Karşıyaka'da İltihabi Barsak Hastalıkları Okulu

Güncelleme Tarihi:

Karşıyakada İltihabi Barsak Hastalıkları Okulu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2016 08:29

'İltihabi Barsak Hastalıkları Okulu' konferansında konuşan Prof. Dr. Belkıs Ünsal, "Hijyenin arttığı bölgelerde barsak florasının etkisiyle geliştiği önü sürülüyor.

Haberin Devamı

Enfeksiyon olabiliyor, genetik yatkınlık etkili olabiliyor, bağışık sistemi etkili olabiliyor, diyet faktörü, stres faktörü etkili olabiliyor. Sonuç olarak kesin bir neden sunamıyoruz" dedi.

İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroentoroloji Kiliniği, ülseratif kolit ve chrone hastalarını ve ailelerini bilgilendirmek amacıyla, Karşıyaka Belediyesi Çarşı Kültür Merkezi'nde İltihabi Barsak Hastalıkları Okulu konferansını gerçekleştirdi. Konferansa Prof. Dr. Belkıs Ünsal, Dr. Cem Çekiç, Dr. Özlem Gür konuşmacı olarak katıldı.
Amaçlarının hastalara problemlerini nasıl aşacaklarını öğretmek olduğunu belirten Prof. Dr. Belkıs Ünsal, iltihabi barsak hastalıklarının ince ve kalın bağırsağı tutan hastalıklar olduğunu belirten Ünsal, " Chrone hastalığı ve ülseratif kolit, sadece sindirim sistemiyle sınırlı kalmıyor. Eklemleri, cildi ve gözü etkileyebiliyor. Bu hastalıkların nedeni tam olarak bilinemiyor. Birçok neden öne sürülüyor. Hasta iyileşmişken tekrar atak yapabiliyor ve tekrar sönüyor. Ama hayat boyu böyle alevlenmeler ve iyileşmelerle sürüyor. Hastaların bu hastalıkla yaşamayı öğrenmeye ihtiyaçları var. Hastalığı iyi tanımalı ve hastalıkla mücadele etmeliyiz" dedi.
HİJYENİN ARTTIĞI BÖLGELERDE GÖRÜLÜYOR
Kronik ve iltihabi bir hastalık olan ülseratif kolitin sadece kalın bağırsakta görüldüğünü ifade eden Ünsal, "İltihap ve ülserler yapıp, kanama ve ishale neden olur. Tam olarak iyileşmese bile doğru tedavi ile ömür boyu kontrol altında tutulabilir. Hastalığın kontrolü ilaç kullanarak ve sağlık merkezlerinde izlenerek mümkün. Hastalığın en önemli bulguları, tedaviye yanıt vermeyen ishal, sıvı pembemsi bir dışkı, günde 2den fazla olması 4 haftadan uzun sürmesi, karın ağrısı ve kanlı dışkı" diye konuştu.
Bu hastalıkların daha çok gelişmiş ülkelerde görüldüğünü söyleyen Ünsal, Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa'da sıklıkla görüldüğünü aktararak, "Hijyenin arttığı bölgelerde barsak florasının etkisiyle geliştiği önü sürülüyor. Enfeksiyon olabiliyor, genetik yatkılık etkili olabiliyor, bağışık sistemi etkili olabiliyor, diyet faktörü, stres faktörü etkili olabiliyor. Sonuç olarak kesin bir neden sunamıyoruz" dedi.
KOLONOSKOPİ ARTIK ANESTEZİ İLE YAPILIYOR
Hastalıkla ilgili tanı koymada kolonoskopinin önemli olduğunun altını çizen Ünsal, şöyle konuştu:
"Hastalar ağrılı bir yöntem olduğu için korkuyor. Artık anestezi altında uygulama yaptığımız için korkulacak bir şey yok. Doktorunuz kolonoskopi istediğinde sakın yaptırmaktan vazgeçmeyin."
Crohn hastalığının ise ülseratif kolitten farklı olarak, sadece kalın bağırsakta değil tüm sindirim sisteminde görüldüğünü söyleyen Ünsal, özellikle ince bağırsak ve kalın bağırsağın birleştiği bölgeyi etkilediğini söyledi. İshal, karın ağrısı, kilo kaybı, ateş gibi belirtilerin hastalık için en önemli bulgular olduğunu söyleyen Ünsal, "Bu hastalıkta da tam iyileşme olmaz ancak ilaçlarla kontrol altına alınabilir. İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı noktada cerrahi tedavi uygulanır. Bu hastalık da alevlenme ve yükselmelerle seyreder. Hastaların yaklaşık yüzde 20'si ilk ataktan sonra atlatıyor. Ancak genellikle ömür boyu tedavi gerekebiliyor. Bağırsakta sadece mukozaya değil daha derinlere etki ediyor. Bağırsağın delinmesi ve komşu organlara geçiş söz konusu" diye konuştu.
HEDEFİMİZ BAĞIRSAKTAKİ YARALARI İYİLEŞTİRMEK
Dr. Cem Çekiç ise, ülseratif kolit ve crohn hastalığının birbiriden farklı olduğunu belirterek, "Ülseratif Kolit yapılacakların daha belirli olduğu bir hastalık. Ancak Crohn hastalığında daha çok hastaya özel tedavi uygulanmalı. Hastalığın tanısında birçok bulgu bir araya getirilmeli. Bizim için en önemli olan kolonoskopi ve alınan parçaların sonuçları. Bu hastalıkları belirleyebilecek tek bir tetkik yok. Biz doktorlar alarak birçok tetkik yapıp olasılıkları eleyerek bu hastalıkların tanısını koyabiliyoruz. Özellikle crohn hastalığı tanısı alan hastaların aslında crohn hastası olmadığı belirlendiği durumlar oluyor. Her hastanın kullanacağı ilaçlar ve kullanma süreleri değişkendir. Bizim hedefimiz hastalara, karın ağrısı ishali olmadan, kanaması olmadan süren bir yaşam sunmak. Eskiden hasta iyi olsun da nasıl olursa olsun yaklaşımı varmış. Şimdi bağırsaklardaki ülserleri, yaraları, iltihapları düzeltme hedefimiz var" diye konuştu.
TEDAVİ GÖREN HASTALAR ÇOCUK SAHİBİ OLABİLİR
Tedavi için iki yol izlendiğini belirten Çekiç, Avrupa ve Amerika'da önce en güçlü ilaçların uygulandığını belirterek, "Ancak ilaçlar güçlendikçe yan etkileri de artıyor. Türkiye'de biz daha düşük etkili ilaçlardan daha güçlü ilaçlara doğru tedavi uyguluyoruz. Bazı kadın hastalarımız tedavi sırasında çocuk sahibi olmak istemiyor. İlaç kullanıyorum sağlıklı bir çocuğum olmaz diyorlar. Hem ülseratif kolit hem de crohn hastası kadınlar çocuk sahibi olabilirler. Ancak bu durumda hem onlar hem de doktor daha dikkatli olmalı" dedi.
Antibiyotik ve probiyotiklerin bu hastalıkların tedavisinde yanlış kullanılabildiğini belirten Çekiç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gereksiz yere fazla kullanıldığı da oluyor. Kortizonlar bu hastalığı kısa sürede kontrol eden ilaçlar. Ancak iltihabi barsak hastalıklarında kortizonu uzun süre kullanılamaz. 2-3 aylık dönemlerde kullanılabilir. Uzun kullanımda kalça ekleminde doku kaybı olabiliyor. Bu ilaçlar 2-3 yıl kullanılacak ilaçlar değil. Hedef bu ilaçları hiç kullanmamak. İmmünmodülatör ilaçlar daha etkili ilaçlar. Bu ilaçların da yan etkileri biraz fazla ve uzun vadeli etkilerini tam olarak bilemiyoruz. TNF alfa türü ilaçlar, büyük çığır açan ilaçlar. Özellikle crohn hastalığında tedavi kolaylığı sağladılar. Bizim amacımız hastaların ameliyat edilmemesini sağlamak. Ancak bazı durumlarda ilk tedavi cerrahi yöntemler olabiliyor. "
CROHN VE ÜLSERATİF KOLİTTE CERRAHİ UYGULAMA
Ülseratif kolit hastalarının yaklaşık yüzde 25'ine cerrahi müdahale olduğunu söyleyen Dr. Özlem Gür, "Crohn hastalarının yaklaşık yüzde 70'inde cerrahi müdahale yapılıyor. Crohn hastalığında müdahale tekrar edilebiliyor. Cerrahi müdahale hastaya özel konuşulmalıdır. Bu hastalıklar kronik hastalıklar. Bir durup bir alevlenen hastalıklar. Bu alevlenen dönemler atlatılamadığında cerrahi müdahale gerekiyor. Hastalar genellikle darlık nedeniyle gelir. Crohn'da cerrahi, genellikle daralmada yapılır. Eğer ilaç ya da endoskopi ile açılamıyorsa cerrahi müdahale oluyor. Tedavilere cevap vermeyen barsak iltihabında, çocuklarda gelişme geriliğinde, kortizona bağımlılık oluştuğunda cerrahi uyguluyoruz. İnce barsakta hastalıklı kısmı çıkarıp alma, geçici torba yerleştirme gibi uygulamalar oluyor. Daralma varsa genişletmek için uygulama yapıyoruz. Kalın barsakta yaygınlık varsa tamamen alıyoruz. Diğer organlara yapışma gibi durumlarda da yine tamamen alarak çıkartıyoruz" diye konuştu.
Kolon Derneği Başkanı Talat Cankıymaz da karnına yerleştirilen torbayı göstererek korkulacak bir yöntem olmadığını anlattı. Tatile gittiğinde deniz kenarında yanına yaklaşanların merakla sorular sorduğunu anlatan Cankıymaz, "Ben de şaka yaparak sorularını yanıtlıyorum. Çekinilecek bir durum yok" diye konuştu.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!