Güncelleme Tarihi:
TÜRK-İŞ'e bağlı Demiryol-İş İzmir Şubesi çalışanları ile TCDD ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ortak olduğu İZBAN A.Ş. yönetimi arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden sonuç çıkmaması ve işçilerin grev yapması kentte CHP ile AK Parti arasında gerginliğe neden oldu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Aziz kocaoğlu işçileri ziyaret eden AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican'ı sorunu siyasete alet etmekle suçladı. Delican da "Ben onun bürokratı değilim. Ne ben ne de bu kentin sahibi olan insanlar onun şirketinde çalışmıyor. Burada İzmirli hemşerilerimizi şirket elemanı olarak görmekten vazgeçsin. Bizler pazarlık malzemesi değiliz" dedi.
Kocaoğlu, dün (cumartesi) Selçuk'da içme suyu şebekesinin yenilenmesi töreninde yaptığı konuşmada "Bu arkadaşın oraya gitmesi İzmir'i karıştırdı. Aynı sendikayla metroda sözleşmemiz var. Buradan cesaret alarak ESHOT'ta şoförler 'fazla mesai yapmayacağız' demeye başladı. Bu çıkışı kim yaptı? Bülent Delican yaptı. Hakkı var mı ? Yok. Yetkisi var mı? Yok. İşi biliyor mu? Bilmiyor. Niye yaptı? Bu kadar önemli projeler siyasete alet edilmeye değer mi? Yazık değil mi İzmirli'ye" demişti. Delican, Kocaoğlu'nun bu sözlerine yazılı açıklama ile yanıt vererek, şunları söyledi:
"İZBAN krizinin biran önce bitirilmesi için taraflarla görüşme süreci başlattım. İZBAN Genel Müdürü, TCDD Bölge Müdürü, Yol-İş Sendikası temsilcileri ve işçiler ile görüştüm. Son olarak Kocaoğlu’ndan yüz yüze görüşme talebinde bulundum. Ancak oldukça nezaket dışı bir şekilde bu talebime telefonla yanıt vererek ‘konu İZBAN ise yüzde 15 zam verdim, bu konuda görüşmem’ dedi. Ben de bu kadar önemli bir konuda görüşme talebimin gayet doğal olduğunu, İzmirli hemşerilerim adına aradığımı söyledim. Konunun muhataplarıyla saygı ve nezaket içerisinde çözüm, uzlaşı odaklı yaptığım görüşmelerden nedense sadece kendisi büyük bir rahatsızlık duydu. Tüm içtenliğimle işçileri ve temsilcileri dinlemeye gittim ve yalnız gittim. Bir formül aradım. Kendisiyle yaptığım telefon görüşmesini de asla kamuoyuyla paylaşmadım. Ne yazık ki birebir yaptığımız görüşmeyi üstelik bunu saptırmak suretiyle anlatan ben değilim. Eğer ahlak sorgulayacaksa, devlet adamlığı ve diplomasi kurallarını sorgulayacaksa bu açıdan sorgulasın. Sadece uzlaşı ve diyalog çağrısı yaptım. Halkın derdini dert edindim ki görevim budur. Söylediği gibi, konuyu siyasi malzeme yapacak olsaydım, 5 gündür her yerde konuşur, tutarsızlıkları nedeniyle eleştiri yağmuruna tutardım."
"KİMSE EŞYA YAHUT ROBOT DEĞİL, KONUŞMAK, DOKUNMAK DEĞERLİDİR"
Delican, grev süresince işçilerin istediği ücretin kaç katının kaybedildiğinin hesaplanması gerektiğini belirterek, "Beş ay boyunca yapılan görüşmelerden bihaber olan Aziz Bey, grev günü ayağına aldığı topu taca atmanın peşinde. Yüz binlerce İzmirlinin çilesi haline gelmiş bir meseleye, yönetemediği bir krize 'kötü adam' arıyor. Üslubumu asla bozmayacağım. Ahlaklı davranışı da, devlet ve siyaset adamlığını ve terbiyesini de kurallarına göre sergilediğimi kendisi gayet iyi bilir. Önce büyüttükleri ve açmaza sürüklenen İZBAN krizini çözsün. Bu krizin iki bileşeni var. Birincisi diyalog eksikliği, ikincisi de ücret adaletsizliği. Bir belediye başkanı için süresiz grev kararına varan bir toplu sözleşmede sendikanın talebini gazeteden öğrenmiş olmak çok vahimdir. Önce kendisine doğru ve birebir diyalog kanalları açsın. Kimse eşya yahut robot değil, konuşmak, dokunmak değerlidir. İnatlaşıp, sertleşmek ve günah keçisi aramak yerine sorunun çözümüne odaklansın. Ayak sürüyüp, diretmek yerine grev süresince işçilerin istediği oranın kaç katının kaybedildiğini hesaplasın" dedi.
"İŞÇİYİ KÖŞEYE SIKIŞTIRARAK TOPLU SÖZLEŞME YAPILMAZ"
Belediyenin yaptırdığı anketlerde bile ulaşımın birinci sorun olduğunu belirten Delican, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ulaşım kangrenine şimdi de toplu sözleşme sancısı ve kanaması eklendi. İş gücü, sistemi ayakta tutar; işçiler öcü değildir. Burası at pazarı ya da güreş meydanı değildir. Herkesin mutlu olacağı bir formül her zaman vardır. Diyalog çağrısı yaptığım için beni pazarlığı bozan taraf olarak asla suçlayamaz. Ama bu niyet ve bakış açısına bağlıdır. Kocaoğlu tarafıma yönelttiği toplu sözleşme sorgusuyla haddini aşmıştır. Ben onun bürokratı değilim. Ne ben ne de bu kentin sahibi olan insanlar onun şirketinde çalışmıyor. Burada İzmirli hemşerilerimizi şirket elemanı olarak görmekten vazgeçsin. Bizler pazarlık malzemesi değiliz. İzmirlilere çile çektirerek, işçiyi köşeye sıkıştırarak toplu sözleşme yapılmaz. Yüz tane toplu sözleşme yapmasıyla övüneceğine altı aydır yapmadığı sözleşmeye baksın. Ne yazık ki durum, masamın başında oturup izleyemeyeceğim kadar vahimdir. Ben tarafsam, bu ızdırabı yaşayan halkın tarafıyım. Bu şehrin tarafıyım, emeğin tarafıyım. 6 Haziran'dan bu yana geldikleri yer, işçilerin süresiz grev kararı ve halkımızın günlerdir yolda kaldığı gerçeğidir. Kapılarından yolcu taşan otobüsler, yığılmış duraklar, üç katına çıkan mesafeler. Bu durumda; iktidar partisinin İzmir'deki temsilcisi olarak sorunun tıkandığı yeri bilmek istemem ve tarafları dinlemem kadar doğal ne olabilir? Daha ne kadar devam edeceği belli olmayan bir çileyi, görmezden mi gelmeliydim? O zaman mı iyi ve ahlaklı bir devlet adamı, siyasetçi olurdum? Yaşadığı ve görevli olduğu şehrin gündemindeki en büyük krize kayıtsız kalmayan bir siyasetçi mi yanlış yapıyordur; yoksa tüm diyalog kapılarını sımsıkı kapatıp, yaptığı telefon görüşmesini çarpıtarak deşifre eden bir yerel idareci mi? Bunu İzmir halkının takdirine bırakıyorum."
"BİZE KİMSE ROL BİÇMESİN"
AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican, kimsenin kendisine rol biçmemesini isteyerek, kentte sorun nerede varsa orada olacağını söyledi. Delican, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu sorunun faturası çok ağır. Tüm taraflar kaybediyor. Halk kaybediyor, işçiler kaybediyor, İzmir kaybediyor. Bu krizin kaybetmeyeni yok. Günde 350-400 bin yolcu taşıyan İZBAN'ın 5 günlük grevdeki kaybı en az 1 milyon 250 bin liradır. İşçilerin istediği yıllık zam oranı toplamda 5 günlük kaybın yarısı bile değildir. Vatandaşlarımızdan telefon ve mesaj yağmuru alıyorum. Herkes yaşadıkları mağduriyetin sona ermesini istiyor. Öte yandan birileri de istiyor ki; Bülent Delican koltuğundan kalkmasın, hiçbir şeye karışmasın, kulaklarını tıkasın. O türlü siyaset ve siyasetçinin devri çoktan geçmiştir. Biz Tire’de köy mallarının satışında, Körfezin ÇED raporunda, İzmir’in çöp sorununda, kentsel dönüşümde hemşerilerimizin yanında olduysak çözüm odaklı olduysak burada da tavrımız aynıdır. Bize kimse rol biçmesin. İzmir'e kaybettiren ne varsa, sorun neredeyse orada olurum, olacağım da. Hele İZBAN gibi sokağa taşan ve iflah kesen bir krizde vebal altında kalmamı bekliyorlarsa daha çok beklerler. İzmir'in yerel ya da genel her sorununa duyarlılıkla ve çözüm noktasında yaklaşıyoruz. Bu yaklaşımım Kocaoğlu’nun ezberini fena halde bozmuş olacak ki beni şehri karıştırmakla suçluyor. İZBAN krizinin de takipçisiyiz. Bu takip, kimseyi rahatsız etmesin."
İZMİR, (DHA)
FOTOĞRAF