Güncelleme Tarihi:
Umut KARAKOYUN/İZMİR, (DHA) - İZMİR'deki 'Körfez Geçiş Projesi' için verilen 'Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu' kararına karşı İzmir 3'üncü İdare Mahkemesi'nde açılan iptal davası sonuçlandı. Mahkeme heyeti, projenin koruma alanları ile Gediz Deltası sulak alanı üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin yeterince incelenmediğini, 'İzmir Körfezi Geçişi Projesi'nin il ya da bölge düzeyinde planın stratejisi olarak üretilmediğini belirterek, projenin planlama ilke ve esaslarına uygun olmadığına hükmetti.
'Körfez Geçiş Projesi' için verilen 'ÇED olumlu' kararına karşı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ve Doğa Derneği ile 85 kişi tarafından dava açıldı. İzmir 3'üncü İdare Mahkemesi'nde görülen davada karar çıktı. Mahkeme heyeti, yürütmeyi durdurma kararı verdi. 'İzmir'e Sahip Çıkıyoruz Platformu'nca İzmir Mimarlar Odası'nda düzenlenen basın toplantısıyla mahkemenin kararı değerlendirildi.
Doğa Derneği Koruma Programı Koordinatörü İtri Levent Erkol, dava açan kurumlar adına yaptığı açıklamada, İzmir Körfez Otobanı'nın inşa edilmesi halinde dünyadaki 10 flamingo türünden 1'inin yaşadığı Gediz Deltası'nın büyük tehdit altına gireceğini, kuşların ve körfezdeki doğal yaşamın zarar göreceğini öne sürdü. İzmir'in Gediz Deltası'nın, flamingolar başta olmak üzere çok sayıda kuş türünün dünyadaki en önemli yaşam alanlarından olduğunu kaydeden Erkol, Türkiye'deki 14 uluslararası öneme sahip Ramsar Alanı'ndan biri olan bölgenin, aynı zamanda doğal sit alanı olarak korunduğunu söyledi.
'İZMİR'E ZARARI VAR'
Doğa Derneği Koruma Programı Koordinatörü Erkol, Türkiye'nin en büyük yüz ölçümüne sahip kıyı sulak alanlarından, 40 binden fazla flamingonun yuvası Gediz Deltası'nın, UNESCO'nun Dünya Doğa Mirası ile ilgili 4 kriterinin tamamını sağlamadığını aktardı. Alınan kararın, dünya doğa koruma içtihadı açısından tarihi önem taşıdığını savunan Erkol, "Bu proje bir kent içi ulaşım projesi değildir. İzmir'e herhangi faydası olmayacağı gibi tarihi zararlar verebilecek bir projedir ve İzmir'i İstanbul gibi yapmak isteyenlerin hazırladığı rant projelerinin merkez noktasıdır. Bu proje binlerce kuşun yuvası olan Gediz Deltası'na ve körfeze geri dönüşü olmayan zararlar verecektir. Bu projenin, İnciraltı'nın ve yarım adanın yapılaşmaya açılmasından başka bir amacı yoktur. Bu proje İnciraltı'nın, yarım adanın, bütün doğal yaşam alanlarımızın sonunun başlangıcıdır" diye konuştu.
Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm İzmir halkına seslenen Erkol, "Sözünü ettiğimiz talan projelerine bugün karşı çıkmazsak yarın çok geç olacak. Güzel İzmir'imizin tarihi, kültürel, doğal bütün değerleri gözümüzün önünde bir bir yok olup gidecektir. İzmir'e dayatılan bu rant ve talan politikalarına hukuki, siyasi tüm yolları kullanarak karşı çıkmamız zorunludur. Bu nedenle bütün bu yağma projelerine karşı İzmir halkını kentimizin geleceğine sahip çıkmaya davet ediyoruz" dedi.
'TEŞHİR ETMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ'
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sözcüsü Melih Yalçın da projeye kimsenin sahip çıkmaması gerektiğini söyledi. Yalçın, "Bu proje rant baronlarının projesidir. Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ilçe belediyelerinin bu tür rant projelerine destek vermemesi gerekiyor. Kimse kendi koltuğunu korumak için İzmir'in yok olmasını izlememeli. Eğer kentin yok olmasını izlemeyi sürdürürlerse biz de onları teşhir etmeyi sürdüreceğiz" dedi.
MAHKEMEDEN KARAR
İzmir 3'üncü İdare Mahkemesi, kararında, dava konusu ÇED raporu ve eklerinde, floristik verilerin sağlıklı olarak hazırlanmadığını, proje uygulama alanında ortaya çıkabilecek habitat ve lokalite kayıpları ile ilgili detaylı değerlendirmenin yer almadığını belirtti. Kararda ayrıca ÇED projesinde verilmiş olan jeolojik bilgilerin çok genel ve küçük ölçekli olduğu, projeye özel detay haritalama ve zemin etüt çalışmaları içermediği, projenin temelini oluşturan zemin bilgisiyle ilgili net bir bilgi olmadığı da yer aldı. ÇED projesinde verilmiş olan fay hatlarının güncel literatür bilgilerini içermediği, batırma tünel ile geçiş yapılan İnciraltı bölümünün aktif fay hattı zonundan geçmekte olduğu ve bu kısımdaki bağlantı contalarının olası bir depremde beklenen yatay ve düşey deplasmanları tolere edebilecek kapasiteye sahip olup olmadığıyla ilgili raporda detay verilmediği ifade edilirken, bu esnada gerek çakım sırasındaki ekipman hareketi nedeniyle gerekse çıkacak gürültü sonucunda deniz tabanındaki canlı yaşam ile burada yaşayan flamingo ve diğer canlıların üzerinde olumsuz etkiler meydana geleceğine değinildi.
Mahkeme kararında ayrıca Çiğli çıkışından otoyol bağlantısına kadar olan kısımda geniş kapsamlı bir dolgu faaliyetinin söz konusu olacağı ve bu inşaat nedeniyle de canlı hayatının olumsuz etkileneceği, ÇED raporunda toplamda 19 milyon 870 bin 542 metreküp tarama çalışması yapılacağının belirtildiği, ancak bu miktardaki malzemenin özelliği bilinmeden, nasıl bertaraf edileceğine ve bu faaliyetlerin İzmir Körfezi ekosistemine yapacağı etkilere ilişkin değerlendirmelerin yetersiz olduğu da vurgulandı. Projenin koruma alanları ve Gediz Deltası sulak alanı üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin yeterince incelenmediği, İzmir Körfezi Geçişi Projesi'nin il ya da bölge düzeyinde bir planın stratejisi olarak üretilmemiş olması nedeniyle planlama ilke ve esaslarına uygun olmadığı, projenin kuzey aksının çok önemli bir doğa koruma alanı içerisinden geçtiği, bölgede uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış alanların ve farklı koruma statülerinin bulunduğu, güzergahın güney bölümünde de tescil altına alınmış koruma statülerinin ve korunacak tarım alanı olarak belirlenmiş bir kent bölgesinin yer aldığı, koruma statüleri açısından ortaya konan güzergahın mevzuatla uygun olmayan bir öngörü olduğu dikkate alındığında, dava konusu ÇED olumlu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı kaydedildi.
FOTOĞRAFLI