Oluşturulma Tarihi: Ağustos 11, 2022 20:23
Bir Alaçatı klasiği haline gelen Limon Köyiçi’nin ortaklarından Yasin Becek, 10 parmağında 10 marifet olan başarılı bir işletmeci. Becek, “Ben destanımı kendim yazdım” sözüyle 20 yıl önce çıktığı yolda fark yaratan işlere imza atıyor. Ceyda Becek’le mutlu bir evliliği olan, 2 kız çocuğu babası Yasin Becek, “Köyüm” dediği Çeşme’ye de yürekten bağlı. Becek’in en büyük aşkı ise Galatasaray.
KALİTELİ yemek ve kaliteli müzik mottosuyla çıktığı yolda sıcak ve samimi ortamıyla Alaçatı’nın bir numaralı eğlence mekanı haline gelen Limon Köyiçi, Ege sahillerinin havasını şık ambiyansına yansıtıyor. Limon Köyiçi bu başarısını mekanın ortaklarından başarılı işletmeci Yasin Becek ve Limon Ailesi’ne borçlu. Limon Köyiçi, deyim yerindeyse başarılı işletmeci Becek’in ellerinde ilmek ilmek işlenerek bugünlere kadar geldi. Yolu eşi Ceyda Becek’le kesiştikten bambaşka bir yöne doğru kanat açan Yasin Becek, Çeşme’nin hiç görmediği yönleriyle tanışma fırsatı buldu. Şimdi mutlu bir evliliği ve 2 kız çocuğu olan Becek, birbirinden güzel işlere imzasını atıyor. Aynı zamanda koyu bir Galatasaraylı olan başarılı işletmecinin Çeşme aşkını da unutmamak lazım tabii. Limon Köyiçi’nin ortaklarından Yasin Becek’ile A’dan Z’ye tüm detayları konuştuğumuz keyifli bir röportaja imza attık.
* Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz, Yasin Becek kimdir?- 1981 İstanbul doğumluyum. Aslen Yozgatlıyım. Annem ev hanımı, babam ise erkek berberi. Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum. Evliyim. Dünya tatlısı 2 kız çocuğu babasıyım. En büyük aşkım Galatasaray. Kongre üyesiyim.
* Gece hayatının dikkat çeken işletmecilerinin başında yer alıyorsunuz... Başarılı olmanızı neye bağlıyorsunuz?- Mesleğimde 19’uncu yılım. ‘Başarı’ dediğimiz göreceli kavramın bendeki tek açıklaması ekip işidir, devamlılıktır, aile olmaktır. Ben başarının ekip çalışması olduğuna inanıyorum. Şu andaki ekibim minimum 8-9 yıldır benimle çalışıyor. Seneye meslekte 20’nci yılımı kutlayacağım. 19 senedir yanımda olan insanlar var. Limon Köyiçi’nin sevilmesinin birçok nedeni var. Mimarisi, sıcaklığı, mutfağı, güler yüzü... Limon Köyiçi’nde hepsi bir arada.
* Hikayeniz nasıl başladı?- Dövme yaptırmayı çok seviyorum. Son dövmemi koluma yaptırdım. Çok sevdiğim Farsça bir cümle olan, “Ben destanımı kendim yazdım” diye yazdırdım. Hikayem üniversitede yokluktan parti bileti satarak başladı. Her organizasyonda üzerine koydum, geliştirdim, güzelleştirdim ve sonrasında işletme teklifleri geldi. Hiç uyumadan derslere girdiğim günleri bilirim.
* Uzun yıllar İstanbul’da yaşayan bir yatırımcı olarak Bodrum yerine neden Çeşme’yi tercih ettiniz?- Her zaman Çesme... Çeşme benim hassas noktam. İlk olarak dayım Murat Kayhan getirdi beni. Halkbankası’nın misafirhanesinde kaldık. Ailece ne beach bildik, ne Alaçatı... Çeşme merkeze Ilıca’dan minibüsle giderdik. İyi ki yaşamışım bunları. Her şeyin değerini o kadar iyi anlıyorum ve biliyorum ki! Sonra eşim, arkadaşımken bana bambaşka bir Alaçatı-Çeşme gösterdi. Çeşme aşkımın arkasında aslında onun büyük etkisi var. Kendisine bu konuda ne kadar teşekkür etsem az.
* Limon Köyiçi artık bir marka oldu... Adeta bütün ünlülerin uğrak yeri haline geldi... Peki, Limon’un hikayesi nasıl başladı?- Uzun yıllardır hayalimdi Alaçatı’da böyle bir proje yapmak. Ama kendiliğinden gelişti. Hikayemiz şöyle başladı: Eşimle o dönemde arkadaştık. Beni Çeşme’ye getirirdi. Çeşme’yi o sevdirdi. Sonra sevgili olduk, nişanlandık, evlendik. Burada bir şeyler yapmak hep hayalimizdi. Her yıl ev bakardık, kısmet olmazdı. Bir yerler bakardık, kısmet olmazdı. Başka bir mekana bakmaya geldiğim bir tarihte çok yakın dostlarım olan Halit Madakbaş ve İlhami Arslan bana burayı gösterdi. Buranın sahibi onların dostlarıydı. Bana gösterdikten
1 dakika sonra direkt sahibini arattırdım. Daha sonra anlaştık. Allah rahmet eylesin oğulları bize bu konuda çok yardımcı oldular, önümüzü açtılar. Belediyeye gittik ruhsat için ama ortada daha isim yok. İsim düşünürken, içerideki limon ağcına gözüm takıldı. Köyün en eski, yediveren limon ağacı... Dedim ki, ‘İsmi Limon olsun’. Belediyeye gittim ve ‘Limon Köyiçi’ diye marka oluşturdum. Hikaye de böyle başladı.
* Birçok işletme tarafından örnek alınıyorsunuz...- Örnek alınmak göreceli bir kavram. Tabii ki insanlar feyz alıyorlar müzik tarzından, yemeklerden... İşini iyi yapmak önemli. İşini iyi yaptıktan sonra örnek de alınırsınız, taklit de edilirsiniz. Her şey olur. Ama bizim derdimiz bu değil! Bizim derdimiz her yıl üzerine koyarak bunu geliştirmek. İnsanlar da başarılı olsunlar. Bizden feyz alınmasından mutluluk duyuyoruz.
* Sizi farklı kılan şey sanıyorum samimiyet... Mutfaktaki şefinizden müzik yapan Dj’ye, mekan işletmecisine kadar tüm ekiple ayrı bir ilişkiniz var. Kaç kişilik bir ekipsiniz?- Bizi farklı kılan tek şey birbirimize bağlılığımız. Mutfak şefimiz Eyüp Gül’den DJ’imiz Yiğit Özdemir’e, genel müdürümüz Raif Karan’dan muhasebe müdürümüz, CEO’muz Orkun Kuş’a, ortaklarım Turgay Işık, Hasan Başkaya ve Ramaz Burak Telli’ye kadar çok iyi bir ekibiz. Bunların hepsi birbirine bağlı bir çark ve o çark devamlı dönüyor. İyi çalışıyor, o yüzden hiç gıcırdama yapmıyor. Önemli olan aile olabilmek. Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmak! Biz birlikte olmaktan çok büyük keyif alıyoruz. Gündüzleri de vakit geçiriyoruz. Bazen gündüzleri denize gidiyoruz, gece bitiyor mekanda zaman geçirmeye devam ediyoruz. Çalışma saatleri dışında herkes abi–kardeş ama iş başlayınca herkes beyefendi, hanımefendi. İyi bir hizmet verebilmek için burada 64 kişi çalışıyor.
* Asla tahammül edemediğiniz şey nedir? - Tahammül edemediğim tek şey nankörlüktür. Başka her şeye tahammül ederim. Her şey için insanlara yardımcı olurum, iyi günde kötü günde koştururum. Ama nankörlüğe katlanamıyorum.
* Çalışırken eğlenebilenlerden misiniz?- Limon ailesi olarak cevap çok net: ‘Evet’. Çünkü eğlenerek çalışmak bizim en büyük özelliğimiz. O yüzden güler yüzü, çalışkanlığı görürsünüz. Biz bunu iş olarak görmeyiz. Konfüçyüs’ün de dediği gibi, “Sevdiğiniz işi yaparsanız bir gün bile çalışmış sayılmazsınız”. Hem hobi, hem mutluluk olarak görürüz. Herkes orada birbiriyle eğlenir. Para kazanmanın dışında farklı bir yapımız var.
* Alaçatı son yıllarda özellikle gastronomi alanında dikkat çekiyor. Dünya mutfaklarının sevilen lezzetlerini sunuyorsunuz. Mutfakta sizi iddialı yapan şey nedir?- Alaçatı gastronomi konusunda atılıma geçti. Bunda tabii destekleri büyük olan Belediye Başkanımız Ekrem Oran’ın ve derneklerin büyük etkisi var. Festivalleri destekliyorlar, konunun üzerine titriyorlar. Gerçekten biz de bundan çok mutlu oluyoruz. Bizim kendi adımıza mutfağımızı ayrı kılan tek şey, en büyük şanslarımızdan biri olan şef Eyüp Gül. Onun dışında bizde dondurulmuş ürün bulunmaz. Et dahil her şey günlük gelir. Sebzelerimiz, meyvelerimiz aynı tazelikte masaya servis edilir. Şefimiz Gül’ün sihirbazlığının yanında bu konu da bizim için çok önemli.
* İddialı olduğunuz konulardan birinin de müzik olduğunu biliyoruz. Tarzına uysun uymasın herkes mutlaka Limon’da buluşuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?- Türkiye’de tarzı olmayan tek dükkan Limon’dur. Müzik tarzını sorsanız, kimse söyleyemez. Yemek tarzını sorsanız, kimse söyleyemez. Sakatat da vardır, dünya mutfağı da vardır, İngiliz yemeği de vardır, balık da vardır. Hiçbir şekilde Limon’un bir tarzı yok. Müzik tarzına gelince, onun da bir tarzı yok. Bizde halay da çalar, Karadeniz havası da çalar, R&B müzik de çalar. Aslında insanları çeken de buydu. İnsanlar zaten bunları evlerinde, arabalarında dinliyorlar. Böyle bir ülkeyiz aslında. Farklı renklerden meydana geliyoruz.
* Yazlarınız nasıl geçiyor Çeşme’de? Eşiniz ve çocuklarınız da burada... Aynı zamanda örnek bir ailesiniz... Peki; İstanbul mu, Çeşme mi diye sorsak...- Çeşme aşkımızı çocuklarımıza da aşıladık. Onlar da burada olmaktan çok mutlular. Aile dostlarımız var, çocukların arkadaşları var. Haftanın
3 günü kızlarımın biri basketbola, diğeri voleybola gidiyor. Arkadaş ortamımız burada. Eşim onlarla birlikte vakit geçiriyor. Burası artık bizim köyümüz, memleketimiz. “Allah korusun bana bir şey olursa Alaçatı’ya gömün” diyorum. Burada olmaktan çok mutluyum ve huzurluyum. O yüzden bütün yatırımlarımı, kafamdaki projeleri, her şeyimi Alaçatı üzerine kuruyorum. Bana çok yardımcı olan bir eşim var. O yüzden çocukları da çok sosyal büyütüyoruz. Ceyda ile istediğimiz ve hayal ettiğimiz de buydu. O yüzden her şeyi beraber yapıyoruz. Sporumuzu beraber yapıyoruz, sinemamızı birlikte izliyoruz, yemeğimizi beraber pişiriyoruz. Hepsi bana yol arkadaşlığı yapıyor.
* Yakınlarda yeni bir projeniz var mı?- Pandemiden dolayı
2-3 yıldır kışlık bir organizasyon yapmamıştık. Bu sene inşallah İstanbul Kuruçeşme’de yeni bir marka kuruyoruz. İtalyan ağırlıklı bir mutfak olacak. Çok güzel bir konsept oluşturdum. Sürpriz olsun. İsmi ‘Salt’ olacak. Eylül sonunda açılacak. Tüm Limon severleri oraya da bekliyoruz. Onun yanı sıra Limon Köyiçi olarak 6’ncı senemizdeyiz. Alaçatı’ya değer katan bir markayız. İlmek ilmek, tırnaklarımızla kazıya kazıya geldik bugünlere. Hedefimiz, her yıl yenilediğimiz menümüzle hizmetimizi daha üst seviyelere taşımak.