Güncelleme Tarihi:
Erken tanı ile yaşam
kalitesi artırılabilir
Alzheimerın ilerleyici, kesin bir tedavisi olmayan hastalık olduğunu belirten Dr. Ozan Akyürekli, bu hastalığın hem hastayı, hem de yakınlarını etkilediğini söyledi. Alzheimerın diğer hastalıklarda olduğu gibi kesin tedavi edilemediğini, ancak erken tanı ile kontrol altına alınabildiğini kaydeden Akyürekli, “Hastanın hayat konforu artırılarak yaşam standartları yükseltilebilir. Genelde alzheimer hastaları izole oluyor. Hastaların bir bölümü doktorla karşılaşmıyor. Hastalar, çevrenin olumsuz sözlerini duymamak için kendini izole ediyor ve kimse, kendisine ya da çevresine Alzheimer tanısını yakıştıramıyor. Tanı alan hastaların ise yaklaşık yüzde 50’si bir süre sonra tedaviyi bırakıyor” dedi.
FARKINDALIK YARATILMALI
Alzheimer hastalığına karşı toplumda farkındalık yaratılmasının önemli olduğunu belirten Dr. Ozan Akyürekli, “Alzheimer 40-60 yaş arasında başlayabiliyor. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artıyor. 60 yaş civarında görülme sıklığı yüzde 1 iken 85 yaşa vardığında yüzde 20 oluyor. Bu hastalık sinsi seyirlidir ve ilerleyicidir. Aslında bu hastalıkta tanı evde başlar. Aile fertlerinin iyi bir gözlemci olması gerekir. Çünkü hastalar, hasta olduklarını kabul etmezler. Genelde başkaları fark eder. Mesela her yıl küçük bir test yapılarak hastalık basitçe taranabilir. Burada üç sorunun cevabı aranmalıdır. Hastanın önceki seneki durumu ile bugün arasındaki fark nedir? Hastanın geçtiğimiz yıl yapıp bu yıl yapamadığı bir becerisi var mı? Varsa bunun geçerli bir nedeni var mı? Verdiğiniz cevaplar sizi şüphelendiriyorsa doktora başvurulmalıdır” diye konuştu.
TEDAVİ NASIL YAPILIR?
Alzheimerın şu anda kanıtlanmış, kesin bir tedavisinin olmadığını belirten Dr. Ozan Akyürekli, şu bilgileri verdi: “Hastalar medikal tedavi ile takip edilir. Ancak hastalığın tedavisinde bence en önemli kısım yaşam standartlarının değişmesi, hayatın renklenmesidir. Bizim toplumuzda büyüğümüzdür diye yaşlılara hizmet edilir. Ancak hasta zarar görmeden yapabildiği her işi yapması kardır. Hasta elini deyim yerindeyse sıcak sudan soğuk suya sokmalı. Bu onun beyin fonksiyonlarının çalışmasına katkıda bulunur. Örneğin bazı hastalar lego yapıyor. Bazıları örgü örüyor. Yemek hazırlamada yardımcı oluyor. En basitinden amaçsızda olsa eşyaların yerini değiştiriyor. Yapabildiği en ufak bir iş bile olsa hasta onu yapmalıdır. Bu hastalar aktif olarak hayatın içinde olmalılar. Bakıcı ve hastanın hayatı genelde dört duvar içinde geçiyor. Biz bunu istemiyoruz. Hastaların sosyalleşmelerini tercih ediyoruz. Artık bu hastalara yönelik merkezler var. Buralarda aktif hayatın içinde yer alıyorlar. Kişilerin aktif bir yaşam sürmesi alzheimer riskini azaltmaktadır. Hasta ne kadar yapabiliyorsa, ne kadarına gücü yetiyorsa o kadar egzersiz yapmalıdır.”