Güncelleme Tarihi:
Bu hafta da bir süre önce yönetim kurulu başkanlığına aday olacağını açıklayan Mahmut Özgener ile konuştuk. Özgener hem seçimlere girme kararı aldığı süreci, hem projelerini, hem de fısıltı gazetelerinde konuşulan ‘Siyasi bir partinin adayı mı?’ sorularını yanıtladı.
* İzmir Ticaret Odası seçimlerine girmeye nasıl karar verdiniz?
Aslında yakın çevremden uzun süredir bu yönde talepler geliyordu. Değişime duyulan istek ile bu karar bende oluştu. İzmir’e hizmet çok arzuladığım ve kendim için her zaman öncelik olarak gördüğüm ve doğru zamanı beklediğim bir olguydu. İzmir’e hizmeti şundan önemsedim: Ailemizin 100 yıllık İzmir geçmişi var. Sivil toplum örgütlerinde, spor kulüplerinde yöneticilik, başkanlık yaptım. Ayrıca babamla amcamın kurduğu iş kolunda büyümeyi sürdürürken, yeni iş kollarında da yatırımlar yaptık. Burada şehrin 2 önemli rolünü gördüm. Siz bir yere aday olduğunuzda geçmişte yaptıklarınız bir referans oluyor. İzmir, ben hangi göreve aday olduysam tüm dinamikleriyle arkamda durdu. Örneğin Futbol Federasyonu Başkanlığı’na aday olduğumda kentteki tüm sivil toplum örgütleri, kamu yönetimleri, yerel yönetimler, spor kulüpleri de beni hep destekledi. İş hayatıma baktığınızda farklı yerlerde yatırım yaptık, işlerimizi büyüttük ama bunu şehrin bize sağladığı imkanlarla ve şehrin potansiyelini kullanarak yaptık. Ben hizmet etmeyi severim. Hiçbir zaman sorunları dile getirip şikayet etmedim. Çözüm noktasında da ‘Başkaları yapsın’ demedim, elimi taşın altına koymaktan hiç kaçınmadım. Dolayısıyla yaşamımda bu denli katkısı olan bu şehre hizmet etmeyi arzuladım ve İzmir Ticaret Odası seçimlerini bu hedefi gerçekleştirmekte bir aracı olarak gördüm.
HİZMET İÇİN EN DOĞRU ADRES
* Peki bu kararınız nasıl karşılandı? Destekleyenler kadar vazgeçirmek isteyenler de oldu mu?
Oda bünyesindeki kimi yakın arkadaşlarımın isteğini görüşüm de etken oldu. Yapılacak hizmet sadece İzmir’e değil, tüm Türkiye’ye olacak. Ben hedefleri, idealleri her zaman büyük tutan biriyim. İzmir’e hizmet edeceğiniz kurumun kimliği de benim için önemli. İzmir’e hizmetin en doğru yerinin bu kentin mozaiğini en doğru yansıtan kurum olması gerektiğine inanarak İTO’ya adaylığımı açıkladım. Yine ülkemizin dört bir yanından İzmir’e gelmiş insanlar da İTO üyesi olarak yaşamlarını sürdürüyor. Tüm siyasi yelpazenin yansıtıldığı bir yer İzmir. Büyük projeler için büyük bütçelerin olması gerektiğinden İTO’nun en doğru adres olduğuna inandım ve aday oldum.
* Zaman azalmaya başladı. Seçim yarışı hızlandı mı? Düşünceleriniz ne yönde?
İTO’nun yapısına ve büyüklüğüne baktığımda yerelde değil ulusalda gündem yaratması gerektiğine inanıyorum. Çünkü hem insan potansiyeli, hem yaratıcı gücü çok fazla olan bir kurum. Eğer meclis üyeleri beni layık görür ve başkan seçilirsem tüm İTO üyeleri ve ekibimle Türkiye’de gündem olabilmek için çalışacağız. Bunu yaparsak kendimizi başarılı sayacağız. Bunun kanıtı da var aslında. Tüm ülkenin gündemi şu anda oda seçimleriyken, bu konuda en fazla haberi yapılan ve konuşulan oda İTO. Bu da Oda’nın potansiyelini gösteren en önemli unsur. Bizim adaylığımızda da bu yarış Türkiye gündemine oturdu. Ayrıca seçim sürecinde İzmirli olmaktan bir kez daha gurur duydum. Çünkü, İzmir’deki seçim atmosferi her zaman ülke genelinden çok daha farklı bir yapıda ve centilmence geçiyor. İTO üyeleri de bu farklılığı seçimlerde gösteriyor. Her şey çok medeni şekilde geçiyor.
YÖNETİM ANLAYIŞIMIZ DEĞİŞİME YÖNELİM
* Değişim için aday oldum diyorsunuz. Seçilirseniz neleri değiştireceksiniz?
Değişimde önceliğim yönetim anlayışına yönelik olacak. Hatta seçildiğimin ertesi günü yapacağımız ilk iş olacak. Ekip çalışmasını öne çıkaran, sinerji yaratacak ve her üyenin yapılacak işlerde pay sahibi olacağı bir çalışma anlayışı ile Oda’yı yönetmek istiyorum. Çünkü bu odada 79 komite var, bunun çok üstünde iş kolu var. İTO yönetim kurulu ise 11 kişi. Ben sektörün her sorununu bilemem. Bu Oda, benim ve yönetim kurulunun yönetebileceğinden çok daha büyük bir oda. O nedenle meclis üyeleri, komite üyeleri ve tüm İTO üyelerinin katılımıyla yöneteceğiz. Benim temel amacım, sorunlara çözüm bulmak ve üyelerin ticaretine katkıda bulunacak projeler geliştirmek. Sorunlar bana gelmedikçe ben vakıf olamam. Dolayısıyla katılımcı yönetim anlayışını ne kadar yayarsak, sorunların gündeme gelip çözülmesini de o denli kolaylaştırıp hızlandırırız. Bir şeyi daha çok önemsiyorum; bizde seçimden önce herkes sahada olur ama seçim sonrası pek de sahaya inilmez. Ama asıl olan seçimden sonra da sahada olmaya devam etmektir. Sahada olacaksınız ki hem üyelerle sıcak ilişkiniz devam etsin hem de sorunları yerinde görün. Biz bu anlayışla odayı yönetmek istiyoruz. Bir de hangi işi yaparsak yapalım ‘Oldu; zaten bundan iyisi olamazdı’ demeden çalışmamız lazım. İzmir için önümüzde büyük bir potansiyel var işte bu potansiyeli gerçeğe dönüştürürsek birer başarı hikayesi çıkarıp diğer kentlere de örnek olacağımıza inanıyoruz. Ama bu başarı öykülerini yaratırken ‘ben’ değil ‘biz’ demeyi öğrenmemiz lazım. Kendinizi birey olarak çok başarılı görebilirsiniz ama en yakın arkadaşlarınız, yönetim kurulunuz veya yakın çevreniz aksini düşünüyorsa sizin ekip anlayışınızda önemli bir sorun var demektir. Onun için ‘Ben’ yerine ‘Biz’ diyen ve birbiriyle uyumlu çalışacak ekiplerle bu odayı yönetmek istiyoruz. Değişim için gerekli tüm adımları atacağız.
HİÇBİR DÖNEMDE SİYASETLE İLGİM OLMADI
* Konuşulan şeyler var. Bunlardan biri de sizin bir siyasi partinin adayı olduğunuz yönünde.
Bunu spor insanlığımdan, yöneticiliğimden örnek vererek yanıtlayacağım. Benim yaptığım en büyük görev TFF Başkanlığı idi. Bu görev benim tarafsız olmamı gerektiriyor ama o makama gelmeden önce de Altay Spor Kulübü başkanlığım dolayısıyla taraftım. Ticaret Odası da siyaset üstü bir yer. Tıpkı federasyon başkanlığı gibi. Dolayısıyla ikisi arasında bir bağ var. Benim geçmişim aslında benim referansım. Ben hayatımın hiçbir döneminde siyaset yapmadım ve hiçbir zaman da bir beklenti içinde olmadım. İsmim her seçim öncesi gıyabımda ortaya atılıyor. Bugüne kadar böyle bir yaklaşımı olmamış biri olarak söyleyeceğim şey çok net: Ben bir spor ve iş insanıyım. Benim kimliğim bu. Bir spor insanı kimliğiyle görev yapmamış insanların beni anlayabileceğini sanmıyorum. Çünkü spor öyle bir olgudur ki aynı anda görüş, inanış, düşünce ve yaşam tarzları ne olursa olsun herkese aynı mesafede olmanızı gerektirir. Hele bir de sporun en üst makamındaysan her kulübe eşit mesafede olman gerek. Orada tuttuğun takımın bir önemi yok. Çünkü siz hizmeti ülke futbolu için veriyorsunuz. Bugüne gelirsek; İTO da tıpkı futbol federasyonu başkanlığı gibi siyaset ve partiler üstü bir makam. Çünkü her görüşten, her düşünceden insan var. Makamın başındaki kişinin de görevi her sektörde evine ekmek götürmek isteyen işletmelerin yaşamasını sağlamak, onların önündeki engelleri kaldırmaktır. Çok geniş ve çok katmanlı kurumlarda siyasetin konusu olmamalı.
* Özetlediğimizde; kimsenin adayı değilim diyorsunuz sanırım bu söylentiler sizi de oldukça üzmüş...
Açıkçası İzmir’de 100 yıllık aile geçmişi olan bir iş ve spor insanı olarak benim için politikayı kullanarak strateji oluşturma çirkinliği gerçekten beni çok üzüyor. Bence herkes bu tür ucuz politikalardan vazgeçmeli. Öncelikle bu bir oda seçimi. Herkesin yeni bir vizyon etrafında yeni projelere odaklanması lazım. Çünkü bu kurumun buna ihtiyacı var, siyasi bir tartışmaya değil. Bence seçim sonrası yeni dönemin belirleyicisi bu olacaktır. Benim siyasetle ilgili sorulara verilecek yanıtım özetle budur. Kesinlikle hiçbir partinin adayı değilim. Benim geçmişte görev yaptığım kurumların büyüklükleri, yaptığım işler ve o görevlerdeki başarılarıma baktığınızda benim böyle bir göreve aday olmak için farklı bir referansa ihtiyacım olmadığını herkes görebilir. Hiçbir bir zaman böyle bir referansa ihtiyacım olmadı ve olmayacak. Tek bir referansım var o da benim hizmet etme isteğim, anlayışım. Ben bu şehre ve ülkeme hizmet etmek için İTO’ya aday oldum.
ADAY VE ADAY ADAYLIĞI TARTIŞMASI
* Seçim sistemine yönelik söylem farklılıkları da var. Mesela mevcut başkan Ekrem Demirtaş “Komitelerden çıkamayan başkan adayı olamaz, o nedenle başkan adayı değil, ancak aday adayı olunabilir” derken, siz “Ben başkan adayıyım’ diyerek seçime hazırlanıyorsunuz. Bu iki söylem arasındaki farklılıklar neden kaynaklanıyor?
Ben başkan adayının illa komitelere seçilip meclise girdikten sonra açıklanmasını doğru bulmuyorum. Ben hem meclis üyesi olarak seçilmeye hem de seçildikten sonra yönetim kurulu başkanı olmaya adayım. Bence, başkan adayı olacak kişi ilk andan itibaren kimliğini ortaya koymalı. Bu süreçte hiçbir zaman, ‘Önce Meclis’e gireyim; orada duruma bakayım eğer seçilebilirsen aday olayım’ demedim. Komitenden seçilemezsem haliyle başkan olamıyorum ama bugünden ‘başkan adayı değilim’ dersem de kendimi hem samimiyetsiz hem iddiasız hissederim. Meclis’e girip başkan seçileceğimi garanti gördükten sonra adaylık açıklaması yapmış olsaydım o zaman eleştirdiğim duruma kendim düşerdim. O nedenle ilk günden beri “adayım” dedim. Çünkü başkanlık vizyon ve proje makamıdır; ezbere başkan olunmaz. Başkan; ilk an itibariyle kimliğini ortaya çıkarmalı, vizyonunu ortaya koymalı ve en önemlisi projelerini oluşturarak insanlarla paylaşmalıdır. Projesi olmayan ve bunu ortaya koymayan başkan adayı olur mu hiç! Dünyanın neresinde görülmüş böyle başkan adayı.
İZMİR’E 12 PROJE
* Kemeraltı, Karşıyaka Çarşısı gibi özellikli alanlarımızda üyelerimizin ve ilgili tüm tarafların da görüşlerini alarak buradaki potansiyeli canlandıracağız. Yerli ve yabancı turiste tanıtarak ‘Yerel Gurme Köyleri’ kurulmasına destek olacağız.
* Tüm KOBİ üretim atölyelerinin çağın şartlarına uygun şekilde, altyapı ve lojistik problemlerini çözerek Atölye Kentler oluşturacağız. Ara eleman sıkıntısını çözmek için yüksek okullar ile işbirliği yapacak, üniversitemizin bu konuda etkin rol almasını sağlayacağız.
* Sadece kentimize değil, tüm Türkiye’ye hizmet verecek veri bankaları kuracağız. Her üye bilgiye oda bünyesindeki bilişim uzmanlarının desteğiyle rahatlıkla ulaşacak.
* İzmir’i bir festivaller kenti haline getireceğiz.
* Uluslararası uzmanların, ülkemizin en iyi spor kurumlarının, kulüplerimizin eşliğinde orta ve uzun vadeli stratejik planlar oluşturarak, üyelerimizin spor ekonomisinden daha fazla pay almasının önünü açacağız.
* Dünyadaki ticaret odaları ile üyeleri arasındaki dijital entegrasyonu sağlayacağız. AB fonlarından oldukça düşük seviyede faydalanan üyelerimizin maksimum yararlanması için öncü çalışmalar başlatacağız.
* Çin’den, Silikon Vadisi’ne kadar ticari ve kültürel ilişkilerimizi güçlendirecek, önemli Avrupa metropollerinde, Ortadoğu’nun önemli merkezlerinde İzmir’in varlığını ve imajını hissettireceğiz.
* Her meslek gurubumuzun gelişimi, dünya ile entegrasyonu, sorunlarının ve çözüm önerilerinin oluşturulması ve bunların takibi ile ilgili hep birlikte çalışacağız.
* KOBİ’lerimizi eğitim, finans ve ihracat alanlarında sağlayacağımız desteklerle güçlendireceğiz.
* Kentin en önemli ekonomik kuruluşu olarak, kurumlar arası, dernekler arası, bireyler arası sinerjiyi artıracağız. İletişim atölyeleri, sektör çalıştayları, teknolojik gelişmelerin tanıtımları, uluslararası konferanslar, uluslararası önemli kentlerin ticari kurumların sunumlarıyla, sinerjik etkinlikler düzenlemediğimiz tek bir hafta bile kalmayacak.
* Meslek seçimi konusunda danışmanlık, farklı boyutlardaki staj programları, gençlerimizin kendisini gösterebileceği proje bazlı girişimler yapacağız.
* Gençlerimizin öğrencilik hayatlarıyla senkronize bir şekilde ilerleyecek sertifika programlarına yer vereceğiz. Alanlarında en iyi olan akademisyen ve uzmanlarla bir araya getireceğiz.