“Gizli bilgi ve belge bulundurma” davası

İZMİR (AA) - İzmir'de, 357 tutuksuz sanığın yargılandığı “gizli bilgi ve belge bulundurma” davasına devam edildi.

Bazı sanık ve avukatlarının katıldığı İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanık Bilgin Özkaynak’ın Sakarya’daki villasında yapılan aramaya katılan Gökay Ersen Gülek tanık olarak olarak dinlenildi. Gülek, olay tarihinde İzmir Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü bilişim suçları bürosunda görevli olduğunu, aramaya İzmir’den gittiklerini, organize şubenin operasyonu olduğunun söylendiğini anlattı.

Gülek, Sakarya’daki evin şato gibi bir büyüklükte olduğunu, aramaya tüm ekibin katılmadığını, kendisinin üst kattaki aramalara eşlik ettiğini, arama esnasında muhakkak hazirunun bulunduğunu, üst kata herhangi bir delil elde etmediğini, bir sure sonra alt katta deliller bulunduğunda amiri Emin Göktaş’ın talimatıyla tutanağa geçirme işini yaptığını, sabaha kadar da tutanak tuttuğu masayı terk etmediğini anlattı.

Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş’ın sorularını yanıtlayan Gülek, arama kararını görmediğini, arama esnasında eldiven takılıp takılmadığını hatırlamadığını, delillere göre bazılarının lokal suçlar olma ihtimali sebebiyle Sakarya polisinin ayrı İzmir ekibinin ayrı tutanak tanzim ettiğini söyledi.

Sanık avukatlarından Nevzat Güleşen, organize suçların operasyonuna giden 4 kişilik ekipten neden ikisinin bilişimci olduğunu sorması üzerine Gülek, “Bilemem, amirlerimize sormak lazım” dedi.

Gülek, avukat Muzaffer Sevgi Sakarya’nın sorusu üzerine, evde bulunan delillerin çuvala konulup mühürlendiğini, operasyonu gerçekleştirilen birime teslim edildiğini belirtti.

Avukat Atilla Ertekin de, aramanın ne kadar sürdüğünü sordu. Gülek, kütüphanenin 2,5-3 saat, üst katın bir iki saat arandığını, çelik kasanın açılmasının da bir saat sürdüğünü, aramanın toplam 6 saatte tamamlandığını söyledi. Ertekin’in çiftlikteki diğer binaların aranıp aranmadığını sorması üzerine Gülek, “Aranmıştır herhalde” dedi. Ertekin ise, “Sizin deyiminizle şato gibi büyük bir binadaki arama bile toplam 6 saatten fazla sürmeli, ki çiftlikteki diğer binaların o sure içinde aranması mümkün görünmüyor. Aynı şekilde evdeki çelik kasanın içinin boş olması da tuhaf değil mi? Bulunduğu iddia edilen delillerin kasada olması gerekmez mi?” şeklindeki sorusuna Mahkeme Başkanı Orhan Kızıltaş müdahale ederek, sorunun tanığa yöneltilmemesini ve tutanağa geçirilmemesini söyledi.

Gülek’in ifadelerinin ardından duruşmaya ara verildi.

- Dava

TMK 10'uncu maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç'ın "Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma" suçlamasıyla 49'u muvazzaf asker, 79'u tutuklu 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti.

İddianamede adı geçen 831 mağdurdan arasında devlet memuru, asker ve MİT mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından "fişlendiği" iddia edilmişti. Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ve 9'ar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında ise "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek" suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.

TMK 10. maddesiyle görevli İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16 Nisan 2013 tarihinde görülmeye başlanan davada bugüne kadar 44'ü Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 kişi tahliye edilmişti.

TMK 10. maddesiyle görevli 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi kararlaştırılmış, bu mahkemece görülen son duruşmada 5'i asker 10 tutuklunun da tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu sanık kalmamıştı.

20 Ekim 2014 günü görülen duruşmada ise, mahkeme heyeti, Milli Savunma Bakanlığı'nın davaya müdahillik talebini, "suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle kabul etmişti.