Güncelleme Tarihi:
DOKUZ Eylül Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özalp Karabay, kadınların iç dünyalarının gelişmiş olmasının onları erkeklerden daha çok duygusal dalgalanmaya götürdüğünü söyledi. Prof. Dr. Karabay, “Kadınların duyguları bahar mevsimi gibi özel ritim ve döngüye sahiptir. Sebepsiz üzüntüler yaşar, basit şeyleri dert edebilirler. Herhangi bir konuyu uzatır, zihinlerinden atamaz ve günlerce düşünürler. Kadının o anda ihtiyacı yanında birisini bulmak, o kişi tarafından dinlenmek ve anlayış görmektir. Sev, değer ver, paylaş desteği kadının en önemli istekleridir. Böylece kadınlar duygusallıkları nedeniyle anlaşıldıklarını hissettikleri için kendilerini güvende hissederler. Kadın beyninin duyguları, konuşma ve sanat yeteneğini kontrol eden sağ bölümü erkeklere göre daha iyi çalıştığı için duygusal, daha fazla empati sahibi ve daha iyi konuşmacıdırlar. Erkeklerin daha az konuşmasının ve duygularını konuşarak ifade ederken zorlanmalarının sebebi budur” dedi.
ÖNCELİKLERİ PAYLAŞMAK
Kadınların ilişkideki önceliğinin paylaşmak ve yakınlık hissetmek olduğunu belirten Prof. Dr. Özalp Karabay, “Kadınlar doyumu paylaşma, değer verilme ve önemsemede yaşarlar. Bir kadın eşini sevdiğinde onun gelişmesine yardımcı olmayı, eksiklerini gidermeyi ve düzeltmeyi görev bilir ve bunun için çalışır. Bu doğal bir eğilimdir. Kadın bunu yaparken eşini koruduğunu düşünür. Erkek ise karısını kendisinin yönettiğini düşünmeye başlar. Yeterli olduğunu kanıtlama çabasındaki bir erkeğe kadın yardım önerdiğinde erkek yetersiz ve eksik olarak algılandığını zanneder. Kadının ego doyumunu destek görmek ve destek vermek, paylaşmak, yardımcı olmak hisleri sağlar. Kadın erkekten çok daha fazla estetik kaygılara, sevgiye, iletişime, güzelliğe değer verir. Sevgi ve uyum onlar için daha önemlidir” diye konuştu.
ETKİN DİNLEYİCİLİK
“Kadının psikolojik ihtiyacı çözüm değil, dinlenilmektir” diyen Prof. Dr. Karabay, “Seven ve iyi niyetli olan eşler karşı tarafın psikolojik ihtiyaçlarını giderirlerse sevgi çoğalır, güven artar, korku azalır ve ilişki iyi hale gelir. Kadının psikolojik ihtiyacında önceliği duyguları anlamak, ifade etmek ve değiştirmek alır. Erkek ise hep çözüm odaklı düşünür ve kadının duygulara verdiği önemi algılayamaz. Erkeğin, kadının duygularını önemsediğini hissettirmesi için onu dinlemesi gerekir. Çözüm önermeye hiç gerek yoktur. Erkeklerin yaptıkları en büyük hata sorunu konuşurken hemen çözmek zorundaymış gibi davranmalarıdır. Oysa kadın için düşüncelerinin paylaşılması ve yakınlaşmak çözümden daha önemlidir. Kadının duygularını anlamaya çalışan erkeğin onu anlamasa da dinlemesi yeterlidir” ifadelerini kullandı.
ONLARI NELER MOTİVE EDER?
Kadınların sevilip değerli olma duygusu taşıdığında güçlendiğini kaydeden Prof. Dr. Özalp Karabay, “Sevilmemek ise kadını yıpratır. Kadının sevilmek psikolojik ihtiyaçlarını giderirken, erkek de kabullenilmek, eşinin mutluluğu ile mutlu olmak, potansiyelini kanıtlamak ve iyi tarafını gösterme imkanları bularak doyuma ulaşır. Kadını motive etmenin en iyi yollarından biri de ona saygıya değer olduğunu hissettirmektir. Saygıya layık olduğunu hisseden kadın zorlayıcı olmaktan vazgeçer, gevşer. Çok konuşma ihtiyacı azalır. Hürmet görmek için aşırı bir gayrete gerek duymayacağından müdahalecilikten vazgeçer. Çünkü zaten kendini değerli hissediyordur. Kadın vericidir, yumuşaktır ve sıcaktır” görüşünü dile getirdi.
ÇOK DAHA KONUŞKANLAR
İnsan beynini en çok çalıştıran eylemin kelime üretmek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Karabay, “Kadın üzüntülü olduğunda kendini iyi hissetmek için konuşma eğilimindedir ve yüksek sesle düşünerek söylemek istediğini araştırır. Toplum içinde kadınların erkeklere oranla daha çok konuştuğu ve yaklaşık 2.5 kat daha fazla kelime kullandığı saptanmıştır. Bu da kadınların sosyal ortamlara daha hızlı adapte olmalarını sağlamaktadır. İçtenlik ve paylaşımcılık hisleri kadınları konuşmaya iterken, yakınlık ve yalnız olmama isteği bu ihtiyacı artırır. Ayrıca kadınlar bilgi paylaşımı için de konuşur. Ancak karşı cinsle ilişkilerde herkesin sessiz bir zamanı olmalıdır. Konuşmada her iki taraf da zamanlamayı çok iyi belirlemelidir. Kadın üzüntülü iken eşinin onu anladığını hissettirmesi iletişimi sağlıklı hale getirmeye yeterli olmaktadır” dedi.
MUTLULUĞUN FORMÜLÜ
“Yapımız gereği sorunlarımızı çözümlemede mucize ararız, kolay ve zahmetsiz çareleri severiz. Sonuçta da meselenin sorumluluğunu kendi dışımızda bir sebebe bağlarız” diyen Prof. Dr. Özalp Karabay, şöyle devam etti: “Mutsuz olan kadınlar sorunu ekonomik problemler, eşinin anlayışsızlığı ve sevgisizliği gibi sebeplerde ararlar. Kadın eşine bağlanarak şahsiyet kazanmak yerine kendisi olarak, kendisini geliştirerek, sosyal ve eğitici bir rol üstlenerek kalıcı bir yer edinmesi mutluluğunu sağlamaktadır. Kendi kişilik sınırlarını yok saymadan eşinin haklı ve mantıklı isteklerine karşı kendi fikrini söyleyerek kadının benlik saygısını artırması da mutluluğunu yükseltmektedir.”
HAYATIN TADI, TUZU, RENGİ
“Kadınlarımızın kurdukları işyerlerinde binlerce kişi çalışıyor, yurtdışına ihracat yaparak dış ülkelerde bizi temsil ediyorlar” görüşünü aktaran Prof. Dr. Karabay, “Bugün ülkemizde iş hayatından kadınları çekiversek ne olur biliyor musunuz? Hastaneler doktorsuz, hemşiresiz, adliyeler hakimsiz, savcısız, avukatlık büroları avukatsız kalır. Her köşe başında önünüze çıkan eczaneler kapanır, inşaatlar mimarsız, mühendissiz ve pek çok kişi işsiz kalır. Müzik susar, edebiyat susar, televizyonlar ne göstereceğini şaşırır, kütüphaneler kitapsız kalır. Evdeki kadınlarımızı birkaç gün alıversek hepimiz aç kalırız, aç... Hayatın rengi, tadı, tuzu, heyecanı, sevinci, acısı, tatlısı, sesi olan güzel kalpli kadınlarımız tüm yaşamımızın anlamını oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.
EĞER KADIN ÜZGÜNSE
“Kadın bir şeye üzüldüğünde erkek onun duygularını göz önüne almadan önerilerde bulunmamalı” diyen Prof. Dr. Özalp Karabay, “Erkek, kadının sorunlarından söz ederek kendini rahatlatmasını sağlamalıdır. Üzülen kadın rahatlamayı güvendiği birini arayarak sorunlarını konuşmakta bulur. Kadınlar kendilerini heyecanlandıran duyguları paylaştıklarında güvende hissederler. Kadın için önemli olan içini dökmek iken, erkek için önemli olan sonuç bulmaktır. Erkek kadına hiçbir şey yapmasa bile dinleyerek destek verebilir. Erkek kabul edildiğini, kadın da paylaşıldığını hissettiği zaman sevildiğini düşünür” diye konuştu.
EŞİTSİZLİK DİKKAT ÇEKİCİ
YENİ bir analiz günümüz modern toplumunda bile insanların yaklaşık yüzde 90’ının kadınlara önyargılı olduğunu, kadın ve erkeklerin üçte birinin bir erkeğin eşine şiddet uygulamasını kabul edilebilir bulduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca kadın ve erkeklerin oy kullanma oranlarının yaklaşık aynı olmasına rağmen parlamento üyelerinin yalnız yüzde 24’ünü ve 193 hükümet başkanının yüzde 10’unu kadınlarımız oluşturmaktadır. İş gücü piyasasında kadınlar erkeklerden daha az ücret almakta olup, üst düzey yönetici pozisyonlarında daha az kadın var ve S&P 500 şirkette genel müdürlerin yüzde 6’dan azını kadınlar oluşturuyor. Kadınlar dünya genelinde işlerin yüzde 66’sını, gıda üretiminin yüzde 50’sini gerçekleştirmelerine rağmen gelirin ancak yüzde 10’unu elde edebiliyorlar ve gayrimenkullerin sadece yüzde 1’ine sahipler.
ERKEKLERE GÖRE YÜZDE 8 FAZLA
KALBİN yapısı ve etki şekli temelde hem kadınlarda, hem de erkeklerde aynı olmakla birlikte boyut, işlev ve risk faktörlerine verilen tepki açısından çeşitli farklıklar bulunuyor. Erkeklerin kalbi kadınlara göre daha büyük olup, kadınlarda 200-280 gram iken, erkeklerde 250-390 gram arasında değişmektedir. Ayrıca kadının kalbi, oksijen ihtiyacını karşılayabilmek için erkek kalbinden daha hızlı çarpmaktadır. Kalp hastalığı tanısı kadınlarda erkeklere göre daha düşük olmakla birlikte kalp hastalıkları kadınlarda daha şiddetli ilerleme göstermektedir. Ayrıca kadınların kalp damar hastalıkları riskinin farkında olmaması ve kalp krizi belirtilerinin doğru yorumlanamaması nedeniyle kalp hastalığından hayatlarını kaybetme oranı erkeklere göre yüzde 8 daha fazla görülmektedir. Diyabetin varlığı açısından bakıldığında ise diyabeti olan kadınlarda kalp hastalığından hayatını kaybetme riski erkeklere oranla yüzde 50 daha fazla bulunmaktadır.
Ne yazık ki Avrupa genelinde kalp krizi nedeniyle en fazla kadının hayatını kaybettiği ülke durumundayız. Koroner kaynaklı ölümlerde Avrupa ülkeleri arasında erkeklerde ikinci, kadınlarda ise ilk sırada yer almaktayız. ABD’de bir ankette kadınlara, ‘kendiniz için sağlıkta en büyük risk faktörü olarak neyi görüyorsunuz?’ sorusuna verilen cevaplarda meme kanseri birinci, rahim ve genital organ kanserleri ikinci, kalp damar hastalıkları da üçüncü sırada yer almıştır. Kadın yaşamında gerçek ise tamamen farklı olup, yaklaşık olarak her 30 kadından 1’i meme kanseri nedeniyle yaşamını yitirmekte iken, buna karşılık her 30 kadından 12’sinde ise kalp damar hastalıkları ölüm nedeni olarak ilk sırayı açık farkla almaktadır.
BİR KADIN HER ŞEYDİR
Toplumun gelişebilmesi ve modernleşebilmesi için unutulmaması gereken en önemli unsur kadınlarımızın kalp sağlığının korunması, eşit haklara sahip özgürce yaşaması ve kadın-erkek eşitliğinin toplumda topyekûn kalkınmanın temeli olması gerekliliğidir.
Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.