Güncelleme Tarihi:
“Glokom dünya körlük nedenleri arasında en ön sırada olmasına rağmen tedavisi mümkün bir hastalık” diyen Opr. Dr. Sinan Aydoğan, “Tedavi süreci tüm ömrü kapsar, yani kronik bir hastalık. Tedavinin başarılı olmasındaki en önemli kriter, hastanın hastalığını bilmesi ve tedavi sürecinde doktorunun önerilerine uyması” diye konuştu.
İLETİŞİMİ SAĞLIYOR
Glokomun halk arasında “göz tansiyonu” olarak da bilindiğini dile getiren Opr. Dr. Sinan Aydoğan, “Günümüzde glokom hastalığı denilince; görme siniri üzerinde tahribat yaparak ilk dönemlerde hastanın çevre görmesini bozan, son dönemlerinde ise körlüğe yol açabilen bir görme siniri hastalığı anlaşılır. Göz siniri, beyinle göz arasında iletişimi sağlayan bir organ. Baktığımız cisimden gelen ışık göze girer ve retinadaki ışık yakalama hücreleri tarafından algılanır. Fotoreseptörler yakalanan ışığı elektrik akımına dönüştürerek sinir hücrelerine aktarır” dedi.
HAYALİ OLARAK GÖRÜLÜR
Opr. Dr. Sinan Aydoğan, şöyle devam etti: “Ganglion hücrelerinin uzantıları birleşerek göz sinirini oluşturur. Göz siniri bu elektrik akımını beynimizin arkasında bulunan görme merkezimize taşır ve görüntü burada oluşur. Oluşan görüntünün ne anlama geldiği beynimizin diğer bölgelerindeki merkezlerle işlenir ve bir anlam oluşur. Glokom yukarıda anlattığımız görme yolunun ganglion hücreleri bölümünü bozar. Buradaki hücre sayısı çoktur. Hastalığın ilerlemesi ile etkilenen hücre sayısı artar. Az sayıda hücrenin etkilendiği hastalığın başlangıç aşamasında hasta görme ile ilgili bir olumsuzluk algılamaz. Zamanla ölen hücrelerin taşıma görevi olan görüntü parçaları beynimize taşınamaz ve görüntünün o kısımlarını görememeye başlarız. Ancak beynimiz bu görmediğimiz alanları bir hayal ile doldurmaya başlar. Örneğin ağaçlıklı bir alanda duran saksıya denk gelen yerdeki ganglion hücreleri öldüyse o bölgeyi ortamın baskın rengi olan yeşil ile hayali olarak görürüz.”
TEK BİR NEDENİ YOK
GLOKOMUN sebepleri arasında net bir nedenin olmadığını dile getiren Opr. Dr. Sinan Aydoğan, “Örneğin göz içi basıncı yüksekliği glokomun oluşmasında bir risk faktörüdür ancak tek neden değildir. Tüm insanlarda göz içi basıncı normal şartlarda da vardır. Göz içi basıncı, gözün içinde yapılan ve adına ‘aköz hümör’ denilen bir sıvı tarafından oluşturulur. Aköz hümör gözün damar tabakası içinde üretilir ve göz içine salgılanır. Göz içindeki sıvının yapımı ile gözün dışına çıkışı arasında bir denge vardır. Bu denge sayesinde gözün içinde sabit basınç oluşur. Gözün içindeki basınç dış etkenlerden göz küresinin korunmasını sağlar. Ayrıca göz içi sıvısı içerdiği oksijen ve besin maddeleri ile gözün içinde başta kornea olmak üzere pek çok yapının beslenmesini temin eder ve artık metabolizma ürünlerini uzaklaştırır. Kısaca göz içi basıncı “aköz hümör” tarafından oluşturulur ve göz sağlığı için gereklidir. Göz tansiyonu ile göz tansiyon hastalığı (glokom) birbirinden ayırt edilmelidir. Glokom göz içi sıvısının yeteri kadar dışa çıkamaması sonucu göz içinde birikmesi, basıncın artışı ve görme siniri üzerinde harabiyetin başlaması demektir” ifadesini kullandı.
RİSK FAKTÖRLERİ
YÜKSEK göz içi basıncı glokomun oluşumunda hala en önemli risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Diğer bazı faktörler genellikle basınç artışına neden olarak glokomun oluşumunda rol oynar” diyen Opr. Dr. Sinan Aydoğan, glokomda önemli kabul edilen risk faktörlerini ise şöyle sıraladı: “Göz tansiyonunun artması. Gözün ön saydam merceği tabakasının normalden daha ince yapısı. Görme sinirinin göz içi parçasının yapısal özellikleri: Optik diskteki mevcut sinir lifi sayısı, liflerin arasındaki destek dokunun miktarı, liflerin genişliği disk üzerine gelecek olan basınca karşı dayanıklılığı oluşturan etkenlerdir. Miyopi hem glokom riskini arttırır, hem de tanıda zorluk yaratır. Arteryoskleroz: Glokom hasarının ortaya çıkışında ise direkt sorumlu olmamakla birlikte göze gelen kan akımını azaltarak ve gözün beslenmesini bozarak etkili olabilir. Dolaşım bozuklukları: Arteryel hipertansiyon glokom oluşumunda öncelikli rol oynamaz ancak uzun sürecek olursa damar cidarında bozulmalara ve arteryosklerotik değişikliklere yol açarak etkili olabilir. Optik sinir hasarından esas sorumlu olan ise düşük arteryel basınçtır (hipotansiyon). Özellikle gece uyku sırasında kan basıncındaki düşüş ya da ayakta iken ani basınç azalmaları optik diskin beslenmesini etkileyebilir ve glokoma eğilimli gözlerde hasara neden olabilir. Vazospazma (damar büzüşmesi) neden olan soğuk, stres gibi faktörler optik sinir dolaşımında bozukluklara yol açarak glokom değişikliklerinin ortaya çıkışına neden olabilir. Özellikle soğuk eller, migren ataklarının mevcudiyeti bu yönden dikkate alınması gerekli ipuçlarıdır. Diyabetes mellitus: Diyabetli hastalarda glokom görülme sıklığı normal toplumdan daha yüksektir ve diyabetik hastaların optik diski artan göz tansiyonuna daha fazla hassastır. Ancak bu konuda son zamanlarda farklı görüşler vardır. Otoimmün hastalıklar, tiroid bezi hastalıkları, damar iltihapları (vaskülitler) ve nörolojik bazı tablolar glokom oluşumunda rol oynayan diğer risk faktörleridir. Özellikle kontrolsüz kullanılan kortizon hap ve damlaları göz tansiyonunda artışa neden olabilir.”
‘GÖZ tansiyonunun normal değeri nedir’ sorusunu yanıtlayan Opr. Dr. Sinan Aydoğan, şöyle devam etti: “Normal göz içi basıncı kişiye özel bir değerdir. Yani normal göz içi basıncı; optik sinir üzerinde harabiyete ve görme alanlarında kayba yol açmayacak bir basınç seviyesi demektir. Bu seviye bireyler arasında farklılık gösterebilir. Ancak üst ve alt sınır kabul edilebilecek değerleri söz konusudur. Genellikle 9 mmHg alt sınır, 22 mmHg üst sınır olarak kabul edilir. Bu sınırlar içinde dahi optik sinir üzerinde glokom hasarı olabileceği unutulmamalıdır. Çünkü glokomun oluşumunda etkili olan tek faktörün göz içi basınç düzeyi olmadığı bilinmektedir.”
OPR. Dr. Aydoğan, glokomda tanı yöntemleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Göz tansiyonu ölçümü oftalmolojik muayenenin ayrılmaz bir parçası. Göz tansiyonu ölçümü sayesinde, hastanın glokom şüphesi taşıyıp taşımadığı hakkında çok önemli ipuçları elde edilir. Poliklinik muayene şartlarında en kolay ve en hızlı yapılabilen glokom tarama yöntemidir. Optik sinir başı muayenesi glokomun tanı ve takibinde en önemli muayene yöntemlerindendir. Optik disk, oftalmoskop denilen cihazlar yardımı ile ve bilgisayarlı görüntüleme yöntemleri kullanılarak incelenebilir. Amaç, optik diskte meydana gelebilecek değişiklikleri ortaya koymak ve glokom hasarında zaman içinde oluşabilecek ilerlemeyi izleyebilmektir. Bu bulguların tekrarlanabilir ve güvenilir olması, zaman içindeki değişikliklerin daha iyi izlenebilmesi için bilgisayarlı görüntüleme ve değerlendirme sistemleri geliştirilmiştir. ”
RETİNA sinir lifi tabakasının muayenesi ile ilgili de Opr. Dr. Sinan Aydoğan, şu bilgileri şöyle aktardı: “Glokomdaki hasarın temeli optik siniri oluşturan sinir lifi tabakasındaki kayıplardır. Özel ışık ve fotoğraf filmi teknikleri kullanarak bu tabakadaki kayıplar ortaya konulmaya çalışılmışsa da hem sonuçlar yetersizdir hem de zaman içindeki değişiklikler doğru bir şekilde tespit edilememiştir. Ölçümlerin standardize ve tekrarlanabilir olması için tıpkı optik disk analizinde olduğu gibi bilgisayar destekli görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç vardır. Bu amaçla kullanılan yöntemler sayesinde normal bireylerden elde edilen sinir dokusu kalınlık değerleri ile hastadan alınan ölçümleri karşılaştırılıp yorum yapılabilmektedir.”