Güncelleme Tarihi:
Elif DEMİRCİ/İZMİR, (DHA)- BAŞBAKAN Binali Yıldırım, ABD Temsilciler Meclisi'nin Türkiye'ye silah satışını özel prosedüre bağlayıp güçleştiren karar tasarısı için, "Teşebbüste bulunulması bile esef verici. Stratejik ortaklık müttefiklik ruhuna aykırı" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, milletvekili adayı olduğu İzmir'de seçim çalışmalarını sürdürüyor. Yıldırım, bir hafta kalacağı kentte, bu sabah bir otelde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başbakan Yıldırım, ABD Senatosu'nun, Türkiye'ye savaş uçağı F-35 ile Chinook tipi ağır nakliye helikopteri gibi savunma alanında yeni nesil silahların satışını yasaklayan tasarıyı kabul etmesini şu sözlerle değerlendirdi:
"Bir oylama daha var. Uzun bir presödürü var. Ancak teşebbüste bulunulması esef verici. Stratejik ortaklık, müttefiklik ruhuna aykırı. Bu talihsiz bir gelişmedir ama Türkiye alternetifsiz değildir. Buna benzer durumları yaşıyoruz. Onun için kendi tedbirimizi alıyoruz. Savunma sanayinde millileşmeye hız verdik ki bu dayatmalar, bu ambargolar bizim savunmamızda zafiyete neden olmasın. Üstesinden gelecek gücümüz var."
'ÇOK ZOR BİR OPERASYONDU'
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası terörle mücadelede konsept değişikliğine gidildiğini belirterek, Türkiye'nin savunma yerine taarruz esasına dayalı bir mücadele içine girdiğini söyledi. Başbakan Yıldırım, darbeden çıkmış bir ordunun tekrar toparlanıp, iki süper güç arasına kılıç gibi girmesinin çok kolay olmadığını vurgulayarak, şunları söyledi:
"15 Temmuz'un öncesi ve sonrası gördük ki FETÖ ve PKK iş birliği yapmış, darbeye birlikte çalışmış. İstihbarat bilgileri bizi buraya getirdi. 40 yıldır bu mücadeleyi veriyoruz. 'Savunma değil ama taarruz esasına dayalı bu mücadeleyi sürdürelim, üzerine gidelim' dedik. Bu çok etkili oldu. Yurt içinde dışardan sızmalar hariç yurdun her köşesinde şehirde, kırsalda, her yerde etkisiz hale getirdik. Devletin hakimiyeti, ülkenin topraklarının her karışında var ama dışardan özellikle ABD'nin YPG-PYD unsurlarını DAEŞ'le mücadele için donatması, ağır silahlar vermesi ve bu silahların da Irak alanında PKK'ya aktarılması, oradan da ülkemize sızmaların olması bizim işimizi biraz zorlaştırdı. Bunun üstesinden gelmek için önce Suriye alanında 250 kilometre sınır bandımızı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı'yla aşağı yukarı 35-40 kilometre ortalama bir bandı, tamamen terörden temizledik. Şu anda Fırat'ın batısından Akdeniz'e kadar terör odakları yok edildi. Çok zor bir operasyondu. Darbeden çıkmış bir ordunun tekrar toparlanıp, iki süper güç arasına kılıç gibi girmesi çok kolay başarılacak bir iş değildi. Zoru başardık. Titizlikle yaptık. Diğerleri gibi sivil- terörist demeden dünyayı başlarına yıkmadık. Adeta iğneyle kuyu kazar gibi şehitler vermek pahasına sivilin zarar görmemesi için çaba gösterdik. Dünya takdir ediyor. Yoksa susmazlardı."
'KUZEY IRAK'IN ÖNEMİ
Türk askerinin ABD ile uzlaşma çerçevesinde Menbiç'e girmesiyle ilgili olarak da kararlılığın süreceğini ifade eden Başbakan Binali Yıldırım, şöyle dedi:
"Münbiç konusunda kararlığımız sonuç verdi. Uygulamaya girdi. Münbiç etrafında bizim askerlerimiz, ABD'liler devriye görevi yapıyorlar. Bundan sonraki aşama, oradaki yabancı unsurların, teröristlerin oradan çıkartılması ve yönetimin asli unsurları olan yerli Araplara bırakılması. Takvim doğru gidiyor. Bitti mi işimiz? Bitmedi. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ile yaptığımız işi, İran sınırından batıya doğru yapmaya başladık. Hakkari- Şırnak başta olmak üzere bu bölgenin güneyi, Kuzey Irak sahasını emniyete almazsak terörle mücadelede sürdürülebilir çözüm ve bir sonuç alamayız. Çünkü orada zor bir arazi yapısı var. Ayakta duracak haliniz yok. Dik yamaçlar var. İçeriye doğru 300 kilometrekare bir alanda, 30 kilometre derinlikte konuşlandı askerlerimiz. Kandil'den Sincar'dan Suriye alanından gelen terör saldırılarını yerinde durdurmak. Hedef asıl oradaki karargâhlarını ortadan kaldırmak, terörü sınırlarımıza gelmeden kontrol altına almak. Kamışlı'dan başlayıp Münbiç'e kadar alan kalıyor. Bu bölgelerde durum farklı olmayacak. Bu işi ABD ile yürütmemiz lazım. Onlarla bu görüşmeleri yapıyoruz. Güvenlik kuşağı oluşturuyoruz. Böyle bir mecburiyet var. Terör saldırısı gelmese biz orada neden bulunalım? Bizim için cazip bir şey değil. Kimsenin toprağında gözümüz yok. Kendi toprağımızı korumak adına tedbir alıyoruz. Uluslararası mevzuata da uygun."
'SADECE MEYDANLARA GÖRE HESAP KİTAP YAPMAK YETERLİ DEĞİL'
Başbakan Yıldırım, Ramazan ayı nedeniyle durgun olan seçim meydanlarının bayram sonrası hareketlendiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Meydanlar Ramazan süresince daha sakindi. Kalabalıklar yine vardı ama doğal olarak insanlar aç, susuz, uykusuz. Hepimiz öyle. Durgunluk söz konusuydu. Ama bayramla birlike daha çok hareketlendi. Şu anda da coşku gittikçe artıyor. Bütün adaylar artık son kozlarını kullanıyorlar. Millete kendilerini anlatıyorlar. Rakipleriyle ilgili eleştirilerini dile getiriyorlar. Meydanlara bakarsak, bugüne kadarki tecrübemizle bir sorunumuz yok ama artık kamuoyu oluşturma sadece meydanlarda sınırlı değil. 2005’ten beri internetin yaygın kullanılması, sosyal medyanın hayatımızda daha çok yer alması, cep telefonunun vazgeçilmez hale gelmesi esasında belirli bir yaşın altındaki vatandaşların, daha çok rağbet ettiği, gün içerisinde sıkça gündemin değiştiği bir iletişim dönemini yaşıyoruz. Sadece meydanlara göre hesap kitap yapmak yeterli değil. Ak Parti açısından, Cumhurbaşkanımız açısından meseleye bakarsak biz sıkıntı görmüyoruz. Hedeflediğimiz noktaya yakınız."
'YAKLAŞIK 30 BİN SURİYELİNİN OY KULLANMA HAKKI VAR'
Başbakan Binali Yıldırım, seçimde Türkiye genelinde yaklaşık 30 bin Suriyeli vatandaşın oy kullanma hakkına sahip olduğunu ancak kaçının sandığa gideceğinin bilinmediğini söyledi. Yıldırım, "Suriyeliler bizim misafirimiz, memleketlerine gidecekler. Şartlar iyileştikçe de gidiyorlar. Cerablus'a, El Bab'a gittiler, Afrin'e gittiler. 250 bine yakın dönen Suriyeli var. Suriye'de işler yoluna girdikçe bunlar memleketlerine dönecek. Bu geçici bir durumdur. Savaş şartları var. Biz de komşuyuz, bize düşeni yaptık. Ölüme terk edemezdik. Bu onlara şu hakkı vermiyor; Biz istediğimiz gibi hareket ederiz, Türkiye'nin kanunları bizi bağlamaz, kural tanımayız, toplumsal düzene her türlü zararı veririz. Buna da müsaade etmeyiz. Türkiye bir hukuk devleti. Türkiye'nin hukukuna uygun olarak hareket etme mecburiyetleri var. Aksi halde tutar geldiklere yere götürürüz" dedi.
FOTOĞRAFLI