Güncelleme Tarihi:
İZMİR Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve Baro Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Nuriye Kadan, çocuk işçiliği sorununa dikkat çekti. Bu sorunun dünyada ve Türkiye'de başlıca insan hakları sorunlarından olduğunu söyledi.
Çocukların ve gençlerin korunması hakkının uluslararası insan hakları sözleşmelerinden doğan bir sosyal insan hakkı olduğunu dile getiren avukat Nuriye Kadan, bunun yanında Anayasa'nın 50. maddesinde de çocukların çalışma koşullarının korunmasının anayasal bir görev olarak düzenlendiğini vurguladı. Avukat Kadan, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, kimsenin yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamayacağını, küçüklerin çalışma şartları bakımından özel olarak korunacaklarını, çocuklar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağını söyledi. Bunun yanı sıra devletin de her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alma ödevi bulunduğunu belirtti.
Tüm bu mevzuatın amacının çocuk işçiliğinin tamamen sonlandırılması olduğuna değinen Kadan, "Ancak bunun kısa vadede gerçekleşmesi mümkün olmadığından ilk aşamada çocukların ekonomik sömürüye maruz kalmamaları, tehlikeli işlerde çalıştırılmamaları, eğitimlerinin, sağlıklarının ve gelişimlerinin zarar görmemesi için düzenlemelere gidilmeli, belirli yaşta küçüklerin çalıştırılması yasaklanmalı ve çocuk işçilerin çalışma koşullarının yetişkin işçilere göre farklılaştırılması gerekmektedir. Çocuk işçiliğin güvence altına alınmasında tek başına pozitif hukuk yeterli değildir. Bu konu mevzuat ve uygulama olarak iki boyutlu bir konudur. Bu nedenle bu sorun tartışılırken hukuki düzenlemeler ile uygulama da dikkate alınmalıdır. Uygulama alanına bakıldığında dünyada 200 milyona yakın çocuk çalışma hayatındadır. Bu sayının yarısından fazlası tehlikeli işlerde çalışmaktadır. Türkiye'de de olumlu bir tablo bulunmamaktadır. Avrupa Birliği ilerleme raporlarında da bu konu sık sık eleştirilmektedir. Eleştirilerin en başında çocuk işçiliği ile mücadelenin daha fazla olması gerektiğidir. Çocuk işçiliğindeki çalışma yüzdelerinde ve iş kazasında ölen çocuk sayısında her geçen gün artış olmaktadır. Tüm bu sorunların çözümlenmesine yönelik engeller Türkiye için de geçerlidir. En başta çocuk işçiliği ile ilgili olarak mevzuatımızda dağınık hukuki düzenlemeler mevcuttur. Çocuk işçiler kanundaki açıklar nedeniyle İş Kanunu kapsamı dışında kalmakta farklı kanunlara tabi olmaktadırlar. Öncelikle bu farklı uygulamaların ve mevzuat boşluklarının doldurulması ve eşit, adaletli tek bir mevzuatın olması gerekmektedir" dedi.
Çocuğun çalışma hakkı ile eğitim hakkının birlikte değerlendirilmesi, zorunlu eğitim kapsamında dikkate alınması gerektiğini belirten Kadan, "Zira zorunlu eğitim hakkı, çocuğun çalışma hayatından uzaklaştırılmasına hizmet etmektedir. Bu kapsamda çalışmak değil okumak isteyen çocuğa ve ailesine maddi ve manevi destek sağlanmalıdır. Ancak ülkemizde bu konuda bilimsel gereklilikler arka planda tutulmakta politik ve ideolojik gayelerle mevzuat hazırlanmakta hatta defalarca bu mevzuat değiştirilmektedir. Zorunlu eğitim yaşı ve asgari çalışma yaşının birbiri ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Yetersiz mevzuatın ve buna bağlı uygulamanın titizlikle gözden geçirilmesi ve aradaki boşluklardan faydalanılarak istismar edilen, kayıt dışı çalıştırılan çocukların korunması ana hedef olmalıdır. Çocuk işçiliği sorununa ilişkin olarak uygulama ve mevzuattaki düzenlemeler çözüme değil daha da çözümsüzlüğe yol açmaktadır. İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak, siyasal iktidarı, çocuklara yönelik eşit, adaletli ve öncelikle eğitimlerine ve çocukluklarını yaşamaya yönelik kanuni düzenleme ve uygulama alanları yaratmaya, zorunlu eğitimi temel standartlara bağlanmaya ve çocuk işçiliğine yönelik etkin tedbirler almaya davet ediyoruz" diye konuştu.
Bahri KARATAŞ / İZMİR, (DHA)
FOTOĞRAF