Güncelleme Tarihi:
Bahri KARATAŞ/ İZMİR, (DHA)- İZMİR Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan, Alman Parlamentosu'nun 2 Haziran'da gündemine alacağı sözde Ermeni soykırımı tasarısıyla ilgili olarak Alman milletvekillerine mektup gönderdi.
Geçen hafta sonu Berlin'de yapılan yürüyüşe de katılan İzmir Barosu Başkanı Avukat Aydın Özcan, Almanya Federal Meclisi Başkanlığı'na yarın görüşülecek olan sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin mektup gönderdi. Türkçe ve Almanca iki metinden oluşan mektubu gönderen Özcan, "2 Haziran 2016 tarihli gündeminizde yer alan tasarıda; işgal altındaki Anadolu topraklarında 1915 yılında yaşanan üzücü olayların 'Ermeni Soykırımı' olarak tanıması istenmektedir. Bu mektubun amacı ise 101 yıl önce yaşanan ve 'parlamentoların ve siyasetçilerin görev alanına girmeyen' bu tartışmalı konuya ilişkin bazı görüşlerimizi sunarak tarihe not/iz düşmektir. Öncelikle, tartışmalı 'tarihi' bu konu hakkında parlamentoların ve siyasetçilerin karar vermemesi gerektiği, karar verme yetkisinin münhasıran mahkemelerde olduğu gerçeğini anımsatmak isteriz. Bu alanda bilimsel metotların kullanılması suretiyle nesnel değerlendirmeler yapılarak tarihi tarihçilerin yazması gerektiğini vurguluyor; parlamentoların bu alanda karar alma yetkisinin bulunmadığını belirtiyoruz. Hukuki dayanaktan yoksun 'Ermeni Soykırımı' ithamı kabul edilemez siyasi bir manevradan ibarettir. Bu tarihsel olayı en kısa tanım ile nitelendirmek gerekirse, vatanı işgal altındaki bir devletin meşru müdafaa haliyle uyguladığı 'tehcir'den ibaret olduğunu vurgulamak zorundayız" dedi.
"9 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, 'soykırım'ın, “ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla" işlenen suçları tanımlamakta kullanılacağını ve ayrıca soykırım suçunun varlığı ya da yokluğu konusunda tespit yapmakta karara yetkili merciilerin 'yargı organları' olduğunu düzenlemektedir" diyen Özcan şöyle devam etti:
"Anılan kararlara göre; 1915 olaylarına ilişkin olarak yetkili olan Türk mahkemeleri ve Lahey Adalet Divanı'dır; ve münhasıran yetkili olan bu mahkemeler tarafından alınmış hiçbir karar yoktur; böyle bir kararın alınması da mümkün değildir. Zira anılan BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, sadece yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylar için geçerlidir; o tarihten önceki olaylara uygulanamaz. Burada ayrıca AİHM 2'nci Dairesi ve AİHM Büyük Dairesi'nin Perinçek-İsviçre Davası'nda verdiği kararla 'yetkili ceza mahkemeleri dışındaki yargı kurumlarının, parlamentoların, hükümetlerin, akademik kuruluşların 1915 olayları konusunda 'soykırım' kararı veremeyeceklerine hükmettiği' de hatırlanmalıdır. Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD), Hırvatistan'ın, 1999 yılında Yugoslavya Federal Cumhuriyeti aleyhine 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni (Soykırım Sözleşmesi) ihlal edildiği iddiasıyla açtığı ve bilahare Sırbistan'ın taraf olmak suretiyle Hırvatistan'a karşı benzer iddialar yönelttiği dava hakkında 3 Şubat 2015'te açıkladığı kararın metnine, 'bir gruba mensup kişileri bulundukları yerden başka bir yere zor kullanarak da olsa tehcir etmenin soykırım sayılamayacağına karar vermiştir. Yine Fransız parlamentosunda kabul edilen ve 'Ermeni soykırımı yoktur' demeyi suç sayan kanun, Fransa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Alman Federal Meclisi'nin 2 Haziran 2016 tarihli gündeminin 5'inci maddesinde yer alan tasarı, bu hukuki tespitlerin tümüne aykırıdır. Federal Alman Meclisi'nin bu 'siyasi' girişimden vazgeçmesini, sadece hukuki bir gereklilik olmasının çok ötesinde; uluslar ve halklar arasındaki ilişkilerin geleceği açısından da çok önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Güncel, kısa süreli ve çözüm odaklı olamayan politikaların etkisiyle tarihsellik ve bilimsellik zemininden uzaklaşılarak, gelecekte daha büyük ve onarılması güç sorunlara yol açacak nitelik taşıyan bu tasarının, ortak akıl ve sağduyu ile engelleneceğine dair umudumuzu koruduğumuzu bilmenizi isteriz."
FOTOĞRAF