Güncelleme Tarihi:
Edebiyat öğretmeni anne ile denizcilik işletmeleri müdürü babanın tek çocuğu olarak 1976’da İstanbul’da doğan Seda Yaman, sokakta büyüyen şanslı kuşaktan... “Küçükken hep sokaklarda oynardım” diyen Yaman, “Hatta eve girmemecesine. Bazı taşları seçerek toplardım. Sonra da bir betona oturup kırılmış cam parçalarıyla onları kazıyarak tozlarını çıkartırdım. Sonra da o tozları ıslatıp heykelcikler yapardım. Bir nevi kendim icat ederek” diyerek, çamurla asıl macerasının nasıl başladığını paylaştı. Anne-babasının hem eğitim hayatı, hem de mesleğini seçme konusunda her zaman kendisine çok destek olduklarını söyleyen Seda Yaman, “Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Heykel Ana Sanat Dalı’nı bitirdikten sonra birkaç gazetenin istihbarat servisinde muhabirlik yaptım. Ardından 18 yıl dergilerde konser-sahne fotoğrafçılığıyla birlikte eş zamanlı olarak seramik çalışmalarıma devam ettim. İstanbul’da geçen 34 yıl boyunca kalabalık, şehir karmaşası ve sonucunda oluşan sebepsiz koşuşturma, hayatın her alanında sürekli bir yerlere yetişme hali, beni bir gün, ‘Ben şehir için yaratılmış bir organizma değilim’ diyerek Bodrum’a gelmeme sebep oldu” diye konuştu.
DÖRT AY YELKENLİDE YAŞADIM
Bodrum’a ilk adım attığında 3-4 ay kadar bir yelkenlide yaşayan Yaman, bu süreçte neler yapabileceğini kurgulamış. Seda Yaman, “Sonrasında Gündoğan’ın dağ yamacına küçük bir taş eve yerleşip, aynı mekanda atölyemi de oluşturarak yaşamaya başladım. Zaman içinde, yaşadığım bölgenin ve koşulların etkisiyle kendime dönmeyi, kendimi yaşayabilmeyi seçtim. Bu durum çamurla ve sırların kimyasıyla olan ilişkimi derinleştirip çalışmalarımı daha yalın ve bir o kadar da doğayla uyumlu hale getirdi. Şimdi Yalıkavak’taki ev ile atölyemde hayatıma ve çalışmalarıma devam ediyorum” ifadelerini kullandı.
CEBİMDEKİ YABANCI’NIN SOFRASINDA
TASARIMCI olarak kendi ismiyle markalaşma yoluna giden Seda Yaman, “Ürünlerimin satışını çoğunlukla internet üzerinden, kendi web sayfamdan ve birkaç tasarım firması üzerinden yapıyorum. Filmlerini izlemeye başladığımdan beri hep Ferzan Özpetek’in sofrasında olma hayali kurmuşumdur. Yapımcılığını kendisinin yaptığı ve Serra Yılmaz’ın yönettiği ‘Cebimdeki Yabancı’ filminde, benim seramik şarap bardaklarım kullanıldı. Dolayısıyla bir biçimde o sofrada bulunmuş oldum” bilgisini verdi.
HER PARÇA RUTİNİN DIŞINDA
GELECEKLE ilgili hedeflerine de değinen Seda Yaman, “Uyandığım anda yeni bir şeyler yaratmanın, üretmenin heyecanını taşımak istiyorum. Başkalarının yaşamlarına basit, sade ama kıymetli hoşluklar katma misyonuyla ilerliyorum. Her parça rutinin dışında. Kullanan, evinde bulunduran kişinin, başka hiçbir yerde bulamayacağı bir orijinal oluyor. Bu nedenle de daha çok kullanılabilir objeler yapmayı tercih ediyorum” diye konuştu.
KEYİFLİ VE HEYECANLI BİR DENEYİM
SEDA Yaman, “Sanatı günlük yaşama dahil etmek, güzelliği her an 5 duyuyla buluşturmak, insanların kullandıklarıyla keyifle ilişki kurabilmesi benim için önemli. Aslında özgün bir tasarıma sahip olmak tasarımın içindeki duyguya, emeğe, hikayeye, enerjiye kendi mekanında yer açmak demek. Seramik çok enteresan bir alan. Her yaptığım çalışmada olasılıkları görmek için sabırsızlanıyorum. Her defasında kullandığınız malzemeyle ilgili bambaşka şeyler keşfediyorsunuz. Bütün bu süreç benim için keyifli ve heyecanlı bir deneyim yolculuğu” dedi.