Güncelleme Tarihi:
Sanıklar hakkında 15'er yıla kadar hapis cezası istenirken, mahkeme tutukluluğa ilişkin kararı inceledi ve Metehan Kavuk hakkında tahliye kararı verdi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY üyesi işadamlarına yönelik soruşturmasını sürdüren Cumhuriyet Savcısı Zafer Dur, iddianamesini hazırladı. Halen tutuklu bulunan eski Gediz Üniversitesi'nin kurucularından Orkide Yağları ve Küçükbay Şirketler Grubu sahibi işadamı Ahmet Küçükbay, Kavuklar Şirketler Grubu sahibi ve Gediz Üniversitesi'nin eski Mütevelli Heyet Başkanı Abdullah Kavuk, oğlu Metehan Kavuk ve Şeref Kuyumculuk'un sahibi Şeref Sipahi hakkındaki iddianame, İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Örgütün Ege Bölgesi'ndeki para trafiğini yürüttükleri ve örgüte finansal destek sağladıkları iddiası ile tutuklu bulunan 4 işadamının dosyasının, terör örgütü üyesi oldukları gerekçesi ile farklı zamanlarda tutuklanan diğer zanlıların dosyalarından ayrıldığı öğrenildi. Diğer zanlılarla ilgili iddianame hazırlıklarının sürdüğü açıklandı.
Mahkemenin kabul ettiği iddianameye ilişkin ayrıntılar da ortaya çıktı. Buna göre, işadamları Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay ve Şeref Sipahi'nin birlikte hareket edip FETÖ Terör Örgütü ile Gediz Üniversitesi'nin faaliyete geçirilmesi için Sipahi Eğitim Sağlık ve Spor Vakfı'nı kurdukları yer aldı. İşadamlarının kentte örgütün en önemli finansörleri oldukları, şüpheli Metehan Kavuk'un da üzerine atılı eylemleri babası Abdullah Kavuk ile birlikte gerçekleştirdiği, şüphelilerin örgüte mensubiyetlerinin sonucu olarak maddi ve nakdi yardım yapmalarının yanında, örgüt adına toplanan paraları yurt içi ile yurt dışında örgüt adına muhafaza, saklama, aktarma eylemlerini gerçekleştirdikleri ileri sürüldü.
FETÖ'YÜ 2005 YILINDA TANIMIŞ
Abdullah Kavuk, iddianamede yer alan ifadesinde, FETÖ olarak bilinen grubu 2005 yılında tanıdığını anlattı. Abdullah Kavuk, "Benim ve ailemin yaşam şekli cemaatin yaşam şekli ile hiç bir şekilde uyuşmaz. Benim çocuklarım Atatürk Lisesi'nde, Çakabey Koleji'nde, Koç ve Dokuz Eylül Üniversiteleri'nde okumuşlardır. Küçük oğlum Saint Joseph Lisesi'nde okumaktadır. Bu nedenle FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğum suçlamasını kabul etmiyorum. Tuskon'a bağlı hiçbir dernekte üyeliğim yoktur. Bank Asya'da şirket hesabı vardır ancak işlemeyen bir hesaptır. 2014 yılının ocak ayında paramızı çekmişiz" dedi.
Suçlamaları reddeden Abdullah Kavuk, "Benim İzmir cemaat yapılanmasında önde gelen iş adamlarından olduğum ve yapılanmanın babalar grubunda bulunduğum doğru değildir. Ben bu gruba hiç bir şekilde yardım etmedim. Sadece üniversite kurulurken vakıfta olduğum için taahhüt ettiğim yardımı yaptım. 2012 yılından bu yana da herhangi bir yardımda bulunmadım. Benim cemaatin umuma açık toplantılarına katıldığım oldu. Ancak gizli hiçbir toplantısına katılmadım. Hiç bir himmet toplantısına katılmadım. Kısmen siyasi ve bürokratlarda bu toplantılara katılırlardı. Dolayısıyla katılanların kimliği itibariyle legal olmayan bir görünüm hissetmedim. Ben adreslerde yapılan aramalarda bulunan çelik kasa içindeki 15 adet 1 Dolarlık banknotun olup olmadığını bilmiyorum. Şirket kayıtlarında olan bir para olması lazım. Benim şahsi olarak bildiğim bir para değildir" ifadelerine yer verdi.
"YAĞ YARDIMINDA BULUNDUM"
Tutuklu sanıklardan Ahmet Küçükbay ise aile yaşamını da anlattığı ifadesinde, "İşadamı olmam sebebiyle hemen hemen bütün bankalarda aktif yada pasif şahsi hesaplarım bulunmaktadır. Hatırladığım kadarıyla Asya Katılım Bankası'nda 2014 Ocak ayında açmış olduğum hesabımı 2015 yılı Mart ayında kapatarak hesabımdaki paraları Kuveyt Türk Katılım Bankası'na aktardığımı hatırlıyorum. Tüm bankalarda şirketlerimin hesapları bulunmaktadır" dedi.
Fethullah Gülen'in liderliğini yaptığı bu cemaat ile ilk temasım 1980 yılların başlarında şirketine bir cemaat mensubunun gelmesiyle olduğunu kaydeden Ahmet Küçükbay, şunları söyledi:
"Hayır işleri yaptıklarını, fakir çocukları okuttuklarını söyledi. Fakir çocukların kaldığı yurtlarda okuduğu okullarda ihtiyaçlarının olduğunu bu ihtiyaçları benim gibi hali vakti yerinde olan zengin işadamlarının bağışlarıyla karşıladıklarını söyleyerek benden şirket üretimimiz olan yemeklik yağ bağışı yapmamı istedi. Bende bu okullarda okuyup yurtlarda kalan öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik olarak yemeklik sıvı yağ yardımında bulundum. Bu şekilde Fethullah Gülen cemaatiyle tanışmış oldum. Bu yardımların fabrika kayıtlarımdan çıkışı şahsi hesabım üzerine olmuştur. Faturalar adıma kesilmiştir. Yardım yaptığım Fethullah Gülen cemaatine bağlı kuruluşlarda tarafıma yapmış olduğum yardımlara karşılık makbuz vermiştir. Şirket kayıtlarımız araştırılırsa gerek adıma kesilen faturalar, gerekse yardım makbuzları tespit edilecektir. Benim yardım yapmamdaki temel gaye babamın 'kapınıza gelip yardım isteyeni boş çevirmeyin' şeklindeki vasiyetini yerine getirmekti."
"AĞLAYIP ETKİ ALTINA ALMAYA ÇALIŞIYORDU"
Fethullah Gülen'le toplantı yaptığını da ifadesinde anlatan Ahmet Küçükay, ifadesini şöyle sürdürdü:
"1985 yılı olarak hatırladığım bir tarihte Bozyaka Yamanlar okulunda çay içeceklerini söyleyerek beni de davet etti. Bu davete icabet ettim. Yamanlar okuluna gittiğimizde ise bizi 5'inci kat diye belirtilen bir salona çıkardılar. Biz salona girdiğimizde yere oturduk ve salonda bizimle birlikte bir çok kişi vardı. Bir süre sonra Fethullah Gülen salona geldi. Herkes ayağa kalkarak hürmet gösterdi. Fethullah Gülen koltuğa oturup konuşmaya başladı. Konuşmaya içeriği çok ağır bir dilde olduğu için ben konuşma içeriğini anlamadım. Çoğu dini içerikli sözlerdi. Ama zaman zaman ağlayarak orada bulunanları etki altına almaya çalışıyordu."
Kapatılan Samanyolu Televizyonu'nun kuruluş süreci hakkında da bilgi veren Küçükbay, "1992- 1993 yıllarında Mahmut Akdoğan ve Hidayet Karaca, benim işyerime geldiler. Cemaat adına yayın yapacak olan bir televizyon kanalı kuracaklarını benden maddi destek istediler. Bende o anki durumumun elverdiği şekliyle destek oldum. Hatta o dönemde cemaate yakın tüm kişilerden para toplanıldığını biliyorum. Hatırladığım kadarıyla 1993 yılında İzmir 'de Samanyolu TV adı altında bir TV kanalı açtılar. Tam emin olmamakla birlikte belki bende bu kanala belli bir dönem ortak edilmiş olabilirim. Samanyolu TV belli bir süre sonra İstanbul iline taşındı. Samanyolu TV 'yi kalkındırmamız için ben ve benim gibi işadamlarından destek isterdi. Cemaat adına faaliyet yürüten Işık Sigortayı kurduk. İGİD 'e gerek kuruluş aşamasında gerekse daha sonradan üye yada yönetici olarak yerleştirilen işadamların tamamı cemaate yakın olan ve maddi destek veren kişilerdir. TUSKON 'un İzmir bölgesinden kurucuları arasında bende yer almaktayım" dedi.
30 mart seçimlerinden önce FETÖ'nün tavırlarıyla ilgili bazı siyasi ve bürokratlarla konuştuğunu ileri süren Ahmet Küçükbay, "Sonuç itibariyle bu cemaat görünümlü yapının devlete zarar vermeyi hedefleyen bir fitne odağı olduğunu anlayarak 15 Şubat 2015 yılında TUSKON, ESİDEF, İGİD 'ten tamamen ayrıldım. Ancak son yaşanan süreçten sonra FETÖ yapılanmasının bir Terör örgütü olduğunu anladım ve bu terör örgütüne hizmet ettiğini düşündüğüm bu kuruluşlardan istifa etmek suretiyle ayrıldım. 17-25 Aralık sürecinden sonraki gelişmelerle bu toplantı ve yemeklerin FETÖ/PDY Terör Örgütü kapsamında olduğunu anladım. Ben ve benim gibi sanayici ve işadamlarının FETÖ/PDY tarafından alçakça kullanıldığımı söyleyebilirim. Zaten şuan bize o toplantılara davet edenler suçlarını biliyor olacaklar ki kaçak durumdalar" dedi.
METEHAN KAVUK TAHLİYE EDİLDİ
Bu arada dosyayı inceleyen mahkeme, tutuklu sanıklardan Metehan Kavuk hakkında, tahliye kararı verdi. Metehan Kavuk ile tutuklu sanıklar Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi ise 13'üncü Ağır Ağır Ceza Mahkemesi'nde, önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.