Güncelleme Tarihi:
“Tüketicilerin yüzde 62’si salgın boyunca markaların müşterileri ve toplulukları için ne yaptıkları konusunda iletişim kurmaya devam etmesi gerektiğini düşünüyor” diyen Konseptiz’in kurucusu Hun Bozkır, artık tüketicilerin dünya ve insanlar için faydalı olan markalara daha çok yakınlık duyduğunu söyledi. Bozkır, iletişimin en temelinde anlam paylaşımı olduğunun altını çizerek, “Marka yöneticileri odaklarını üründen alarak insanlara vermeliler. Bugün hepimiz biliyoruz ki, beynimiz, içinde duygunun olmadığı hiçbir karar almıyor. Müşterilerinin satın alma motivasyonunu hangi duygunun harekete geçirebildiğini bilenler, o bilgiyi müşterilerinin duygularını uyandıran hikayelere ve deneyime çevirebiliyorlar. Bu stratejinin sonucunda iletişime yönelik yapılacak her faaliyet tüketiciler başta olmak üzere tüm paydaşlarla olan ilişkiyi sağlam temellere oturtuyor ve onların zihnindeki imajlarını güçlendiriyor. Toplumsal iletişimde insanlık bir devrim yaşarken, dünyada fark yaratabileceklerine dair inançla yönetilen ve yönlendirilen markalar başarılı oluyor. Çünkü yaşadığımız salgın döneminde onlar vaatten fazlasını veriyorlar, somut eylemde bulunuyorlar. Ve hepsinin ortak noktası, ürünlerini, hizmetlerini ve iletişimlerini kişiselleştirebilmeleri. Aynı zamanda topluma ve çevreye faydalı olduklarına dair bir algı oluşturabilmeleri. Bu hassas süreçte insanlar markalardan çevreye, topluma, faaliyette bulundukları ülkelere daha yaşanabilir bir dünya bırakmalarını bekliyor” dedi.
Pazarlamanın bir tek
hedefi var: Markalama
Başarılı iletişimci, “Markalama iletişimin temel amacıdır. Müşterinizin zihnindeki markanız, onu, sizin ürününüzü alması konusunda motive eder. Ürünüze karşı duygusal olarak bağlar, olumlu bir önyargı yaratarak verdiğiniz mesajları daha net algılamasını sağlar. Çevremizde bir logoya, web sitesine ya da sosyal medya hesaplarına sahip olduklarında marka olduklarını düşünen azımsanmayacak bir çoğunluk var” diye konuştu. Marka yolculuğunun kurumsal kimlik tasarımıyla bitmediğinin, tam aksine orada başladığını vurgulayan Hun Bozkır, “Marka sadece grafik tasarım değildir. İlişkide olduğu insanlarla bağ kuran, onların sorunlarını çözen, hayatlarına değer katan bir organizasyonun idealize edilmiş sembolleridir. Vaat ettiği yaşam tarzıdır, yarattığı kültürdür, müşterilerinin toplumdaki itibarlarının ölçüsüdür ve hatta kimliklerini şekillendiren unsurlardan biridir. Bu yüzden pazarlamayı amaç olmaktan çıkarıp araç haline getirmeli, markalamaya doğru giden tüm faaliyetlerin yönetimi olarak görmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Masanızda iletişimcinize
mutlaka bir koltuk verin
Konunun satış olduğunda müşterilerin markayı nasıl algıladığının büyük fark yarattığını belirten Bozkır, o yüzden olumlu bir marka imajı oluşturmanın ve sürdürmenin, mevcut müşterileri elde tutmanın ve aynı zamanda yenilerini çekmenin tartışmasız en iyi yolu olduğunu dile getirerek, marka yöneticilerine şu tavsiyelerde bulundu: “Bir markanın iletişim konseptini oluşturmak, ona bir marka kimliği yaratmak, doğru konumlandırmak, onu anlamlı ve sürdürülebilir kılmak için iletişim stratejisini belirlemek yetenek, deneyim ve profesyonel ekip ister. İş stratejinizin iletişim ayağını şirket içinde mi, yoksa bir ajans aracılığıyla mı yöneteceğiniz hayati bir karardır. Şirket yöneticileri bu süreci pazarlama, satış ya da halkla ilişkiler departmanlarıyla yönetmeye çalışsalar da genelde sonuç zayıf ve etkisiz kalır. Çünkü birçok pazarlamacı, bir müşterinin bir markayı hatırlaması için 10-12 kaliteli marka etkileşimi gerektiğini, reklamın iyisinin, kötüsünün olduğunu, eksik ya da yanlış mesaj vermenin müşterisini kaybettireceğini, çalışanların yalnızca yüzde 25’inin marka stratejisine bağlı kaldığını, güçlü markaların rakiplerinden yüzde 20’ye kadar daha iyi performans gösterdiğini ya da bir marka algısının bir şirketin piyasa değerlerinin en az yüzde 10’unu kapsadığını bilmez. Bu bilgiler ve çok daha fazlası stratejistlerin, araştırmacıların, tasarımcıların, metin yazarlarının, konvansiyonel ve dijital pazarlama uzmanlarının güçbirliğiyle oluşan iletişim ajanslarında bulunur. İletişimciler birçok sektöre hizmet verdikleri için pazarın dinamikleri ve en son trendler konularında uzmandırlar. İşin teorisine de vakıf oldukları için işin pratiğini daha iyi kurgulayabilirler ve daha çok hata yaptıkları için neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin işe yarayıp neyin işe yaramayacağını bilirler. Bu yüzden marka yöneticileri, marka imajlarına yönelik her toplantıda mutlaka iletişimcilerini bulundurmalı, onlarla olan diyaloglarını arada başkaları olmadan yürütmeliler. Çünkü günün sonunda, markalarının algısı, onun iletişim konseptini tasarlayan ve yöneten insanlar kadar güçlü olacak.”
KOVİD-19
HER ŞEYİ
DEĞİŞTİRDİ
“DÜNYAYI evlerine kapanmaya zorlayan küçük bir RNA türü bizleri gişe rekorları kıran bir filmin oyuncularına çevirdi. Yüz yüze ve karşılıklı iletişim olmadığı için toplumsallaşmanın işlevi de kaçınılmaz olarak geçici süreyle zayıfladı” diyen Hun Bozkır, şöyle devam etti: “Virüsten korunmak için ülkeler gibi insanlar da kendi sınırlarına çekildi. Koronavirüs kısa zamanda hepimizi yeni iletişim ritüellerine, alışveriş davranışlarına ve çalışma yöntemlerine alışmaya zorladı. Hep birlikte şahit oluyoruz ki, salgının yarattığı bu sosyal değişim ve iletişim teknolojisinin baş döndürücü gelişimi çevremizdeki dünyayı dönüştürüyor. Markalara sürekli olarak değişmeleri ve uyum sağlamaları için inanılmaz bir baskı uyguluyor. Değişim anları akıllı iş insanları için fırsat anlarıdır ve sahip oldukları markaların, insanların içindeki potansiyeli çıkaracak araçlar olduğunun farkındalardır. Bu insanlar tarafından iyi yönetilen, çevik ve yenilikçi organizasyonlar pazardaki karşılanmamış ihtiyaçları görerek dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırdılar, ürünlerini ve hizmetlerini dijital platformlarda pazarlayamaya başladılar. Markalarını tüm dijital temas noktalarında güçlendiler, müşterilerinin ihtiyaç duyduğu insani bağlantıları sağladılar, iletişimlerini güncel tuttular ve ilişkilerini sağlamlaştırdılar. Rakipleri zor günler geçirirken, onlar gelirlerini artırdılar ve büyüdüler.”
İŞ İNSANLARI KİŞİSEL
İMAJLARINI YÖNETEBİLMELİ
“ŞİRKET itibarının neredeyse yüzde 50’sini karşıladığını varsaydığımız patronlar ve üst düzey yöneticiler, markalar için kritik bir role sahiptirler” görüşünü dile getiren Hun Bozkır, ekledi: “Satış, karlılık, yatırım gibi finansal, olumlu imaj oluşturma, sosyal performans, güven ve itibar gibi iletişimsel, nitelikli çalışanların cezbedilmesi, mevcut çalışanların elde tutulması gibi yönetimsel birçok göstergeye etki ederek her anlamda markanın performansını etkileyebilecek güçtedirler. Organizasyonlarda liderlerin değerleri, ilkeleri, davranışları ve onun hakkındaki hikâyeler, şirketin iç kültürünü oluşturan temel öğelerdir. Bu yüzden yöneticiler de kaynaklarını ve fırsatlarını doğru bir şekilde kullanarak kendilerini tanıtmaya, kendilerini duyurmaya, ifade etmeye, tüm paydaşlarının zihinlerindeki kişisel imajlarını yönetmeye enerji ve zaman harcamalılar. Günümüzün güçlü liderleri, deneyimlerini paylaşan, çalışanlara ilham veren ve onları harekete geçiren iyi birer hikaye anlatıcısıdır. Bir insan olarak sahip oldukları değerleri kusursuz bir biçimde kurum kimlikleriyle iç içe geçirmeye, bütünleştirmeye çaba harcıyorlar. Tıpkı şirketlerine yaptıkları gibi, kişisel markalarını oluşturmak, tanıtmak, kendilerini sevdirmek ve toplum tarafından örnek alınmak için büyük yatırımlar yapıyorlar. Biliyorlar ki, liderlik performansları şirketlerinin yükselmesine, güçlenen şirketlerinin performansı da kişisel markalarına yansıyacak.”
MARKALARIN GERÇEK
POTANSİYELLERİNİ
ORTAYA ÇIKARIYORUZ
ÜLKEMİZİN önde gelen markalama ajanslarından olan Konseptiz’in global ve ulusal pazarda hemen her sektörden 100’den fazla markaya hizmet verdiğini paylaşan Hun Bozkır, “Ajans olarak her insan gibi her başarılı markanın da benzersiz bir hikayesi olduğuna inanıyoruz. Bu hikayeyi ortaya çıkarmak, hedef kitlede planlanan duyguları yaratmak için sanatı, psikolojiyi, sosyolojiyi ve iletişim bilimlerini kullanıyoruz. Yıllar içinde oluşturduğumuz, tüm markalama süreçlerine rehberlik eden, kendimize ait bir marka metodolojimiz var. Hizmet verdiğimiz insanları, markalarını, müşterilerini, pazarlarını tanımak için bazen aylarca ön analiz çalışması yapıyoruz. Daha sonra markanın DNA’sını, kimliğini, mimarisini oluşturuyor, iletişim stratejisini oluşturuyor ve logo tasarımından deneyimsel pazarlamaya kadar uçtan uca markalama çözümleri sunuyoruz” bilgisini aktardı.