Güncelleme Tarihi:
İZMİR'in Foça ilçesinde, 25 Kasım Uluslararası Kadına Şiddete Karşı Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen panelde kadına yönelik şiddete karşı mücadelede mevcut yasa ve genelgelerle sağlanmış olanaklar ve engeller tartışıldı. Panelde, kazanılmış hakların daha ileri taşınması hedeflenirken, son yıllarda pek çoğunun kaybedilmesi tehlikesinin doğduğuna dikkat çekildi.
Reha Midilli Külür Merkezi'nde dün (pazar) düzenlenen etkinlikte, giriş holünde Türk ve dünyaca ünlü bazı karikatüristlerin kadın şiddeti konulu eserlerinden oluşan bir sergi ile çeşitli giyim tarzlarında oluşturulmuş fotoğraf çektirme panoları da yer aldı. Foça Barış Kadınları Platformu'nun düzenlediği, moderatörlüğünü Filiz Kardam'ın üstlendiği panelin konuşmacıları avukatlar Gülsen Ülker, Şenay Tavuz ve Pelin Erda oldu. Moderatör Filiz Kardam açılış konuşmasında 25 Kasım'ın Kadına Şiddete Karşı Mücadele Günü olmasının 5 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı mücadele ederken tecavüz edilerek öldürülen, cesetleri bir uçurumdan aşağı atılan ve kayıtlara trafik kazası olarak geçirilen 3 kız kardeşe (Mirabel Kardeşler) dayanan öyküsünü anlattı. Türkiye'deki kadın istismarı konularında ayrıntılı bilgiler de aktaran Kardam, 1987 yılında Çankırı'da bir hakimin şiddet gören 3 çocuk annesi ve hamile bir kadının boşanma başvurusu üzerine "Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin" diyerek
boşamamasının infial yarattığını ve mücadeleci kadın hareketinin bu tarihten sonra ivme kazandığını söyledi.
YÜZ YILLIK KAZANIMLAR YOK EDİLİYOR
30 yıldır kadın hakları mücadelesini yürütenlerin içinde olduğunu belirten Gülsen Ülker ise şiddetle eşitsizlik arasındaki ilişkiye vurgu yaptı. Ülker, İstanbul 2011 Sözleşmesi'ne en çok uymayan ülkenin Türkiye olduğunu, Meclis Boşanma Komisyonu'nun 100 yıllık kazanımları yok etmeye yönelik çalışmalar yaptığını iddia etti.
ARABULUCULUK MÜFTÜLÜK AİLE İRŞAT BÜROLARI
Şenay Tavuz hemen tüm siyasi partilerin eril fikirleri dolayısıyla eleştirilecek yönleri olduğunu ortaya koyarken İzmir'deki kadın kuruluşlarının çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Tavuz, bu kuruluşların birbirlerinden habersiz birşeyler yapma, iktidarınsa son beş yılda cinsel eşitliği ortadan kaldırmaya yönelik çabaları olduğunu, 6424 sayılı Kanun'un en azından bu haliyle korunması gereğini savundu. Arabuluculuk Yasası'nın kadın sorunlarında da kullanılmasını eleştiren Tavuz, resmi nikah kıyma yekisiyle Müftülük Yasası'nın ve Aile İrşat Büroları'nın vatandaşları dinsel temalara alıştırma amacı güttüğünü iddia etti.
KADIN SORUNLARINDA ÖNYARGILARA DİKKAT ÇEKTİ
Çalışmalarını yerel yönetimlerde oluşturulan Kadın Danışma ve Dayanışma Bürolarında sürdürdüğünü belirten Pelin Erda, psikolojik ve hukuki destek yanında şiddete maruz kalan kadınların doğru yönlendirilmesinin önemini anlattı. Bu konuda belediyelere ciddi görevler düştüğünü, görüşme odalarının çocukların olmadığı alanlar olarak dizayn edilmesini, sığınma evlerinin kadını güçlendirecek çalışmalar yapmasını, her vakanın ayrı ele alınarak değerlendirilmesini tecrübelerinden doğan bir sonuç olarak dile getirdi. Partilerin kadın kotaları koyduğunu, ancak bunu uygulamadığını, kadınlarınsa bir dahaki seçimde yine aday olamam korkusuyla bu duruma itiraz etmeye çekindiklerini anlatan Erda, kadın sorunlarında önyargılara da dikkat çekerek, "Çocuğu oluşturan iki kişi. Peki; neden sanık sandalyesinde hep dişi" dedi.
Konuşmacıların son bölümde soruları yanıtlamasının ardından panel tamamlandı.
Seyfi GÜL / FOÇA (İzmir), (DHA)
FOTOĞRAFLI