Güncelleme Tarihi:
AMELİYAT öncesi hekim ve hasta görüşmesinin çok önemli olduğunu belirten Özel İzmir Gazi Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mustafa Öksüz, bu görüşmede hastanın beklentileri ve cerrahın bu beklentilerin ne kadarını karşılayabileceğinin ortaya konulması gerektiğini söyledi. “Hasta operasyondan ne beklediğini, hekim operasyon ile ne verebileceğini iyi bir şekilde anlatmalıdır” diyen Öksüz, hastaların genellikle sosyal, kültürel, toplumsal etkilerle gelişmiş olan kendi güzellik algılarına göre hareket ettiğini ve güzel bir vücuda sahip olmak için içgüdüsel görüşleri bulunduğunu kaydetti. Cerrahın görevinin ise zor olduğunu dile getiren Öksüz, hastanın, toplumun ve bizzat kendisinin beğeneceği bir operasyonu gerçekleştirmek zorunda olduğunu bildirdi. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte ameliyatların daha konforlu bir şekilde yapılabildiğini ifade eden Öksüz, çoğu operasyonun günübirlik işlem olarak gerçekleştirildiğini ve hastaların aynı gün taburcu edilebildiğini sözlerine ekledi.
BURUN ESTETİĞİ OPERASYONLARI
RİNOPLASTİNİN burnu yeniden şekillendirme ve yapılandırma ameliyatı olduğunu belirten Op. Dr. Mustafa Öksüz, “Amaç burnu hem fonksiyonel hem de estetik açıdan daha iyi hale getirmek” dedi. Her insanın yüz ve vücut yapısı gibi burnun da kendine özgü bir şekli olduğunu dile getiren Öksüz, burundaki değişikliklerin yüz genelinde belirgin, doğal ve güzel bir görünüm sağladığını vurguladı. Öksüz, “Ameliyatın esas amacı, yüz hatlarıyla uyumlu, doğal ve göze hoş gelen, iyi görünen bir burun oluşturmaktır. Rinoplasti için ideal yaş genellikle 18–35’tir. Estetik bir burun elde ederken, fizyolojik işlevlerini korumak çok önemlidir. Biz plastik ve estetik cerrahlar aldığımız mikrocerrahi eğitiminin de katkısıyla dokuda en az travma olacak şekilde ameliyatlarımızı yaparız. Bu da bize daha az ödem, daha az morluk, postop dönemle daha erken sonuç alma gibi faydalar sağlar” dedi.
MEME ESTETİĞİ: ARTAN ÖZGÜVEN
Meme estetiğinin plastik cerrahinin en temel konularından biri olduğunu belirten Öksüz, sık yapılan operasyonlardan olduğunu ifade ederek, şu bilgileri verdi:
- Meme Büyütme Ameliyatları: Meme büyütme ameliyatlarında genelde silikon protezlerin kullanılır. Bunlar oldukça güvenli materyallerdir. Hasta güvenliği açısından meme büyütme ameliyatlarında yeryüzündeki en invert (doku ile reaksiyona girmeyen) maddelerden olan silikondan üretilmiş protezler kullanılmaktadır.
- Meme Küçültme ve Dikleştirme: Meme estetiğinde aynı zamanda hastanın kendi dokusunu da kullanarak, mastopeksi, yani memeyi dikleştirme cerrahisi de yapılabilmektedir. Yine meme küçültme ameliyatı da çok sık uygulanan bir ameliyattır. Çünkü süt verme sonrasında memede süt bezinin çekilmesiyle meme dokusunda sarkma ve hacim kaybı oluşabilmektedir. Bunların hepsinin çözümü cerrahi operasyonlarla yapılabilmektedir.
- Emzirmeye Engel Değil: Sık sorulan sorulardan biri de meme protezinin süt vermeye engel olup olmayacağı. Bu cerrahi prosedürlerde meme dokusu altına, kas altına ya da kasın üzerindeki ince bir örtü altına protez konmaktadır. Meme protezi, süt bezlerine ve meme dokusuna anatomik zarar vermemektedir. Süt kanalları ve bezleri korunmaktadır. Bu anlamda süt verme ile ilgili hastaya bağlı nedenler dışında bir engel oluşmamaktadır.
KARIN GERME VE LIPOSUCTION
Karın germe ameliyatının bir çeşit estetik cerrahi operasyonu olduğunu belirten Op. Dr. Mustafa Öksüz, özellikle hamilelik ve doğum sonrasında karın bölgesindeki kaslar ve derinin eski formuna kavuşamadığını bildirdi. Bundan dolayı bölgede deformeler oluştuğunu ve sarkmalar meydana geldiğini dile getiren Öksüz, “Bu da estetik açıdan hoş olmayan bir görüntüye yol açar. Normalin üzerinde kilo alımıyla geçen hamilelik ve ikiden fazla doğum yapmış olan kadınlarda bu deformasyon daha fazla oluşur. Bu durumlarda hastalara karın germe ameliyatı önerilir ve estetik açıdan düzgün görünen bir karına kavuşması sağlanır” diye konuştu, hastaya özel cerrahi uygulandığını sözlerine ekledi. Sarkıklık ve gevşekliğe ek olarak uygun hastalarda aynı anda uygulanabilen liposuction ile yüz güldüren sonuçlar alınabildiğini de kaydeden Öksüz, “Aşırı yağlanma da varsa, karın bölgesindeki fazla yağlar liposuction adı verilen yöntemle alınır. Karın duvarı zarları üzerinde yerleştirilen toplayıcı dikişler sayesinde gevşemiş olan karın kasları sıkılaştırılır ve eski sertliğine kavuşturulur” ifadelerini kullandı.
DOLGU VE BOTOKS TEDAVİSİ
Hyalunorik asit teknolojisindeki gelişmelerin, yüzün ameliyatsız estetiğinde önemli bir yeri olduğunu belirten Op. Dr. Mustafa Öksüz, elmacık kemiği, çene gibi alanlarda daha yoğun, daha kalıcı molekülleri tercih ettiklerini söyledi. Dudak ve çevresi, göz altı gibi alanlarda daha jölemsi ve yumuşak dolguların doğal sonuçlar verdiğini vurgulayan Öksüz, botoks tedavisinin mimik kaslarını çok sık kullananlara, ince çizgisi olanlara, kaşı düşük olanlara ve dudak üstü çizgisi olanlara uygulanabildiğini bildirdi.
YURTDIŞINDAN
TERCİH EDİLİYOR
BİR çok branşta olduğu gibi estetik ve plastik cerrahide de ülkemizin yurt dışında yaşayan hastalar tarafından tercih edildiğini belirten Op. Dr Mustafa Öksüz, estetik ve plastik cerrahi ameliyatlarında dünyada ilk 5’te yer aldığımızı söyledi. Öksüz, “Bunda gelişen teknoloji, güçlü sağlık altyapısı, eğitimli personel ve hekim kadrosuyla başarı oranı yüksek ameliyat sonuçlarının etkili olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Kulak-burun-boğaz hastalıkları
yaşam kalitenizi düşürmesin
Özel İzmir Gazi Hastanesi KBB Uzmanı Prof. Dr. Arif Şanlı, baş dönmesi (vertigo), işitme kaybı ile özellikle çocuklarda daha sık görülen ve yine erişkinlerde de görülebilen bademcik ve geniz eti hastalıklarının, kişilerin yaşam kalitesini azalttığını ve mutlaka tedavi edilmeleri gerektiğini açıkladı.
VERTİGONUN bir hastalık değil, Latince ‘bir şeyin etrafında dönme’ anlamına geldiğini belirten Özel İzmir Gazi Hastanesi KBB Uzmanı Prof. Dr. Arif Şanlı, bazı insanların denge problemlerini baş dönmesi olarak nitelendirdiğini söyledi. Vertigonun çoğunlukla iç kulak probleminden kaynaklandığını kaydeden Şanlı, “Şiddetli bir şekilde kendisinin veya çevrenin dairesel dönmesi, beraberinde bulantı-kusma olması, bazen çınlama ve işitme kaybının eşlik etmesi durumunda kulak burun boğaz doktoruna başvurun. Baş dönmesi, dengesizlik hissi, kendini boşlukta hissetme, yer kayması, bir tarafa yanlama şeklinde oluşabilir. Bu durumlarda nörolojik hastalıkları da göz önünde bulundurmak gerekir” dedi, baş dönmesine neden olan tıbbi rahatsızlıklar hakkında şu bilgileri verdi:
- DOLAŞIM: Dolaşım bozuklukları, baş dönmesinin en sık nedenleri arasında. Beyniniz yeterince kan almazsa, başınız dönmeye başlar. Damar sertliğinden dolayı olabilir. Çoğunlukla yüksek tansiyon, şeker hastalarında ve kan yağları yüksek olanlarda görülür. Bazen de kalp fonksiyonları yetersiz veya kansızlık şikayeti olanlarda rastlanır. İç, kulak yeterince kan alamazsa, daha özel bir baş dönmesi durumu olan vertigo ortaya çıkar. İç kulak, kan dolaşımındaki değişikliklere çok hassas. Bu yüzden beyin için bahsedilen zayıf kan dolaşımı durumlarının hepsi iç kulak için de geçerli.
- YARALANMA: Kafatasında meydana gelen, iç kulağı da zedeleyen bir kırık sonrasında aşırı, kısıtlayıcı bir vertigoyla birlikte bulantı ve işitme kaybı gelişir.
- ENFEKSİYON: Virüslerden, örneğin soğuk algınlığı ve grip, iç kulağı ve onun beyinle olan sinir bağlantılarını etkileyebilir. Bu durum vertigoya neden olurken, işitme genellikle etkilenmez. Buna rağmen bakteriler sonucunda oluşan enfeksiyonlar hem denge hem de işitme fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Kulak akıntısı yapan ve kemiği eriten orta kulak iltihaplarında denge organı da iltihaplanır.
- NÖROLOJİK HASTALIKLAR: Multipl skleroz, sifiliz, tümör gibi sinir sistemini etkileyen hastalıklar, dengenin bozulmasına neden olur. Bunlar nadir nedenler olmasına rağmen doktorunuz muayene sırasında bunları da düşünecektir.
NASIL TEDAVİ EDİLEBİLİR?
Baş dönmesi ve araç tutması olaylarının büyük çoğunluğunun hafif olduğunu ve kişinin bunu kendi kendine tedavi edebildiğini belirten Prof. Dr. Arif Şanlı, ancak ağır veya giderek daha da ağırlaşan vakaların kulak burun boğaz, denge ve sinir sistemi konusunda uzman bir doktor tarafından takip edilmesi gerektiğini söyledi. Şanlı, vertigonun sebebine göre ve hastanın şikayetlerine göre kişiye özel tedavi uygulandığını belirterek, “Baş hareketleriyle kısa süreli baş dönmelerinde, özel manevralarla tedavi yapılmakta, iç kulak basıncının arttığı uzun süreli baş dönmesi yapan Meniere hastalığınde ilaç tedavisi, kulak içine ilaç verilmesi veya ameliyatlar yapılmaktadır” ifadelerini kullandı.
İŞİTME KAYBI, KONUŞMA
VE ANLAMAYI ETKİLER
HER 10 kişiden birinde işitme kaybı yaşandığını belirten Prof. Dr. Arif Şanlı, bu durumun normal konuşmayı ve anlayabilmeyi etkilediğini söyledi. İşitme kaybıyla birlikte kulak çınlaması ve baş dönmesi görülebileceğini vurgulayan Şanlı, özellikle eğitim çağındaki işitme kayıplarının, çocukların gelişimini, başarısını, sosyal yaşamını ve ilişkilerini etkilediğini bildirdi. Şanlı, “Dış ve orta kulağa bağlı işitme kaybında ilaç tedavisi veya ameliyatlarla işitmeyi düzeltmek mümkün. İç kulağa bağlı işitme kaybında ise işitme cihazları yardımcı olabilir. Son zamanlarda işitme kaybında bir çığır açan koklear implant (biyonik kulak) ameliyatlarıyla artık sağır-dilsiz hastalığının küçük yaşta önüne geçilebilmektedir” dedi.
BADEMCİK VE GENİZ
ETİNE DİKKAT EDİN
BADEMCİK ve geniz etinin 4-5 yaşlarda daha sık olmak üzere enfeksiyonlara bağlı olarak büyüdüklerini belirten Prof. Dr. Arif Şanlı, ileri yaşlarda küçülme eğilimi gösterdiklerini açıkladı. Geniz etinin büyük olmasının burundan solunuma engel oluşturduğunu vurgulayan Şanlı, şöyle devam etti: “Ayrıca kulak ve sinüslerin boşalımını bozarak değişik boyutta problemlere yol açar. Bu çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma, gece öksürükleri, burun akıntıları gözlenmektedir. Kronik geniz eti ve bademcik iltihapları veya büyümeleri diş, çene, yüz gelişiminde bozukluklar ve konuşma bozukluğu, apne, eklem romatizması, kalp ve böbrek hastalığı gibi komplikasyonlara yol açabilmektedir. İlaç tedavisinden fayda görülmediğinde cerrahi olarak çıkarılırlar. Son bir yılda yedi defa veya son iki yılda yıl başına beşer defa veya son üç yılda yıl başına üçer defa ya da daha sık ateşli bademcik iltihaplanması geçirilmesi, difteri (kuş palazı) mikrobu taşıyıcıları, kalp kapak bozukluğu olan kişiler göreceli kriterler arasında yer alır.”