Güncelleme Tarihi:
Doç. Dr. Ruhan A. Uzel
Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı
Her ne kadar kavram tanımındaki karışıklıklar geçen zaman içinde devam etse de organik yaşamın bireylerin yaşamlarına güzel dokunuşlar yaptığı kaçınılmazdır.
Kavram dikkat çekmeye başladığı dönemlerde üretimden tüketime kadar uzanan gıda zincirinde hem operasyonel açıdan, hem de beslenme etmenleri anlamında daha çok geleneksel yöntemlerin ağırlıklı olarak uygulandığı bir işleyişi temsil etmekteydi.
Ancak ilerleyen zamanda doğal olmayan sürece karşılık kullanılan teknikler ya da uygulamalar bütünü olarak anlam genişlemesi içine girmiştir ve birçok konuda özellikle çevre bilinciyle bütünsel değerlendirilmiştir.
Bu anlamda tarım sektörü organik kavramla ön planda olmuştur.
Organik tarım bilinçli ya da bilinçsiz olarak yanlış birtakım uygulamalar neticesinde doğada bozulan dengeyi yeniden sağlamak amacıyla alınan tedbirlerin bütünüdür.
Atalık tohumları korumak ve üretimin devamlılığını sağlamak, suyu israf etmemek, biyoçeşitliliğin korunmasını sağlamak, kullanılan malzeme ve tekniklerle doğanın bütünlüğünü korumak organik üretimin benimsediği ilkelerden bazılarıdır.
Son zamanlarda tarım alanında çoğunlukla maddi çıkar sebebiyle bilinçsizce uygulanan tarım ilaçları, hormon ve gübre kullanımı çevreye ve sağlığa olan tahribatı artırmıştır.
Bunun sonucu olarak tümü hemen görülmese de zaman içinde astım, alerji, tansiyon vb. rahatsızlıklar belirmeye başlamıştır.
Besin kalitesinde de yaşanan beklentileri karşılamama durumu insanları organik üretim başta olmak üzere organik yaşam prensiplerini uygulamaya itmiştir.
ORGANİK ÜRETİMDE BELGELEME ESASTIR
Beslenme yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğu için organik ürünlerin üretimi ve tüketiminde yapılan faaliyetlerin sayısı artmıştır.
Geleneksel üretim yöntemlerinin uygulanması konusunda 1900’lü yılların başında Avrupa’da benimsenen bazı teknikler devamındaki yıllarda ticari ürün faaliyetleri olarak yaygınlaşmış ve 1900’lü yılların sonuna doğru ülkemizde uygulanan üretim sistemi haline gelmiştir.
Çevre dostu organik üretim sisteminde sağlığa ve doğaya zarar verebilecek kimyasallara başvurulmaz.
Doğrudan kimyasal ilaç ya da gübrelerin kullanılmamasıyla birlikte kaynağına güvenilmeyen ya da katkılı yemlerle beslenen hayvanlardan elde edilen gübrelerin kullanımı da uygun bulunmamaktadır.
Organik üretimde tüm düzenlemeler ‘Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’ esaslarının gerektirdiği çerçevede şekillenir.
Üreticinin de sisteme olan inancı ve dürüstlüğüyle birlikte mevzuatta belirlenen niteliklere uygun materyallere ve uygun tekniklere riayet edilir.
Bu prensip sadece üretimde değil, aynı zamanda biyolojik mücadele anlamında da uygulanır.
Mahsul alındıktan sonra da yetkili mercilerin yapacağı kontrol sonrasında ürün uygunluğu belgelenir.
Böylelikle tarlada başlayan yolculukta organik ürünlerin güvenilir şekilde çatala ulaşması sağlanır ve döngü tamamlanır.
Organik üretimde ürünlerin tüm üretim aşamaları kontrol altındadır ve belgeleme esastır.
Sertifikası olmayan hiçbir ürünün bu kapsamda üretilmesi mümkün değildir.
Üretici tarafında organik üretim söz konusu olduğunda doğal olarak tüketici tarafında da organik beslenme ve organik ürünler ön planda olmaktadır.
RAF ÖMRÜ OLMASI GEREKTİĞİ KADARDIR
Organik beslenme, beslenme düzenini oluşturan organik üretim kaynaklı gıdaların tüketilmesi esasına dayanmaktadır.
Organik ürünler ise organik beslenmeyi oluşturan besleyici gıdalardır.
Bu besinler organik üretim sürecinde çevreye zararlı kimyasal ilaçlar, hormonlar kullanılmadan doğanın kendi florasıyla yetiştirilen ürünlerdir.
Organik besinler farklı nedenlerden dolayı tercih edilmektedir.
Bunların başında kuşkusuz yüksek besleyici değeri gelmektedir.
Bünyelerinde zararlı kimyasal ilaç barındırmadıkları için güvenle tüketilmektedirler.
Üretimlerinde kimyasal madde kullanılan ürünlerin tüketilmesi sonucu, iç organlarda başta olmak üzere zaman içinde çeşitli bağışıklık sistemi rahatsızlıklarını da içeren tahribatlar oluşabilmektedir.
Organik üretim kapsamında değerlendirilen ürünlerin çıktıları doğanın bir parçası olmakla birlikte metabolik faaliyetlerin ilerletilmesinde herhangi bir aksaklığa neden olmazlar.
Bu nedenle her yaştan tüketici için uygundurlar.
Özellikle lif içeriği bakımından zengin olan ürünler, kabuklu tüketilmesi tavsiye edilen meyveler duruma uygun güzel alternatifler olarak ortaya çıkmaktadır.
Sağlığa yarar getirmekle birlikte doğaya zarar getirmemesi organik besinleri cazip kılan bir diğer sebeptir.
Organik tarımda doğa dostu üretim teknikleri kullanılmaktadır ve üretim yapılan alanın toprak verimliliği gerektiğinde nöbetleşe ekim yapılarak dengelenmektedir.
Organik ürünlerin raf ömrü uzun değildir, olması gerektiği kadardır.
Üretim yerlerinin yaşam alanlarına yakın yerlerde konumlanmasının sebeplerinden biri de budur.
Taze olan mamullerin hasat sonrası mümkün olan en kısa sürede tüketicilerle buluşturulması önerilir.
Ancak organik ürünlerin satışına semt pazarlarında müsaade edilmemektedir.
ORGANİK BESLENME BİLİNCİ ARTIYOR
Organik ürünler için yerel yönetim izninde açılan pazarlarda satış yapılabilmektedir.
Satışın sağlandığı diğer kanallar ise satış yapılan yerin standartlarına göre denetlenmektedir.
Tabii ki bahsedilen doğal üretim koşulları, zamanında hasat edilen mahsullerinin uygun zaman aralığında tüketicilerle buluşturulması ürünlerin lezzetli olmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Tüm bu faktörler değerlendirildiğinde organik beslenme bilincinin toplumda her geçen gün artan ivmeyle yer ettiği bilinmektedir.
Tüketimi teşvik edici yararları olmasına rağmen organik ürün pazarı ne yazık ki belirli fiyat çıtasının üzerinde seyretmektedir.
Bunun başlıca nedeni olarak organik tarımın belgelendirme esaslı olması, sertifikalandırma işlemlerinin maddi bir prosedür gerektirmesi ve ürün fiyatlarına yansıması şeklinde belirtilebilir.
Maddi açıdan ulaşılabilirlik miktar ve besleyici özellikleri bakımından belirli bir denge çerçevesinde birey ya da ailenin beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değerlendirilmelidir.
Ancak yapılması gereken organik yaşam felsefesinin sürdürülebilirliğinin ve izlenebilirliğinin sağlanmasıdır.
Bunun için kullanılan arazinin rotasyonlu ekime imkân sağlayacak ölçüde düzenlenmesi gereklidir.
Çünkü araziye her yıl aynı bitkinin ekilmesi ürünün topraktan hep aynı türdeki besin maddelerini çekmesi, toprağın bu anlamda belirli türdeki besin elementlerince fakirleşmesine neden olacaktır.
Aynı zamanda her yıl ekilen bitki için belirli tipte yabani ot ve zararlılar gelişeceği için ileriki dönemlerde mücadele kimyasal kullanımı uygun bulunmadığı için daha zor hale gelecektir.
Bu da üreticiye verim kaybı, tüketiciye ise yüksek fiyat olarak yansıyacaktır.
TADINA VE RENGİNE BAKMAK YETMEZ
Her ne kadar temel farklılık olarak görülse de organik üretim ve geleneksel üretimin temel farklılığının kimyasal kullanımdan kaynaklanmadığı belirtilmelidir.
Ekim için kullanılan arazinin özellikli olması, toprak işleme periyotlarının farklı olması, belli tip sulama yönteminin kullanılması, kullanılan tohumun doğal olması ve ürünlerin karakteristik tat-koku-aroma ve birleşimindeki lezzet özelliklerine sahip olması organik üretimi geleneksel üretimden farklılaştırmaktadır.
Bir ürünün organik ya da geleneksel olduğunun farkına varmak sadece tadına da rengine bakılarak mümkün olmayabilir.
Organik ürün olduğunun en iyi göstergesi sahip olduğu sertifikadır.
Sertifikaya ek olarak eğer ürünün niteliği uygun ise ek doküman halinde künye bilgisi de eklenebilir.
Büyük miktardaki ürünler için bu doküman verilemeyebilir ancak sertifikasının sorgulanması gereklidir.
Eğer ürünler paket halinde tüketiciye sunuldu ise organik tarım ürünü olduğunu işaret eden tüm ek bilgilere ulaşılabilir.
Bu nedenle organik olduğunu anlamak için sertifika olmaz ise sadece ürünün analiz edilmesi de yeterli sayılmayabilir.
İşletmeden belge talep edilmesi, belgenin sunulmaması ya da ibraz edilen dokümanların şüpheli olması durumunda üretici ve yetkilendirme yapan kuruluş sorgulanmalı, şikâyetin devam etmesi durumunda ise ilgili şikâyet hattına telefonla ulaşılmalıdır.
Organik ürün yetiştirmenin zorluğu, organik ürünleri tüketmenin de yararı ve keyfi düşünüldüğünde herhangi bir şüphe getiren durumun incelenmesi hem tüketici sağlığını korumak, hem de üretici için verilen emeğin yerini doğru bulmasını sağlamak anlamında yerinde bir toplumsal sorumluluk adımı olacaktır.