Güncelleme Tarihi:
Turizm Bakanlığı’na
bir görev düşüyor
YURTDIŞINDAKİ Türk restoranlarının menülerini gözden geçirmemiz lazım.
O kadar zengin bir mutfağımız var ki, asla kebapla sınırlı kalmamalı.
İtalya ve İspanya kendi mutfaklarını destekliyor.
Özellikle İtalyan restoranları için hükümet her yıl bir tanıtım bütçesi koyar.
Dünyanın herhangi bir coğrafyasında, ülkesinde, kentinde açılan İtalyan restoranına ya kira, ya ürün, ya tanıtım, ya da personel yardımı yapılır.
Bazen de hepsi aynı anda desteklenir.
Örneğin, yıllar önce Arjantin’e Buenos Aires’e gitmiştim.
Bir İtalyan restoranında Roma’daki kadar güzel yemek yemiştim.
Sonrasında anladık ki, şef bir İtalyan, Parmalı...
Parmalı şefin maaşını İtalyan hükümeti ödüyor.
Kira yardımı da yapılıyor.
İnsanlar seyahat ettiğinde önce yerel lezzetleri tatmak istiyor; ikinci, üçüncü gün ise alternatif mutfaklara bakıyor.
Akla da ilk İtalyan mutfağı geliyor.
İtalyanlar bence gastronomisini anlatma konusunda çok başarılı.
Öyle olunca insanlar sadece İtalyan restoranlarına değil, raflardaki İtalyan ürünlerine de ilgi gösteriyor.
Bunu bence Türkiye de yapmalı.
Turizm Bakanlığı’nın bu konuda bir atağa geçmesi lazım.
Dünyanın en zengin, en lezzetli mutfaklarından biri olan Anadolu coğrafyası daha fazlasını hak ediyor.
Ve bence yeni çıkan ve hepimizin beğenisini kazanan bu şefler Türkiye’nin yeni menüsünü hazırlayabilir.
Şeflerin buluşması
o kadar önemli ki
PANDEMİ sonrasında hoşuma giden olaylardan biri de, Türkiye’nin vitrininde olan şeflerin İzmir’e gelip birlikte menüler hazırlamasıydı.
Örneğin, çok başarılı bulduğum Od Urla’nın şefi Osman Sezener kendi restoranına arkadaşlarını çağırdı, mutfağa birlikte girdiler.
Örneğin, beğendiğim şeflerden Cihan Kıpçak geldiğinde ben de Od Urla’daydım.
O koşuşturmacayı biraz izledim.
Arı gibi çalışan o kadroyu takip ettim.
Ve Türkiye’nin geleceği için ne kadar çok umutlu olmam gerektiğine bir kez daha ikna oldum.
Neolokal’in şefi Maksut Aşkar, sonrasında İzmir’deki Arpege Patisserie’den Metin Saruhanlı, Mustafa Otar ve şarap uzmanı Levon Bağış da vardı.
84 yıllık Antalya 7 Mehmet’in üçüncü kuşak temsilcisi şef Mehmet Akdağ da gelenler arasındaydı.
Ben bu ahengi, genç şefler arasındaki dayanışmayı gerçekten çok önemsiyorum.
Ve diyorum ki:
İzmir giderek Fransa’nın Lyon’u, İspanya’nın San Sebastian’ı oluyor.
Yerel güzeldir
BAZI ilçelerin belediye başkanları şanslı.
Bazen bulundukları ilden bile daha fazla konuşulur hale geliyorlar.
Urla da onlardan biri...
Çeşme de, Bodrum da öyle bir yer...
Dünyada giderek böyle bir trend yükseliyor.
Ülkelerden, şehirlerden daha popüler ilçeler, köyler var.
Urla son 10 yıldır yükselen bu trendi iyi kullanmalı.
Urla’yı ayrıştıran değerler korunmalı ve yenileri eklenmeli.
O yüzden hep söylüyorum.
Yerel ve doğal olan güzeldir.
Bundan sonra turizmde de bu öne çıkacak.
Yerellik ve doğallık...
Urla
TURİZMDE öne çıkmalı.
Daha çok butik oteli olmalı.
Şef restoranların sayısı artmalı.
Bir kümelenme olmalı.
Gastronominin başkenti olmaya adaysa Urla’nın birkaç da mutfak akademisi olmalı.
Böyle bir hayali olan herkesin yolu Urla’dan geçmeli.
Bunun için eğitimde öne çıkan, dijitalleşmeyi iyi yapan, yerelle moderni birleştiren bir Urla hayal ediyorum.
Sizce uygun mudur?
Arkas Sanat Urla’ya yakıştı
URLA gibi bir yerin müzesi de çok konuşulur.
Arkas Sanat Urla’yı gezmenizi özellikle tavsiye ederim.
Ben çok etkilendim.
Arkas koleksiyonu 30 yıllık bir birikim...
Arkas Koleksiyonu, Arkas Holding’in kurumsal koleksiyonu ancak Lucien Arkas 30 yılı aşkın bir süredir toplanan eserleri İzmirlilerle, İzmir’e gelenlerle paylaşmayı bir görev olarak kabul ediyor.
Resim, halı, cam, heykel olmak üzere dört ana eser grubundan oluşuyor.
Ayrıca, 30 bine yakın kitap bulunuyor.
Türk resim sanatı bölümü beni gerçekten çok heyecanlandırıyor.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte yaşanan devrimleri plastik sanatlar alanında sergileyen Cumhuriyet dönemi ressamlarına uzanan ve bu ulusal sanat tarihsel birikimi 1980 sonrası eğilimleri tamamlayan çağdaş Türk resminden örneklerle devam ediyor.
Yabancı ressamlara ait bölümde ise 19’uncu ve 20’nci Yüzyıl’da yaşamış, Batı resim sanatının önemli sanatçılarına ait tablolar bulunuyor.
Arkas Sanat Urla’ya yakıştı.
Ege’de hayat var
GERÇEKTEN var.
Bunu ben biliyorum, benim gibiler hissediyor.
Arkas Turizm de herkesin bilmesini istiyor.
Ve Ege’nin eşsiz zenginliklerini tanıtmak üzere bir misyon üstleniyor.
Ege Bölgesi’nin kimi çok, kimi pek az bilinen tarihi, kültürel ve doğal zenginlikleri, konaklama ve gastronomi seçeneklerini de içeren profesyonel bir platform olan “Ege’de Hayat Var” modülünde bir araya getirilerek tanıtıma sunuldu.
Hepsi bu kadar da değil.
Arkas Turizm, kendi web sitesine entegre edilmiş, tamamı milli yazılım ürünü bu modülle yenilikçi bir yaklaşımla, kişiselleştirilmiş bir tatil tasarımı yapmaya olanak sağlıyor.
Elbette gastronomide öne çıkan Urla da listenin en başında yer alıyor.