Güncelleme Tarihi:
BABA Hüseyin Alhat’ın çocukları Mustafa ve Alper Alhat, onun açtığı yoldan yürüyerek 100 metrekarede başladıkları zeytinyağı ticaretini giderek geliştirdiler ve 1998’de kendi şirketleri Alhatoğlu’nu kurarak baba işini profesyonel üreticilikle sürdürmeye kararı aldılar. Alhatoğlu firması, 25 yıllık süreçte sürekli yükselen bir performans gösterdi ve hem iç piyasada, hem de ihracatta önemli bir paya ulaştı, bugün 10 bin metrekare kapalı alanda son teknolojiyle üretim yapan tesis haline geldi.
GÜZEL YAĞ OLMAZ ÖNYARGISI KIRILDI
Mustafa Alhat, halk arasında yanlış bilinen birçok algıyı da kırdıklarını söylüyor, şöyle diyor: “Önceki yıllarda Akhisar’da üretilen zeytinyağının ancak rafinajlık olabileceği kanısı vardı. İnsanlar yalnızca Körfez çevresinde ve sadece bir çeşitten natürel sızma zeytinyağı üretilebileceğini düşünüyorlardı. Oysa ülkemizde 97, dünyada 2 binden fazla zeytin çeşidi var. Bilimsel tekniklere riayet ettikten sonra zeytinin yetiştiği her bölgeden ve her çeşitten güzel yağlar üretmek mümkün. Biz 1993’te Akhisar’da ilk natürel sızma zeytinyağını ürettik ve durmadan çalıştık. ‘Dünyanın en güzel zeytinyağları Akhisar’dan’ sloganını 15 yıl önce kullanmaya başladık. Bu bir ukalalık zannedilmesin. O günün şartlarında hemşehrilerimiz bile Akhisar’da güzel zeytinyağı üretilebileceğine inanmıyorlardı. Atatürk’ün, ‘Bir Türk dünyaya bedeldir’ sözü gibi motivasyon amaçlı bir şey olarak kullandık ve işe yaradı. Çok şükür bugün artık Akhisar örnek olduğumuz diğer firmalarla birlikte dünyada önemli ödüller alan ve ticarette söz sahibi olan bir konuma geldi.”
PARA HEDEFLERE ULAŞMAK İÇİN ARAÇ
Zeytinyağı sektöründe alışılmışın dışında söylemleriyle dikkat çeken Mustafa Alhat, “Ne yazık ki ülkemizde zeytinyağı ihracatı denilince bizden ve diğer üretici ülkelerden alıp dünyaya pazarlayan İtalyan ve İspanyol firmalara tedarikçilik akla geliyor. Oysa dünyada yüzlerce ülkeye doğrudan pazarlamak mümkün. Biz firma olarak işin kolayına kaçmadık. Risk aldık, emek harcadık, yatırım yaptık ve bir mücadeleye girdik. Zeytinyağını ambalajlı pazarlamak için kazandığımızı makineye, ekipmana ve insana yatırdık. Sorun sadece ihracatta da değildi. Bir yandan da, ‘Türk halkı zeytinyağı sevmez, yemez’ algısıyla savaşıyoruz. Daha önceleri hem teknik, hem de bilgi yetersizliğinden çoğunlukla ağır kusurlu zeytinyağlar üretilebiliyor, sonra da ‘Gerçek zeytinyağı böyle olur’ denilerek tüketicilere sunuluyordu. Haliyle kötü tat ve kokusu yüzünden pek ilgi görmüyordu. Olması gerektiği gibi zeytinyağlarını toplayıp dolduran büyük firmaların ürünleri ise marketlerde çiftçiden alınan fiyatın üç katına satılıyor ve bunu da ‘İyi zeytinyağı pahalı olur” diyerek olağanlaştırıyorlardı” diye konuşuyor.
BİRİMDEN DEĞİL, SÜRÜMDEN KAZANMAK
“Sonuç olarak, zeytinin anavatanında 85 milyon nüfusla diğer üretici ülkelere göre en kötü iç tüketim ve en düşük ambalajlı ihracat oranları sayesinde karnemiz kırık dolu hale geldi” şeklinde bir görüş ortaya koyan Mustafa Alhat, yine de karamsar olmadığını şu sözlerle vurguluyor: “Biz Alhatoğlu olarak bu tablonun değişmesi gerektiğine inananlardanız. Çünkü biz çiftçi bir aileden geliyoruz ve bu makus talihi tersine çevirmeyi hedef edindik. Para kazanmak hiçbir zaman önceliğimiz olmadı. Para bizim için hedeflerimize giden yolda bir araç. Kazandığımız paraları işimize yatırarak büyüyoruz. ‘Katma değer yaratmak’ denilince çoğu kişinin aklına 5’e alıp 15’e satmak gelir. Bana göre bu bir sömürü. Her zaman söylediğim bir şey var. ‘Tedarik zincirinde herkes katkısı kadar hakkını almalı. Alamazsa zincir kopar.’ Biz aile olarak çiftçi yönümüzü hiçbir zaman unutmadık. Eskiden canımızı acıtan bu sömürü modelini yıkmak, üretimi, tüketimi ve katma değerli ihracatı artırıp ‘birimden değil, sürümden kazanmak’ ilkesiyle çalışıyoruz. İşte bu ilkeyle işimizi daha da büyüyüp, daha düşük kâr marjıyla çalışmayı, üretici fiyatı ile perakende fiyatı olabildiğince yakınlaştırıp, ‘üreticiden tüketiciye en kısa yol’ olmayı odağımızda tutuyoruz. Yıllar önce ‘Tahterevalli’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Ülkemizde zincirin halkaları arasında adı konmamış bir çekişme, bir gerilim var. Çiftçi, tüccar, sanayici ve pazarlamacı sürekli fiyat konusunda birbirini zorlamayı alışkanlık haline getirmiş. Çünkü tahterevalli sisteminde yükselmek, diğerinin aşağıya inmesiyle mümkün olabiliyor. Sektör bileşenleri olarak bizim artık hiçbir kalıcı başarı üretmeyecek bu oyuncaktan inerek, bir zincir gibi kol kola girip, takım oyuncusu motivasyonu ile hareket edecek sistemler kurmamız gerekiyor.”
ŞİMDİKİ HEDEF DÜNYA LİGİ
Alper Alhat ise geleceğe yönelik yüksek hedeflerin altını çiziyor, şunları kaydediyor: “Hedefimizi hep en yüksekte tutuyoruz. Zira bunu yapmazsanız kaybolursunuz. Nereye bakarsanız o yöne doğru yürüyebilirsiniz. Biz hep en yukarıya bakıyoruz. Başarımızın sebeplerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Bu doğrultuda yaptığımız çalışmalarla Akhisar’ı Türkiye’de hak ettiği konuma getirdiğimize inanıyoruz. Şimdiki hedefimiz ise bir yandan firmamızı uluslararası marka yapmak, diğer yandan da Akhisar’ın dünya çapında tanınmasına katkıda bulunmak.”
ALHATOĞLU OLARAK İLK 3’TELER
Mustafa ve Alper Alhat kardeşler, Körfez dışında hiçbir yerde sızma zeytinyağı üretilemeyeceği algısını kırıp, 1993’te Akhisar’da sızma zeytinyağı üretmeyi başardı. 2002’de ise Akhisar’dan ilk zeytinyağı ihracatını yaptılar, 2006’da ise dünyanın ilk çocuk zeytinyağı Kidsolio’yu üretmeye başladılar. Sonuç olarak, Alhatoğlu Zeytinyağları ambalajlı ihracatta 4’üncü, iç ve dış pazara yönelik toplam ambalajlı üretimde ise ilk 3 arasında yer alıyor.
SEKTÖRÜN HEP İÇİNDELER
Alhat kardeşler, sektörel sivil toplum örgütlerinde de etkin görevler alıyor. Mustafa Alhat, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, Zeytindostu Derneği, Akhisar Ticaret Borsası ile Zeytin Üreticileri ve Sanayicileri Derneği’nde görev yaptı. Alper Alhat ise halen Akhisar Ticaret Borsası Başkanlığı görevini sürdürüyor.