Güncelleme Tarihi:
İZMİR (AA) - HALİL ŞAHİN - Azerbaycan'ın Hocalı kasabasındaki katliamı haber alır almaz 500 silahlı askeriyle Hocalı'ya giden ve vatan toprağını savunurken gösterdiği kahramanlığı nedeniyle Nene Hatun'a benzetilen eski albay Tahire Mesimzade, şahit olduğu vahşeti 24 yıldır unutamıyor.
Azerbaycan'ın bağımsızlığı için yıllarca silahlı mücadeleye katılmış Mesimzade, 613 Azerinin katledildiği olayın acısını her yıl bir kez daha tazeliyor.
Karabağ'da Azerbaycan'ın özgürlüğü için savaşanlara baskının artmasının ardından, muhacir imkanı sunularak Avrupa'ya geçebileceği söylenen, eşini de tüm bu olaylardan önce kaybeden Mesimzade, ne Azerbaycan'dan ne Türkiye'den vazgeçebildi. Bu nedenle 1990'ın sonunda bir oğluyla Türkiye'ye geçip İzmir'e yerleşen Mesimzade'nin, 3 çocuğu ise iş kurmaları nedeniyle Azerbaycan'da kaldı.
İzmir Azerbaycan Kültür ve Dayanışma Derneği Kadın Kolları Başkanı Mesimzade, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde Azerbaycan'da üniversite eğitimi aldığını, o dönem askeri eğitimin de verildiği üniversiteden mezun olduktan sonra Bakü'de bir askeri birlikte subay olarak hizmet vermeye başladığını anlattı.
Çocukluğundan beri askeri üniforma giyme hayali kurduğunu aktaran Mesimzade, "Dayılarım, Bolşeviklerin Azerbaycan'ı işgal etmesi sırasında onlara karşı gelenlerden olmuşlar. İki dayımı esir almışlar ve Rus askeri üniforması giydirdikten sonra asmışlar. Her zaman bu annemin yüreğinde acı olarak kaldı. Dört kardeştik ama bana 'senden çok ümitliyim, dayılarının intikamını sen alacaksın' diyordu. 'Bir gün Azerbaycan üniforması giyeceğim ve Ruslara karşı savaşacağım' diye çocukluktan beri aklımdaydı" diye konuştu.
- 500 askere komutanlık yaptı
Mesimzade, Azeri askerler olarak 1980'li yılların sonunda Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesi için gizli gizli hazırlandıklarını, kendisinin de Ruslara karşı özgürlük mücadelesinde savaşmak üzere subay, astsubay, askeri doktorlardan oluşan 500 kişilik bir ekip kurduğunu ifade etti.
Azerbaycan'ın özgürlüğü için başlatılan azadlık harekatı bitmeden başlarına Ermenistan belasının sarıldığını söyleyen Mesimzade, şunları kaydetti:
"Karabağ'da azar azar başlamışlardı taciz etmeye. Hocalı'da beklemediğimiz bir hamleyle havalimanını bastılar. Ele geçirdikten sonra tüm Hocalı'yı katlettiler. Gece duyduk. O gece uyumadım, askerlerimi bir araya topladım, 'kararınızı verin, ben gidiyorum' dedim. Oğlum da yanımda, 18 yaşında o zaman. 'Ben oğlumla beraber savaşa gidiyorum' dedim, 'biz de geliyoruz' dediler. 500 kişiden 7'si akrabamdı. Ağdam şehrine ulaştık. 'Hocalı ormanlarına doğru ilerleyin, yardıma muhtaç çok insan var' dediler. Her defasında anlatmak onu yaşamak olur benim için. Her metre karın üzerinde çoluğumuzun, çocuğumuzun kafası soyulmuş, gözleri oyulmuş, derisi soyulmuş, cesetleri her yerde... Sanki karın üzerinde çiçekler açmış, öyle kan gölü her yer. Silahsız insanları kandırmışlar, 'orman yoluyla geçin Ağdam'a' demişler ve orada savunmasız kişileri, hastaları, yaşlıları, çocukları katletmişler."
- "Sesimizi hiçbir yere duyuramadık"
Yaralılara yardım etmeye çalıştıkları sırada bir yaralı gencin yanına gittiğini belirten Mesimzade, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yardım edeyim dedim, (biraz ileride bir kulübe var, hamile bir anamız vardı, gelemedi, kocası da onunla kaldı, ben yaralıydım, kadının kocasını direğe bağladılar, hamile kadını yere yıktılar, karnını kestiler, ateş yaktılar, kocasına şimdi o bebeği çıkaracağız, bu ateşin içine atacağız, senin kafanı da kesip karının karnına koyacağız) dediler. Böylelikle bir Türk soyunu kurutmuş olacağız demişler, şarap içe içe. Bunu duyunca yerimde duramadım. Kulübeye yetiştik, başsız bir beden direkte bağlı, yerde bir hamile kadın, kocasının başı karnında, bir kül var doğmayı bekleyen bir bebek külü... Bunlar gördüğüm vahşetlerden tek bir tanesi. İlerilere doğru yürüdükçe... Bu bir vahşetti ve biz sesimizi hiç bir yere duyuramadık."
Hocalı'dan sonra Şuşa şehrinin savunmasında da mücadele ettiklerini belirten Mesimzade, "Ermeniler dünyanın en modern silahlarıyla silahlanmıştı. Biz eli yalındık. Biz av tüfekleriyle, domuz kurşunlarıyla, avcı dükkanından aldığımız kurşunlarla onlara karşı gelmeye çalıştık. Onlar tamamen modern, her türlü dünyanın modern silahlarını silahlanmıştı" dedi. Mesimzade, Hocalı katliamının bir vahşet olduğunu vurgulayarak, dünyada görülmeyen dehşeti yaşadıklarını söyledi.
"Eğer bugün Hocalı'yı dünya kabullenmezse daha nice nice Hocalı olacak" diyen Mesimzade, tüm dünyanın bu olayın bir katliam olduğunu kabul etmesi gerektiğini dile getirdi.
Mesimzade, terörün, katliamın hiçbir geçerli sebebi olamayacağına vurgu yaparak, "Bugün aynı şey Türkmen Dağında yaşanmıyor mu? En azılı düşmanlar bile konu Türk olunca birleşmeyi beceriyorlar. Çok uzun müddet bu yara kabul edilmedi. Şimdi bütün ülkelerde sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. 24 senede yeni yeni ilgi toplamaya başlıyoruz. Bu vahşeti unutmak mümkün mü? İster bin sene geçsin, bin yaşında olayım. Unutulacak bir şey değil. Allah'tan 'doğ' emrini bekleyen bir bebeğin yanmış halini, külünü görmüş bir insanım. Hala bir çocuk gördüğüm zaman hemen o anı hatırlıyorum" diye konuştu.
Vatan savunmasındaki çabaları nedeniyle Nene Hatun'a, Kara Fatma'ya benzetildiğini kaydeden Mesimzade, Azerbaycan'daki mücadeleleri sırasında adına şiirler, destanlar yazıldığını da sözlerine ekledi.