Güncelleme Tarihi:
Kolon ve rektum kanserlerinin özellikle gençler arasında hızla arttığını vurgulayan Canda, bunun nedenleri hakkında bilgiler verdi, çok önemli önerilerde bulundu.
MART, tüm dünyada kalınbağırsak kanserleri farkındalık ayı. Kalınbağırsak (kolon) ve bağırsağın son kısmı (rektum) kanserlerinin genel adı olan ‘kororektal kanserler’, hem dünyada hem de ülkemizde kadın ve erkeklerin en çok yakalandığı üçüncü kanser tipi. Genelde ‘ileri yaş hastalığı’ olarak bilinen kolorektal kanserler, yaşam koşulları ve fast-food tarzı beslenmeyle birlikte, giderek daha genç yaşlarda görülüyor. Oysa yaşam tarzımızda yapacağımız değişiklikler, risk grubuna uygun tarama testleriyle bu kanserlere yakalanmamak ya da erken evrede kurtulmak mümkün.
GELECEK NESİLLERİN HASTALIĞI
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 2015 yılında yaptığı bir araştırmada dünyada son 10 yıl içinde ülkemizde kalınbağırsak kanseri sağ kalım oranlarının kötüye doğru gittiğini gösteriyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, birinci evredeki (başlangıç evresi) kalınbağırsak kanserinin 5 yıllık sağ kalım oranı ülkemizde yüzde 70 civarında iken, gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 90 civarında. Canda, bu verilerin ülkemizde bu hastalıkla mücadelenin önemini ortaya koyduğunu belirterek, şunları söyledi: “Son yıllarda kalınbağırsak kanserlerinin (kolon ve rektum kanseri) genç yaşlarda görülme sıklığındaki artış kaygı verici. Gözlenen tüm kalınbağırsak kanser vakalarının yüzde 10’u, 50 yaş altında gelişmekte. Daha da önemlisi yapılan istatistiksel analizler, genç yaşlarda kalınbağırsak kanserinin görülme sıklığındaki artışın önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini ortaya koymakta. 2017 yılında yapılan bir araştırmada 1950 doğumlu bireylere göre, 1990 doğumlu genç nüfusta kolon kanseri görülme sıklığı 2 kat, rektum kanseri görülme sıklığı ise 4 kat daha fazla bulundu. Bu veriler de gösteriyor ki, maalesef kalınbağırsak kanseri gelecekte genç nesillerin hastalığı olacak.”
GAİTA TESTİ VE KOLONOSKOPİ
Prof. Dr. Canda, Sağlık Bakanlığı’nın 50 yaş üstündekilere ücretsiz olarak aile hekimleri aracılığıyla gaitada gizli kan testi yaptığını, test pozitif çıktığında kolonoskopi yapıldığını belirtti. Kolonoskopinin erken teşhiste ciddi bir katkısı olduğuna değinen Canda, 50 yaşın üzerindeki herkesin, risk grubuna göre önerilen aralıklarla taramalarını yaptırması gerektiğini vurguladı.
KİMLER RİSKLİ?
- Ailede bağırsak hastalıkları olanlar.
- Aşırı alkol kullananlar.
- Hareketsiz yaşayanlar.
- Fazla kilolu kişiler.
- İşlenmiş-hazır gıdaları fazla tüketenler.
- Tip 2 diyabet hastaları.
- Sigara tiryakileri.
- 50 yaş üstünde olanlar.
AMELİYATLARDA KAPALI
YÖNTEMİN AVANTAJLARI
CERRAHİ’de kapalı, yani laparoskopik yöntemler, kalınbağırsak ameliyatlarında da giderek yaygınlaşıyor. Özellikle kalınbağırsağın (kolon) ve kalınbağırsağın son kısmının (rektum) kanser ve kanser dışı (diverkülit, kabızlık, polip gibi) hastalıklarında kapalı ameliyatlar, hastaların hızlı iyileşmesinde büyük rol oynuyor. Prof. Dr. Aras Emre Canda, laparoskopik ameliyatta hastanın karnının kesilerek açılmadığını belirterek, “Karın içine 4-5 tane küçük delikten yerleştirilen özel aletler yardımıyla monitörden izlenerek ameliyat yapılıyor. Özel kamera ve ışık sistemi yardımıyla karın içindeki görüntü büyütülerek ve yüksek çözünürlükle ekrana aktarılıyor. Vücut dışarısına çıkarılacak bağırsak parçası 4-5 santimlik küçük bir sezaryen kesisiyle ya da göbek çevresinden bir kesiyle dışarı alınıyor. Hatta bazı hastalarda bağırsağı dışarı almak için hiçbir kesi yapmadan, vücudun doğal açıklıkları (vajina veya anüs) kullanılıyor. Böylece hastanın karnında herhangi bir kesiye de gerek kalmıyor” dedi.
DENEYİM VE TECRÜBE
Kolon ve rektum kanseri ameliyatlarında da laparoskopik yöntemin kullanılabildiğini hatırlatan Canda, şöyle devam etti: “Asıl amacın hastalığı tedavi etmek olduğu unutulmamalı. Bir ameliyat kapalı yöntemle yapıldığında, cerrahi prensiplerden ödün vermeden açık ameliyatta ne yapılması gerekiyorsa aynı şekilde yapılmalı. Bu da eğitim ve deneyimle ilişkili. 15 yıldır bu hasta grubunda laparoskopik cerrahi uyguluyorum ve deneyim ve gözlemlerime dayanarak, pek çok avantajı olduğunu söyleyebilirim. Özellikle hastanın hastanedeki yatış süreci ve ameliyat sonrası erken dönem daha konforlu geçiyor.”
LAPAROSKOPİK AMELİYATLAR
- Daha az ağrı çekiliyor.
- Beslenme düzenine dönüş daha kısa sürüyor.
- Hastalar daha az yatağa bağlı kalıyor ve vücut fonksiyonlarını geri kazanma daha hızlı oluyor.
- Çok küçük bir ameliyat kesisi yapılması nedeni ile kozmetik sonuçları çok daha iyi; özellikle spor yapan ve genç hastaların talepleri laparoskopik cerrahi yönünde oluyor.
- Daha az ameliyat yeri enfeksiyonu ve ameliyat yeri fıtığı görülüyor.
- Bağırsak yapışması ve buna bağlı barsak tıkanıklığı çok daha az oluyor.
- Hastanede kalış süresi kısalıyor.
- Hastalar günlük aktivitelerine daha çabuk dönüyor.
- Aktif çalışmak isteyen hastalar işlerine daha erken dönebiliyor.
KANSER KARIN İÇİNE
YAYILDIĞINDA
TEDAVİ ŞANSI VAR
KANSERİN karın zarı ya da karın boşluğuna yayılması durumunda her şey bitmiş değil. Geliştirilen tedavi seçenekleri, hastaların yaşama tutunmasını sağlıyor. Prof. Dr. Aras Emre Canda, karın boşluğuna yayılan kanserlerin, başarılı bir cerrahi operasyondan sonra verilen sıcak kemoterapi uygulamasıyla tedavi edilebildiğini belirtilerek, özellikle kolon, rektum, yumurtalık ve rahim kanserlerinin karın bölgesine yayıldığında, ameliyatın ardından uygulanan sıcak kemoterapiyle yaşam şansının artabildiğine dikkati çekti.
Tıp dilinde ‘peritoneal karsinomatoz’ denen, kanser hücrelerinin karın zarı ve karın boşluğundaki organ ve yapılara yayılması, ilerlemiş kanser hastalığının bir göstergesi ve tedavi edilemediğinde hastanın yaşam süresi belirgin olarak azaltıyor. Kanser hücreleri büyüyünce, karın içindeki diğer organlar görevini yerine getiremiyor, özellikle bulantı, kusma, yemek yiyememe ve kilo kaybı, karında şişme şeklinde yakınmalara neden oluyor. Prof. Dr. Aras Emre Canda, hastaların büyük kısmının genelde ileri evre ve yaygın hastalıkla başvurduğuna ve bu aşamadan sonra tedavi seçeneğinin kemoterapi ile sınırlı kaldığına dikkati çekti. Bazı hastalarda damardan kemoterapi uygulanıp yanıt elde edildiğinde, ameliyat (sitoredüktif cerrahi) ve sıcak kemoterapinin (HİPEK) başarıyla uygulanabildiğini belirten Canda, “İlk önce geniş kapsamlı ve özellikli bir ameliyatla karın içindeki kanserli bölgeler temizlenir. Gerekirse karın zarı, incebağırsakların bir kısmı, kalınbağırsaklar, dalak, kadınlarda rahim ve yumurtalıklar alınabilmektedir. Ardından karın içindeki gözle görülmeyen kanser hücrelerini yok etmek için sıcak kemoterapi uygulanır” dedi.
NASIL UYGULANIYOR
Hasta ve hastalık hakkındaki bilgilerin, detaylı bir şekilde bu alanda deneyimli genel cerrahi, onkoloji, radyoloji, nükleer tıp, patoloji ve kadın doğum uzmanlarının yer aldığı konseyde değerlendirildikten sonra tedavi şekline karar verildiğini belirten Canda, sıcak kemoterapiyi şöyle özetledi: “Özel bir cihaz aracılığıyla hastanın karın boşluğu içerisine yaklaşık 42 dereceye ısıtılmış serum içinde hasta için özel olarak belirlenmiş ilaç, uygun dozda verilir. Daha az tıbbi terim kullanarak bir benzetme yapmak gerekirse, karın içine yayılmış kanseri kirli bir yemek tabağı olarak düşünelim. Tabaktaki yemek artıklarının sıyrılması ve çeşme suyu ile iyice yıkanıp temizlenmesini ameliyatla karın içi kanserin temizlenmesine benzetebiliriz. Ardından bu tabağın bulaşık makinesine konarak sıcak su ve bulaşık deterjanı ile yıkanıp mikroplardan arındırılmasını da sıcak kemoterapi uygulamasıyla gözle görülmeyen kanser hücrelerinin öldürülmesi gibi düşünebiliriz. Isı, hem kemoterapi ilacının kanser hücresi içerisine girmesini artırıyor hem de kanser hücrelerini öldürüyor. Bu nedenle medikal hipertermi olarak tanımlanan yaklaşık 42 derece ısı ile sıcak kemoterapi uygulanıyor. Ameliyathanede hasta anestezi altında uyurken 30-90 dakika sürede yapılıyor.”
KALINBAĞIRSAK KANSERLERİNDE
İLEC VE BİTKİSEL DESTEKLER
KALINBAĞIRSAK kanserlerinin tedavisinde katkı amacıyla hangi takviyelerinin kullanılabileceğinin merak edilen konulardan biri olduğuna değinen Prof. Dr. Aras Emre Canda, şu bilgileri verdi: “Vitamin kullanımı ve kanser riskini araştıran çalışmalar çok farklı sonuçlar vermekte ve pek çok çalışmada taraflılıklar nedeniyle hatalı sonuçlar bildirilmektedir. Yakın zamanlı bir meta-analiz, 12 klinik çalışmayı birden incelemiş ve A, C, E vitaminleri, selenyum ve beta karotenin tek başlarına ya da kombine kullanılmaları ile kalınbağırsak kanseri riskini azaltmadıkları gösterilmiştir. Kalınbağırsak riskini azaltmak için multivitaminlerin kullanılmasını önermiyoruz. Folik asit (folat), bir antioksidandır ve pek çok meyve ve sebzede bulunur. Folik asit takviyesiyle kalınbağırsak poliplerinde ve kanserinde bir azalma olduğu gösterilmemiştir. Bu nedenle ek folik asit alınmasına gerek yok. Halk sağlığı araştırmalarında D vitamini alanlarda kalınbağırsak kanseri riskinin yüzde 20-30 azaldığı saptanmıştır. Daha fazla klinik çalışmaya ihtiyaç duyulmasına rağmen, günde 2 bin IU D vitamininin, kalınbağırsak kanserine karşı koruyucu olduğu düşünülüyor. Pek çok çalışma, aspirin alanlarda kalınbağırsak kanser riskinin azaldığını gösterdi. Ancak bu azalma ciddi bir miktar değildir. Aspirin, polip ve polipten kanser gelişimini az miktarda azaltmaktadır. Kısa dönemde böyle bir azaltıcı etkisi yoktur. Günümüzde kalp-damar hastalığı ve kalınbağırsak hastalığı riskini beraber taşıyan kişilere aspirin, koruyucu olarak tavsiye edilmektedir. Etkili dozu henüz kesin olmamakla beraber 100 mg – 300 mg arasındadır. Aspirin alanlar kanama riski konusunda dikkatli olmalıdır. Kalsiyum desteği konusu henüz klinik rehberlerde tavsiye olarak yer almamaktadır. Buna rağmen alınacaksa, yeterli doz 1200 mg’dır. Doktor tavsiyesi olmadan vitamin, ilaç, aktarlardan alınan ot ve türevleri, bitkisel karışımlar, tropik ülkelerden getirilen meyveler kullanmayın. Normal şartlarda zararlı olmayacak bitkiler bile, tedavi sırasında etkileşim yaratarak faydadan çok zarar verebilir.”
KRC KLİNİĞİ ALSANCAK’TA
KALINBAĞIRSAK ve rektum hastalıklarının cerrahi tedavisi, bu alanda özel uzmanlık gerektiren bir alan. Uzun yıllar Dokuz Eylül Üniversitesi’nde birlikte görev yapmış, kolorektal cerrahi ve proktoloji alanlarında deneyimli genel cerrahi uzmanları Prof. Dr. Cem Terzi ve Prof. Dr. Emre Canda, İzmir Alsancak’ta ‘Kolorekral Cerrahi-KRC’ adlı merkezde hizmet veriyor. Kolon ve rektum kanseri başta olmak üzere bağırsak hastalıkları, karın bölgesine sıçramış kanserler, karın içi sıcak kemoterapi (HİPEK) ve hemoroid, fistül gibi anal bölge hastalıklarında hizmet sunan KRC Kliniği, genel cerrahi alanında dünyada bir üst ihtisas alanı olan kolorektal cerrahi ve proktoloji konusunda yetkin bir merkez.