Fonksiyonel tıpla güçlü bağışıklık

Güncelleme Tarihi:

Fonksiyonel tıpla güçlü bağışıklık
Oluşturulma Tarihi: Şubat 14, 2021 14:01

Günümüzde en yaygın sağlık sorunları genetik, yaşam tarzı ve çevresel problemler yüzünden ortaya çıkıyor. Sağlıklı olmanın temel yolunun işi en başından sıkı tutmak olduğunu belirten Op. Dr. Arzu Dökmeci, en güncel yaklaşımın ‘fonksiyonel tıp’ olduğunun altını çiziyor.

Haberin Devamı

 

SON günlerin gündemi ağırlıklı olarak meşgul eden konusu fonksiyonel tıp. Konunun uzmanı olan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Arzu Çabuk Dökmeci, merak edilenleri anlatırken, “Fonksiyonel tıp, her şeyden önce alternatif ya da tamamlayıcı tıp değildir. Bir ihtisas ya da yan dal değil. Bunun bir aleti, cihazı da yok. Fonksiyonel tıpta asıl amaç hasta olmamayı sağlamaktır. Temel felsefemiz insanların risklerini erkenden farkedip, hasta olmalarını engellemek” diyor.

ZAMANLA YARIŞ HALİNDEYİZ
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Arzu Çabuk Dökmeci, fonksiyonel tıbbın aslında “bir uygulama yöntemi” olduğuna, üstelik esiden uygulandığına dikkat çekerek şöyle anlattı: “Fonksiyonel tıbbın incelediği hücresel mekanizmalara baktığımızda tıp fakültesi ikinci sınıf biyokimya derslerinde görürsünüz ki eğitimimizin temelidir. Biz aslında temellere geri döndük. Geri döndük, çünkü son 30 yıldır tıp pratiğinde o kadar hızlı ve koşturmaca içerisinde çalışıyoruz ki hastayı dinlemeye, soru sormaya fırsatımız bile olmuyor. Hayatın akışı o kadar hızlandı ki polikliniklerde çoğu zaman beş on dakika da hizmet vermek durumunda kalınıyor. Hayati bir durum yoksa, şikayeti anlayıp, uygun tedavi yöntemine geçiyoruz. Ama hastalığın nedenine bakmaya zaman bulamıyoruz. Çoğu zaman hastanın nasıl bir çevresel ortamda yaşadığını düşünmeye bile fırsat olmuyor. Durup, hastanın genel yaşam tarzına uzaktan bakmak mümkün değil. İşte fonksiyonel tıp bu yüzden giderek gelişiyor ve ilgi çekiyor.”

Haberin Devamı

Fonksiyonel tıpla güçlü bağışıklık

KİŞİYE ÖZGÜ TEDAVİLER
Tıp mesleğinde her geçen gün uzmanlaşmalar artıyor. Bunu bir örnekle anlatan Op. Dr. Dökmeci şöyle devam etti: “Örneğin kadın hastalıkları uzmanlığının içinde de uzmanlaşmalar var. Jinekolojik onkoloji, infertilite, menopoz, perinatoloji gibi bölümlere ayrılıyoruz. Biz ne kadar bölümlere ayrılırsak, aslında temelden de o kadar uzaklaşmış oluyoruz, spesifikleştikçe bakış açımız daha daralıyor. Kısırlık problemiyle bir hasta bize geliyorsa gebeliğine engel olan şeylere odaklanıyoruz, gebe kalması için uğraşıyoruz. Halbuki genele bakmak gerekiyor çünkü bir endokrin sistem, bir immün sistem, hatta kardiyovasküler sistem de var. Bu sistemler bütün vücudumuzu kontrol ediyor. Kısırlığa neden olan onu ortaya çıkaran başka etkenler, diğer hastalıklar var. Çoğunu göz ardı edebiliyoruz, çünkü zaman ayıramıyoruz. Oysa fonksiyonel tıp, hastalığın kökeninde yatan ana nedenleri inceleyen, bağışıklık sistemini dengelemeye odaklanan, her hastanın genetik, biyokimyasal yapısı ve yaşam tarzıyla ilgili verileri toplayarak, kişiye özgü tedavi planının uygulandığı bir yöntem.”

Haberin Devamı

DOKTORLAR KENDİLERİNE ÇARE ARADI
Op. Dr. Dökmeci fonksiyonel tıbbın son dönemde bu kadar ilgi çekici ve etkili olmasının en önemli nedenlerinden birinin de doktorların kendi sağlık sorunlarından kaynaklandığını söyledi. Kendisinin de yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle fonksiyonel tıbba yöneldiğini ifade etti. Bu arayışları sonucunda Op. Dr. Dökmeci “Modern ya da klasik tıp her hastalıkta yeterli kalmayabiliyor. Öyle hastalıklar oluyor ki nedeni bilinmiyor. Örneğin kısırlık problemi olan bir çiftte yapılan rutin tetkiklerde her şey yolunda görünüyor, ancak bu çiftin yıllardır çocuğu olmuyor, sonunda ‘idiopatik infertilite‘ diyoruz. Yani nedeni belli değil ve dolayısıyla tedavi yöntemi de belli değil. Bilmediğimiz bir şeyi tedavi etmek güç.

Haberin Devamı

HASTALIKLARIN NEDENİ
Ben kendim romatizmal bir hastalık teşhisi aldım, kısırlık problemi ile uzun yıllar uğraştım, tiroit hastalığım vardı. Bunların hepsine baktığında eğer tiroit hastalığın varsa endokrin doktoruna gidersin, romatizman varsa romatoloğa gidersin, kısırlık varsa kadın hastalıkları uzmanına. Bunların hepsi ayrı gözükse de aslında birbiriyle bağlantılıdır. Kendi rahatsızlığımla yola çıktığımda, geçmişime döndüm ve 20’li yaşlardan itibaren çıkan bir çok rahatsızlığımın nedeni hep aynıydı. Çevresel faktörler, beslenme alışkanlıkları, genetik yatkınlıkla birleştiğinde bu hastalıklar ortaya çıkıyor.

İNFLAMASYON HEPİMİZİN DERDİ
İşte bunların ışığında kendime baktığımda ciddi bir inflamasyonumun olduğunu farkettim, sonrasında anladım ki aslında kısırlığımın da, romatizmal hastalığımın da hepsinin nedeni bu inflamasyon. Bunu düzeltirsem hastalıklarım iyileşecek dedim. Bunları farketmem Op. Dr. Mustafa Atasoy’un düzenlediği eğitimlere katılarak oldu. Kendisi fonksiyonel tıbbı, Türkiye’ye getiren isim ve Fonksiyonel Tıp Akademesi’nin kurucusu. Tıpkı benim gibi o da kendi hastalığıyla ilgili ‘Buna mahkum değilim’ diyerek fonksiyonel tıp ile tanışıyor. Amerika’ya gidip eğitimlerini alıyor ve Türkiye’ye dönüp bilgi ve deneyimlerini bizimle paylaşıyor. Bugün fonksiyonel tıp da böylesine hızlı bir gelişimin nedeni de yine biz doktorların kendi hastalıklarına çare aramasından kaynaklanıyor.”

Haberin Devamı

SAĞLIĞIN YOLU HÜCREDEN GEÇER
İnflamasyon denilen şeyin mikrop olmadan iltihaplanma anlamına geldiğini belirterek, “Yani vücudun kendi hücre ve dokularını anormal kabul edip ona iltihabi reaksiyonlar vermesidir” diyen Dökmeci, “Çoğu hastalığın temelinde bu inflamasyon var. Hücrenin içerisinde mitokondri dediğimiz enerji santralleri mevcut. Bu mitokondrilerde tüm enzimlerimiz, hormonlarımız, genetik düzenlemelerimiz yapılıyor. İnflamasyon dediğimiz şey de mitokondrinin içindeki bir hasarla oluyor. Örneğin sigara içiyorsan, mitokondrilerini öldürüyorsun, onlar ölürse hücrenin enerjisi düşüyor ve hastalıklar ortaya çıkıyor. İşte bu hücreleri sağlıklı tutmak için fonksiyonel tıp bize neleri düzeltmemiz gerektiğini görmemizi sağlayarak iyileşme fırsatı sunuyor. Sonuçta bütün hastalıklar hücre içerisinde meydana gelir. Eğer hücreyi iyileştirirsek, bağışıklık sistemimizi doğru çalıştırırız, bu da doku ve organlarımızı iyileştirir. Pandemiyle beraber hiçbirimizde belki bunları düşünecek hal kalmadı. Öncelikle korona olmayalım derdindeyiz. Ama şunu söylemeliyim, eğer bağışıklık sistemimizi dengeli şekilde tutarsak sadece Kovid-19 değil, bir çok hastalıktan da korunmuş oluruz” diye konuştu.

Haberin Devamı

 
FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI

FONKSİYONEL tıpta doktorların tahlil sonuçlarını yorumlamasının bile değiştiğine dikkat çeken Op. Dr. Dökmeci, “Laboratuvar çıktılarında biliyorsunuz ki değerler ‘yüksek’ ya da ‘düşük’ diye işaretlenir. Normal aralıkların içinde ise ‘normal’ deriz. Biz o tahlillerin bir çoğunun aslında anormal olduğunun farkına vardık. Çünkü o değerler genel ortalamalar, olması gereken değerler değil. Bu bakış açısıyla bakınca eksik veya fazla olan hormonları, vitamin veya mineralleri daha doğru görebiliyoruz. İşte fonksiyonel tıp bakış açısı rutinden burada da ayrılıyor. Bu bakış açısıyla tahlilleri iyileştirmek yerine, kişinin eksik veya fazla olan vitamin, mineral, hormonlarını dengeleyerek sağlığını iyileştiriyoruz” açıklamasında bulundu.


EN AZ 2 SAAT DİNLİYORUZ

FONKSİYONEL tıbbın en önemli özelliğinin ise ‘hastayı dinlemek’ olduğunu söyleyen Op. Dr. Dökmeci, şöyle devam etti: “Bir hastaya 2 saati aşkın zaman ayırıyoruz. Onun tüm öyküsünü dinliyoruz. Öz geçmişini, soy geçmişini analiz etmek. Vücudunda nereler yanlış çalışıyor, beslenme ya da yaşam tarzında nerelerde problemler var bunu tespit edip, düzeltmek. Fonksiyonel tıp, etkeni tesbit edip hastalığın iyileşmesini sağlamak olarak görülse de hedef, hasta olmamayı sağlamaktır. Klasik tıbbın tedavilerine hiçbir doktor karşı değil. Bunun aksini düşünmek zaten mümkün değil. Kanser olduysan tabii ki ameliyat olacak, kemoterapi radyoterapi alacaksın. Ama destek bir şeyler kullanmak hem klasik tedaviyi güçlendirir hem de ömrü uzatır.”

HASTA BİLİNÇLİ OLMALI
Fonksiyonel tıp yönteminde hastaya düşen sorumluluklar olduğunu söyleyen Op. Dr. Dökmeci, rutin bir sağlık yöntemi olmadığı için hastanın da kendini geliştirmesi gerektiğinin altını çizdi. Op. Dr. Dökmeci, öncelikle hastanın bunu talep ediyor olması gerektiğini belirterek, “Örneğin hormon replasmanı tedavisi uygulaması öncesinde bir kitap öneriyorum. Bunu okuması, hastayla aynı dili konuşmamız açısından önemli. Çünkü reçete yazıp ‘sen bunu kullan’ demiyorum. Bilinçli olması, benim hastayı takip edebilmem kadar hastanın da kendisini takip edebilmesi açısında önemli” dedi.


AİLE GEÇMİŞİ DE SORGULANIYOR

OP. Dr. Dökmeci, fonksiyonel tıp sürecinde hastanın tüm öyküsüne hakim olmaları gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “Hastanın doğduğundan itibaren başına gelen, ailesinde yaşanan hastalıkları defalarca sorguluyoruz. Ailede kalp ya da romatizmal hastalıklar yaşayan biri var mı? Sindirim sistemi nasıl çalışıyor? Gerçekten sağlıklı besleniyor mu? Bizim için beslenme, egzersiz, stres yönetimi ve iyi bir uyku çok önemli. Her seferinde, atladığımız bir şeyler olmaması için yeniden sorguluyoruz. İki saat hasta bakmak, odaklanmak zor, ancak başka türlüsü mümkün değil. Beslenmesini mutlaka düzenliyoruz. Diyetler uyguluyoruz. Hemen hormon replasman tedavisine başlamıyoruz, en doğru sonucu alalım diye hazırlık dönemimiz var.”


DOĞAL HORMON MENOPOZDA ÖNEMLİ

FONKSİYONEL tıbbın ‘tam bir sağlık programı’ olduğunu söyleyen Dr. Dökmeci, bir çok hastalığı, daha ortaya çıkmadan önlemenin mümkün olduğuna işaret etti. Bunlardan biri de menopoz. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaklaşık 20 yıl önce yayınlanan çalışmasında menopoz tedavisinde kullanılan hormonların, kadınları meme kanseri yaptığı belirtildi. Dolayısıyla o dönemden itibaren neredeyse tüm dünyada hormon replasman tedavisi kullanımı neredeyse durdu. Bu süreçte menapoza bağlı olarak kadınlarda kardiyovasküler hastalıklar (kalp krizleri, inmeler vs), kemik erimesi ve alzheimer hastalığında hızla artma yaşandı.

DOĞALA EŞDEĞER HORMON
Dökmeci, “Hormon replasman tedavisi kullanmayarak kadınların meme kanseri olmalarını da engelleyemedik. 20 yılda hormon kullanmamamıza rağmen meme kanseri oranı hızla artmaya devam ediyor maalesef. İşte bu noktada fonksiyonel tıp, doğala eşdeğer hormon tedavisini gündeme getirdi. Bunun meme kanseri riskini artırmadığı bir çok uluslararası çalışmada gösteriliyor. Bu çalışmaları FTA sayesinde fark edebildik. Bu sayede uygun hastalarda uygun şekilde, tabii ki sıkı doktor gözetiminde bioeşdeğer hormon replasman tedavisi kullanabiliyoruz. Bu da yine fonksiyonel tıbbın bize bir armağanı” dedi.

AKNE VE SİĞİL DİYEREK GEÇME

GÜNÜMÜZDE bir çok kadının yaptığı önemli ihmallerden birinin de akneler ve genital siğiller olduğunu söyleyen Dr. Dökmeci şunları söyledi:
“Akneniz varsa kadın hastalıkları uzmanına görünün. Çünkü çoğu zaman hormonal dengesizliklerden kaynaklanır ve beraberinde de genellikle adet düzensizlikleri vardır. İnsanlar aknesini önemsiyor ama adet düzensizliğini hiç önemsemiyor. Adet düzensizliği en sık görülen problem. Ama komşusunda, arkadaşında, annesinde de olduğu için ‘herkesin başına geliyor’ diye düşünülüp önemsenmiyor.

HAYATINI ETKİLİYOR
Akne için geliyor, bakıyoruz adet düzensizliği de var. Yani hormonlarında bir sıkıntı var ve aslında temelde inflamatuar bir olay var. Çoğunlukla da teşhis polikistik over. Sık gördüğümüz bir hastalık. Kadının bütün geleceğini etkiler. İnsülin direnci yaratıp obeziteye neden olabilir, infertiliteye neden olur, doğru takip edilmezse uzun vadede çok daha ciddi sağlık problemleri yaratır. Hormon dengesini sağlayıp, problemleri çözdüğümüzde kadın çok kolay gebe kalabilir, menapoz dönemini rahat geçirir, rahim kanseri riski azalır gibi bir çok iyilik hali sıralayabiliriz. Akne deyip geçmemek lazım. Yine benzer şekilde HPV enfeksiyonu, yani genital siğiller var. Gidip yaktırılıyor ve geçti sanılıyor. Bu virüs koronavirüs gibi hücre içinde yaşıyor ve yok olmuyor. Biz ölene kadar o da orada yaşıyor. Bu virüsün birkaç çeşidi rahim ağızı kanseri yapıyor. Bu gibi konularda da mutlaka kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurulmalı.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!