MÜDAHALE İLE GAZ VERİLMİYOR"
Tanrıkulu yaşanmakta olan ekonomik çalkantının 1994, 2001, 2008'dekilere benzemediğini vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Mevcut durum; 2008 ve sonrası yıllarda olduğu gibi kamunun ekonomik müdahalesi, tabiri caizse gaz vermesi ile yönetilebilir vaziyette değildir. 24 Kasım'daki Merkez Bankası'nın faiz artırımı, Ekonomi Koordinasyon Kurulu kararları, vatandaşlarımızın ve kamunun tasarruflarını TL'ye bağlamaları, hem yabancı sermaye çıkışını hem de TL'deki kaybı önleyemedi. Döviz yükselirken Türk Lirası erimekte, başta vatandaşımız olmak üzere girişimcilerimizi vurmaktadır. Bir maliyet enflasyonu ile Türkiye yüz yüze gelebilir.
"COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜNLER KAZANIMA DÖNÜŞTÜRÜLEMEDİ"
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu, tasarı kapsamındaki coğrafi işaretin önemine de değinerek,
“Coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleriyle kökeninin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işarettir. Dünyada coğrafi işaretli ürün ticareti günümüzde 200 milyar doları aşmış durumda. İzmir'in coğrafi işaret alarak, özellikle dış ticaretine büyük katkı sunacağı ürünleri olmasına rağmen yetkililerin bu alandaki ilgisizlikleri nedeniyle yıllardır kayıplar yaşanıyor. Bugün halen İzmir'in coğrafi işaret almış 24 ürünü bulunsa da, coğrafi işaret alarak dış ticarette kazanım sağlayacak tarihiyle özdeşleşmiş erkence zeytin ve ürünleri, çiğdemi ve daha çok sayıda ürünü bulunuyor" dedi.
Hem ekonomik büyümenin hızlanması, hem de ihracatta artışın yakalanabilmesi için, Türkiye'nin sınai haklar konusunda hamleler yapması ve katma değerli buluşlar yaratması gerektiğini savunan Tanrıkulu, “İktidar tarafından patent ve marka sayısının önceki yıllara göre arttığı iddia edilse de, burada önemli olan Türkiye'nin son 14 yılda akılda kalan, tercih edilen küresel markalarının yaratılamamış olması. Eğer Türkiye son 14 yılda coğrafi işaret tescili konusunda bu ürünlerin üretiminden pazarlamasına kadar ortak bir politika oluşturup, stratejiler geliştirebilseydi, bu işten yılda yaklaşık 10 milyar TL kazanması söz konusuydu. Bu yüzden gelecek yıllardaki ekonomik büyüme hedeflerinin içerisinde; Ar-Ge'ye dayalı, sınai mülkiyet haklarından doğmuş, inovatif ürünlerin ihracatı muhakkak yer almalıdır" dedi.
Ülkemizin ileri teknolojili ihracatını artırmanın gerekli olduğuna değinen Tanrıkulu, “İşte bu yüzden güvenli ve hukuki yatırım iklimi ön plana çıkmaktadır. Her yatırımcının ülkemize ve ekonomimize güven duyabileceği bugün eksik ve gecikmiş olan politikalar biran önce hayata geçirilmeli. Ekonomimizin kuvvetli rüzgarlara ihtiyacı var, artık gemi üfleyerek yol alamıyor. Yeni teknolojilerin transferini içeren yatırımlar için Türkiye'yi cazip ve tercih edilir kılmak adına sadece bölgeler arası dengesizlikler yaratan mevcut teşvik sistemi yeterli değildir. Zaten bu tespitimizin doğru olduğunu kanıtlayan gelişmelere bakıldığında bir teşvik paketinin mürekkebi kurumadan diğer bir yenisine ihtiyaç duyulmasından görülmektedir" diyerek, ekonomiye gösterdikleri önem ve hassasiyeti, artık iktidarın da göstermesi gerektiğini vurguladı.
FOTOĞRAF