Atardamar tıkanıklığı mutlaka ciddiye alınmalı

Periferik arter hastalığının hem oluştuğu bölgeyi hem de ilgili diğer organları ciddi ölçüde etkileyebildiğini ifade eden Güneş, “Bu nedenle oldukça ciddi bir rahatsızlıktır ve hafife alınmaması gerekir” dedi.

KİMLER RİSK ALTINDA?

Artan yaşla birlikte toplumda görülme sıklığının yüzde 20-30 düzeylerine kadar yükselebildiğini belirten Güneş, “Özellikle erkeklerde daha sık olarak görülse de 45 yaş üstü erkek ve 55 yaş üstü kadınlarda sıklığı artmaktadır. LDL kolesterol yüksekliği olanlarda, sigara kullananlarda, özellikle şeker hastalığı olanlarda daha sık görülmektedir. Yüksek tansiyonu olanlar, diğer aile bireylerinde damar sertliği hastalığı olanlar, obezler, düzensiz ve yağlı beslenenler de damar tıkanıklığı için aday” diye konuştu.

ŞİKAYETLER NELERDİR?

Bacak atardamar tıkanıklığı olan hastaların yarısında şikayet olmadığını vurgulayan Güneş, “Hastalık belirtisi görülen bireylerde en sık görülen yakınma, yürüme ile birlikte bacakta, özellikle de kalça ve baldırdaki ağrıdır. İleri hastalık durumunda dinlenme esnasında olan bacak ağrısı da görülmektedir. Hastalığın çok ciddiye gittiği durumlarda ayakta açık yaraların oluşması ve ayak parmaklarından başlayan gangren görülmesi gibi durumlar, damar tıkanıklığı yüzünden oluşmuş durumlardır” ifadelerini kullandı.

TANI NASIL KONULUR?

Hastalığın bel fıtığı, toplardamar yetmezlikleri, tümör gibi bir takım hastalıklarla karıştırılabildiğini ifade eden Güneş, şöyle devam etti: “Muayenede damarların birinde veya bir kaçında nabızların alınamaması önemli bir bulgudur. Ayrıca kan şekeri, lipid ve kolestrol seviyelerinin yüksek olması tanıyı destekler. Ultrason, bilgisayarlı tomografik anjiografi (BTA) ve manyetik rezonans görüntüleme anjiografi (MRA) daha detaylı görüntüleme ihtiyacı olduğunda başvurulan tetkiklerdir. Anjiyografi (DSA), en kesin tanı yöntemidir.”

HANGİ TEDAVİ?

Ciddi darlığı olup aynı zamanda şikayeti de olan hastalarda ilaç tedavisinden balon stent ve ameliyata kadar her türlü tedavinin uygulanabildiğini söyleyen Güneş, “Hastaların durumu, darlığın yeri, anatomik yapısı ve çevre dokularla ilişkisi, dokunun durumu ve hastalığın süresi, daha önce bu bölgeden ameliyat geçirip geçirmemesi gibi birçok etken göz önüne alınarak hangi tedavinin uygulanacağına karar verilir. Günümüzde hastaların büyük kısmı ameliyatsız yöntemlerle tedavi edilebilir” şeklinde konuştu.