Güncelleme Tarihi:
- Bu hayatta kendiniz için neler yapıyorsunuz, insanlar için neler yapıyorsunuz?
- İnsanın bu hayatta kendi için yapacağı şeyler çok sınırlı. Ne yaparsınız? Çay yaparsınız, kahve yaparsınız. Onu da dostunuzla içerseniz. Bir fincan kahveyi bile sadece kendiniz için değil, insanlar için yaparsınız. Onun da 40 yıl hatırı vardır kültürümüzde. Matematik öğretmeniyken de idealim hiçbir zaman derse gir, anlat, çık olmadı. Öğrencilerimin hayatındaki her şeyi kendime vazife etmişimdir. Yani bu hayatta kendim için bir şey yapmayı düşünmedim çünkü beraber yaşamayı seven bir insanım.
- Matematik okumuşsunuz... Hayatın, ilişkilerin nasıl bir matematiği var?
- İnsan ilişkileri çok hesap kitapla olmaz. Ama iş hayatında ve hayatımı düzenlerken matematiğin, analitik bakışın, problem çözme yeteneğinin katkısı oluyor.
- Anne, eş, öğretmen, Köy - Koop Başkanlığı, arkadaş, dost... Hayatta hangi sıfatınız ağır basıyor?
- Annelik... Ama çocuğu olmayan arkadaşlarım da var. Kadının annelik duygusu çocuğu olduğu için olan bir duygu değil. Allah’ın bize verdiği o duygu, tamam doğurganlıkla ilgili ama doğurmasanız da korumacılığı, sahiplenmeyi, yetiştirmeyi eşinizle, dostunuzla, çevrenizle yaşıyorsunuz. Bu çocuk olmaz da çiçek olur. Bu duygular Allah’ın biz kadınlara verdiği bir nimet.
- Tunç Bey’le tanıştınız?
- İkimiz de asker çocuğuz. Lojmanlarda büyüdük. İkimiz de tiyatroseveriz. Ben üniversitede tiyatroyla uğraşırken, Tunç da Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Rutkay Aziz’in asistanlığını yapıyordu. Babalarımızın mesleği ve tiyatro bizi buluşturdu.
- Tunç Bey’de sizi en çok ne etkiledi?
- Zarafeti, sakinliği, dinginliği... Ben daha hareketliyimdir (gülüyor).
- Tunç Soyer nasıl bir aile reisi, nasıl bir büyükşehir belediye reisi olacak?
- Tunç’un evde sesi hiç yükselmez. Mesleki deformasyondan olacak, benim sesim daha yüksek çıkar (gülüyor). Bir kere su istememiştir çocuklarından. Ama mutfağa giderken “Bir şey istiyor musunuz?” diye sorar. Bizlere çok düşkün ve paylaşımcıdır. Evde nasılsa büyükşehir belediye reisliğinde de öyle olacak. Evet; belki zarafeti, sakinliği, dinginliği alıştığımız Türk siyaset yapısından farklı... Ama o, bu özellikleriyle fark katacak, fark yaratacak.
- İzmirli bir seçmen olarak eşinizden beklentileriniz neler?
- Yürünen şehirleri seviyorum. Kaldırımlarında, caddelerinde yürüyebileceğiniz şehirleri... Ama yürümek sadece taş döşemekle ilgili değil... Bir kadın olarak da emniyetiyle, trafiğiyle, otoparkıyla her anlamda rahat yaşanan ve yaşayan bir şehir hayal ediyorum. Tabi ki tüm bunların bir anda sihirli değnekle düzelmeyeceğini, Aziz Başkan’ın da yıllardır emek verdiğini biliyorum. Ama farklı bir bakış açısının şifa olabileceğini düşünüyorum.
- Birbirinizi eleştirir misiniz?
- Tunç’a en ciddi muhalefeti ben yaparım. Her yaptığını alkışlayacak, “Bravo!” diyecek, sırtını sıvazlayacak bir eş olamam, olmamalıyım da... Bir İzmirli olarak objektiflikle yanlışsa “Yanlış” derim. Bazen o kadar çok eleştiririm ki, “Neptün vallahi eve gelmek istemiyorum” der. Çünkü bütün günün raporuyla karşısına çıkarım. “Neptün şöyle bir ödül aldım duymadın mı, görmedin mi?” diye sorar. Ben de, “Tamam, ödülü alkışlamışlar. Biz yanlışları, eksikleri düzeltmek zorundayız” derim. Ama Tunç beni eleştirmez, çünkü fırsat vermiyorum (gülüyor).
- Peki, Tunç Bey Köy – Koop’la ilgili önerilerde bulunuyor mu?
- Kadınların örgütlenmesi, kooperatif kurulması tabi ki Tunç’un vizyonuyla gerçekleşti. Ama sonrasında Tunç’u arayıp, “Tunç genel başkan seçildim” dediğimde o da şaşırdı.
- Sizin evde iki başkan var yani...
- Pardon ben genel başkanım, Tunç başkan (gülüyor)... Gerçi beni indirdiler oradan... (gülüyor) Bir ay öncesine kadar genel başkandım.
- Tunç Bey’le ortak hobileriniz, zevkleriniz neler?
- Seyahat etmek. Ama şu sıralar pek vaktimiz yok.
- Üç kelimeyle Tunç Bey...
- İsmiyle müsemma Tunç gibi, zarif ve sakin...
NEPTÜN SOYER’LE DİŞİ KENT İZMİR
- Bazı kentler daha eril, bazıları daha dişi... İzmir de o dişi kentlerden biri. Peki, nasıl bir dişi, nasıl bir kadın İzmir?
- “Bazı şehirlerin yüzü, bazı şehirlerin de ruhu vardır” derler. İzmir de ruhu olan şehirlerden... Ruhu derin, alımlı, çalımlı bir kadın İzmir. Şöyle bir tweet okudum: “İzmir kızımızın askerden sevgilisi Tunç Soyer geldi”, çok hoşuma gitti. Biz bu kadını, İzmir’i çok seviyoruz. Ve Tunç’un da dediği gibi, “Bu uyuyan güzeli uyandırmamız lazım.”
- Bu kadının en çok hangi özelliklerini seviyorsunuz?
- Kalbinde, kollarında yaşayan yüzlerin tanıdık olmasını... Köklerini, geçmişini... Ona gelen, ona sığınan herkesi kucaklayışını, kalbine ve bağrına basışını... Kalbinin büyüklüğünü seviyorum. İzmir’e gelen hemen İzmirli olur. Yabancılık, yalnızlık çekmez. Dünyada “İzmirli olmak” diye bir şey var. Babam Trabzonlu... Annem Erzurumlu, Ahıska Türklerinden... Babamın son tayin yeri İzmir’di. İzmir’e gelişimize en çok ben sevindim. İzmir’e, Seferihisar’a kök saldık. Ve biz de hemen İzmirli olduk.
- İzmir’in kalbini nasıl bir yemekle fethederdiniz?
- İzmir galiba benim gibi boğa burcu (gülüyor). Yemeği, lezzeti, mutfağı çok seviyor. İzmir o kadar renkli ki... Şimdi ben ‘çalkama’ desem, “Kuzu etli arapsaçı, şevketi bostanlı levrek neden demedin?” derler. O yüzden siz söyleyin, İzmir pişirsin (gülüyor)...
- İzmir’e bir serenat yapsanız... Ona hangi şarkıyı söylerdiniz?
- Tuna Kiremitçi ve Sena Şener’den “Birden geldin aklıma...” (Ve hemen mırıldanmaya başlıyor)“Beni sevmesen de, görmesen de hayat sürerdi yine / Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar / Beni seçmesen de, yok desen de güneş doğardı yine / Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar.”
- Sizin için İzmir’in kalbi nerede atıyor?
- Şehrin özeti Kemeraltı’nda...
- İzmir bir hayat okulu olsa... İnsan ondan neler öğrenir?
- Hayatı... Doğar, yaşar ve huzur içinde ölürsünüz İzmir’de. Beni İzmir’e gömün...
- Tunç Bey’in İzmir’le benzer özellikleri neler?
- Sakinliği, olgunluğu, dinginliği... Kucaklayıcılığı, birleştiriciliği, uzlaştırıcılığı, hırslarından arınmışlığı... Sağlam, dirençli ve iyilikle dolu oluşu...
- Tunç Bey’in efeliği ne zaman tutar?
- Ortak akılla verdiği kararların tekrar sorgulanmasına... Haksızlığa tahammül edemez. İşte o zaman efeliği tutar.
- Sizin asfalyalarınız ne zaman atar?
- Çalışma hayatında sorumsuz, sorumluluğuna sahip çıkmayan insanlarla karşılaştığımda...
- İzmir dili edebiyatından en’leriniz, en sevdikleriniz neler?
- “Kısa kısa, gevrek gevrek anlatıyoz ya çok seviyom onları...” (İzmir dili edebiyatıyla konuşuyor, gülüyor...)
- İzmir’le ilgili mutluluk rüyanız, hayalleriniz, “Bir gün mutlaka...” dedikleriniz neler?
- İzmir’e o kadar çok şey atfediyorum ki... Mesela gastronomiyle ilgili dünyaya sözümüz var bizim. İzmir’in uluslararası gastronomi literatüründe yer almasını hayal ediyorum. Michelin yıldızlı Fransız bir şefe Ege mutfağını, otlarını, lezzetlerimizi sunduğumuzda çok şaşırmıştı. Ve Ege mutfağıyla o güne kadar tanışmamış olmasına çok üzülmüştü. Herkes bu lezzetlerle tanışsın, bu lezzetleri tatsın istiyorum.