Güncelleme Tarihi:
İZMİR Ticaret Odası'nda (İZTO) Turuncu Dernek tarafından, Birleşmiş Milletler tarafından çağrısı yapılan turuncu etkinlikler kapsamında 'Turuncu Konuşmalar' paneli düzenlendi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı konularına farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen etkinlikte, cinsiyet eşitsizliği sıralamasında Türkiye'nin 144 ülke arasında 131. sırada olduğu vurgulandı.
Birleşmiş Milletler tarafından, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nden 10 Aralık İnsan Hakları Günü'ne kadar şiddete karşı 'turuncu etkinlikler' düzenleme ve 'turuncu haberler' yapma çağrısı üzerine İzmir Ticaret Odası'nda, 'Turuncu Konuşmalar' adlı kadına yönelik şiddete karşı farkındalık etkinliği düzenlendi. Tüm dezavantajlı grupların sesi olmak amacıyla kurulan Turuncu Dernek tarafından düzenlenen etkinlikte, 'kadınlar için daha aydınlık bir gelecek' şiarıyla turuncu rengini kullanıldı. 6 farklı konuşmacının toplumsal cinsiyet eşitsizliği, nefret söylemi, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı konularına vurgu yaptığı etkinlikte, katılımcıların turuncu giysi ve aksesuarları dikkat çekti. Etkinlikte sunucu Özlem Gürses tarafından, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sıralamasında 144 ülke arasında Türkiye'nin 131. sırada olduğunu vurguladı. Ülkede hamile çocukların bulunduğuna, aynı zamanda günde 1 kadının öldürüldüğüne, her gün 1 kadının tecavüze uğradığına ve 4 kadının şiddet gördüğüne dikkat çekti.
'BEN MÜLTECİ DOĞMADIM'
Etkinlikte sunum yapan Suriyeli Ravdanur Cuma, 'Ben mülteci doğmadım' adlı konuşmasında, "Ben Suriyeliyim. Sizler gibi benim de bir yuvam vardı. Ülkemdeki savaştan dolayı ülkemi bırakmak zorunda kaldım. Turuncuya boyanmış İzmir'de sizlere hitap ediyorum. Gurur duyduğum Türk kimliğini taşıyorum. Daha kampa yeni gelmişken bu hayatın bana ait olmadığını anlamıştım, çocukken çocuk sahibi olmak istemediğimi anlamıştım, evde veya toplumda şiddete maruz kalmak istemediğimi anlamıştım. Üniversiteye gidemezsin dediler, şu anda siyaset ve uluslararası ilişkiler bölümünde okuyorum. Her duvara çarptığımda bir umudum vardı. Birleşmiş Milletlerde mülteci kızların okuma hakkını savundum. Çocuk evliliğine, şiddete, çocuk işçiliğine, nefret söylemlerine hayır dedim. Suriye içinde de çalışıyoruz. 40 bin kız öğrenciyi destekliyoruz. Okusunlar, haklarını bilsinler, ülkelerini yeniden imar etsinler istiyoruz. Ben mülteci olarak doğmadım ve ülkemdeki savaş benim suçum değil" dedi.
CİNSİYETÇİ SÖYLEMLER VE ERİL DİL
Dildeki cinsiyetçiliğin toplumsal algıyı ele geçirdiğini belirten Turuncu Dernek üyesi Burcu Çatak, "Yasa karşısında gerçekten eşitiz ama bunlar toplumsal paradigmalar ile karşımıza çıktığında eşit miyiz? Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla hepimiz farklı misyonlar üstleniyoruz. Çocuklarımızı yetiştirirken cinsiyetçi dile maruz bırakıyoruz. Dil değişirse dünya değişir ve bakış açısı değişir. Atasözleri ve deyimler konusunda doğrudan aklımıza gelen 'adam gibi', 'erkek sözü' gibi kalıplardan yavaş yavaş kurtulmamız gerekiyor. Cinsiyetçi dil kadınlara roller biçerken, erkeklere de sorumluluklar yüklüyor. 'Erkekler ağlamaz' gibi. 'Evin direği' olmayı erkeğe yüklüyoruz. Neden bize dayatılan bu şablona uymak zorundayız? Cinsiyetçi ifadeler o kadar fazla tekrarlanıyor ki bir şekilde biz de bunu edinir hale geliyoruz. Yapılacak olan şey öncelikle cinsiyetçi dili değiştirmek" diye konuştu.
Hande NAYMAN/ İZMİR, (DHA)
FOTOĞRAFLI