Güncelleme Tarihi:
SAKIN HAFİFE ALMAYIN
Alerjik hastalıklarda belirtilerin etkilenen doku ve organa göre değiştiğini belirten Doç. Dr. Sözmen, “Alerjik rinit burnun, alerjik konjunktivit gözün, alerjik astım alt solunum yollarının ve ürtiker (kurdeşen, dabaz) ya da egzama derinin etkilenmesiyle ortaya çıkan hastalıklardır. Birden fazla sistem veya organın etkilenmesi durumunda ise ‘anafilaktik şok’ olarak bilinen, acil müdahale gerektiren ve ölümcül olabilen klinik tablo ortaya çıkabilir” diye konuştu. Alerjik hastalıkların sıklığının yıllar içinde giderek arttığını kaydeden Doç. Dr. Şule Çağlayan Sözmen, “Bu artışta çevresel faktörler çok önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü, çevresel faktörlerin bağırsak florasındaki probiyotik bakteri çeşitliliğini ve sayısını etkilediği gösterilmiştir. Zorunlu durumlar dışında elektif sezeryanla doğmuş olmak, hayatın erken döneminde antibiyotik kullanmak ve hayatın ilk 4-6 ayında yetersiz anne sütü alımı bağırsak florasını olumsuz etkileyerek alerjik hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Anne sütü gerek floraya olumlu etkilerde bulunarak, gerek anneden geçen bağışıklık destekleyici hücrelerin çocuğa aktarılmasını sağlayarak alerjik hastalıkların ortaya çıkmasını önlemede önemli rol oynar” ifadelerini kullandı.
GENETİK FAKTÖRLER
Alerjinin vücudun verdiği aşırı bir bağışıklık yanıtı olduğunu ifade eden Doç. Dr. Sözmen, toplumun büyük bir kısmı için zararsız olan polen, ev tozu ya da süt, yumurta gibi besin alerjenlerine bu kişilerin hapşırık, burun akıntısı, burun kaşıntısı, hırıltı, kurdeşen şeklinde döküntü veya egzama şeklinde tepkiler verebildiğini bildirdi. Doç. Dr. Şule Çağlayan Sözmen, “Bu yanıt anne ve/ veya babadan kalıtımsal olarak edinilebilir. Sonuçta sadece anne ya da baba alerjikse çocukta yüzde 30-50, hem anne hem de baba alerjikse yüzde 60-80 oranında alerjik hastalık görülebilir” dedi.
ÇOCUKLARINIZI BUNALTMAYIN
Astımın, bronşların içinde yangıya ve kasılmaya yol açan bir hastalık olduğunu söyleyen Doç. Dr. Şule Çağlayan Sözmen, “Bronş içinde yangıyı, yani kızarıklık ve balgam oluşumunu sıklıkla artıran faktörler alerjenler (ev tozu, polen, kedi, köpek), viral enfeksiyonlar, hava kirliliği, sigara dumanıdır. Astım çocukluk çağında iyi tedavi edilir ve bronş içinde oluşan kızarıklığın zamanla akciğer fonksiyonlarında kalıcı kayba neden olması önlenirse erişkin dönemde de hastalığın devam etme olasılığı azalır. Bu durumda yaşa uygun düzenli tedavi, alerjenlerden korunma ve gerekirse alerjen immunoterapisi astımın erişkinliğe taşınma olasılığını azaltabilir” şeklinde konuştu.
SPOR YAPMASINDA SAKINCA YOK
Çocuklarında alerji, özellikle de astım olan anne-babaların, “Dışarı çıkma, koşma, spor yapma” gibi yasaklarla çocukları bunalttığını ancak bu tutumun yanlış olduğunu belirten Doç. Dr. Sözmen, ekledi: “Astım kontrol altında olduğu sürece biz hekimler çocukların spor yapmalarını istiyoruz. Çünkü sporun hem akciğer kapasitesini artırıcı etkisi var, hem de çocuklarımızı obeziteden koruyor. Astımlı hastanın obez olması astım atağına girme olasılığını malesef artırıyor ve astımın daha zor kontrol altına alınmasına neden olabiliyor.” Egzamada deri bakımının çok önemli olduğunu, bebeğe kısa ve sık, mümkün olduğu kadar ılık suyla duş aldırmak gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Şule Çağlayan Sözmen, “Ardından, deriyi çok hırpalamadan hafifçe kurulamak ve cilde nemlendirici sürerek kurumasını önlemek çok önemlidir. Cildi sıkmayacak bol ve pamuklu giyecekler giydirilmelidir. Kullanılan şampuan ve vücut yıkama ürünü de cildi kurutmayacak ve tahriş etmeyecek nitelikte olmalıdır. Egzamalı çocukların bulundukları ortam da aşırı sıcak ya da soğuk olmamalı, sabit ısı ve nemde olmalıdır” dedi.