Adnan Kaya ve Mete Tamer Omur ile Şezlong Sohbetleri "Ait olduğum topraklarda üretmeye devam ediyorum"

 

BAZI isimler, bazı unvanları öyle tesadüf eseri almaz. Tıpkı, altın kız Pınar Aylin gibi... İlk adımı 1994’te attığı müzik dünyasında ortaya koyduğu performansı, eserleri, kişiliği, üretkenliği, farkındalığı da bunun en güzel kanıtı. Biz de ‘Şezlong Sohbetleri’nin sezon finalini böylesi önemli ve değerli bir isimle yapalım istedik. Alaçatı’da yeni açılan Vegata Cafe’de buluştuğumuz Aylin’le biraz hayatın içinden, biraz Çeşme’den, biraz gelecek planlarından olmak üzere birçok şeyi konuştuk. Yaşadığı kente ve müzik dünyasına ilişkin eleştirilerini de dinledik.

İZMİR’DEN İSTANBUL’A
Pınar Aylin, 1972 İzmir doğumlu. İlkokula 5 yaşında gidip öğretmen annesinin öğrencisi oldu. İzmir Özel Türk Koleji’ni bitirdi. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nde okuduğu yıllarda TRT İzmir Televizyonu’nda gençlik programları sundu. Üniversitenin ardından Kanal Ege’de kendi programlarını hazırlayıp sundu. Müzik yaşamı 1994’te İstanbul’da başladı. 1995’te ‘Ben Bahara Hazırım’ adlı ilk albümünü çıkardı. Albümün ilk klibi de bir kamyonetin arkasında çektiği ‘Deliler Gibi’ oldu. Bu kliple kısa zamanda büyük şöhreti yakaladı. Sırasıyla Güneşten(1997), Ay Işığında (1998), Çöl Fırtınası (2000), No.5 (2004), Aslolan Ben (2007), Masal Bu Ya (2009), Hit 70’ler (2011) albümlerini çıkardı. Albümleri milyonlarca satan Aylin, pek çok da ödüle layık görüldü. Uzun yıllar ara verdiği müziğe 2019’de ‘Aradığın Aşk Bende’ ve ‘Yazık Oldu’ isimli şarkılarla geri döndü.

10 YIL ÖNCE TEMELLİ TAŞINDI
Albümler, konserler, oyunculuk, TV programlarıyla geçen yoğun bir temponun ardından Pınar Aylin, 10 yaşından itibaren her yazını geçirdiği Çeşme’ye ailenin ortak kararıyla 10 yıl önce temelli taşındı. Aylin, birçok kişiyi şaşırtsa da bu cesur ve radikal kararı, arkasında durduğu ve bugün “Ne de iyi yapmışız” dediği bir adım olarak yorumluyor. “Tabii İstanbul’la bağımızı tamamen kesmedim ama oradaki düzenimizi küçültük. Kızım Maya üniversite için İstanbul’da. Artık onun için İstanbul’a gidiyorum. Çeşme’ye ilk geldiğim yıllarda İstanbul’dan bu kadar kolay vazgeçebileceğimi tahmin etmiyordum. Eşimle de ‘Ayda bir giderim’ diye anlaşma yapmıştım. Sonra bu aralıklar açılmaya başladı. İstanbul’u seviyorum ama çok ağır bedeller ötettiğini düşünüyorum. Her gittiğimde biraz farklı görüyorum ve üzülüyorum. Hem şehrin, hem de sektörün güzel zamanını yaşadık. Şimdi bu kıvam benim için yeterli. Arada gezmeklik gidiyorum. Arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Artık işin keyif tarafındayım” diyor.

* Üretmeyi seven ve birçok hobisi olan Pınar Aylin, pandemi döneminde bunlara bir yenisini eklidiğini söylüyor: Satranç... “Eşimle pandemi döneminde bu alana odaklandık. Bana müthiş bir açılım kattı. Değerli bir hobi edindik. Hatta bu yıl Çeşme’de düzenleen turnuvaya da ucundan katıldım” diyen Aylin, ilerleyen süreçte bunun devamının da geleceğinin sinyalini veriyor.

BÜTÜN ANILAR ÇEŞME’YE ÇIKIYOR
Reisdere’de yaşayan Pınar Aylin, burayı tercih etme sebebinin, Alaçatı’ya 5 dakika mesafede ama o karmaşanın dışında olması olarak tanımlıyor. Zeytin ağaçlarının arasında bir yaşam sürdüğünü aktaran Aylin, Çeşme’nin kendisi için çok şey ifade ettiğini paylaşıyor ve ekliyor: “Burası benim ait olduğum topraklar. İzmir’i değil burayı seçtik, çünkü doğanın içinde bir yaşam nedeniyle buraya geldik. Bu geçmişten gelen bir şey. Gününü denizde geçiren, balığa çıkan, babasıyla ava giden bir çocukluktan sonra büyüyüp İstanbul’a gidip, şaşalı bir koşuşturmacanın içinde bile hep bir gün bu topraklara döneceğimi biliyordum. Ama bu hayalin bu kadar çabuk olacağını düşünmüyordum. ‘50’lerde bunu yaparım’ derken çok şükür ki daha erken hayata geçti. Çeşme özel bir yer ve bizim için çok daha özel çünkü her anımız burada… İlk gençliğe ait güzel anılar, kaliteli eğlenceler hep Çeşme’ye çıkıyor.”

 
ÖZÜMÜZE DÖNELİM
PINAR Aylin çocukluğundan itibaren bildiği Çeşme ve Alaçatı’nın son durumuyla ilgili biraz endişeli. Aylin, endişelerini şöyle sıralıyor: “Eskiden Alaçatı deniz olmadığı için pek tercih edilen bir lokasyon değildi. Sonra bir dönüşüm başladı. Kaliteli, bohem, özel şeylerin olduğu ve yaz kış keyifli bir yer olma yolunda ilerliyordu. Taş evler restore edilmeye başlandı. Sevindiren mekanlar açılıyordu. Hep bir kalite vardı. Bu tatta bu dönüşüm 3-5 yıl devam etti. Biz burayı Saint-Tropez olacak diye beklerken bir anda müziklerin birbirine karıştığı, masa-sandalyelerden yürünmeyen bir yere, tırnak içinde ‘eller havaya’ ruhuna teslim olundu. Alaçatı sörfle ön plan çıktı. Dünya markası durumunda ama bu alanlar da tehdit altında. Sanatı, sporu ve kültürü önemseyen bir yapı olmalı. Umarım Alaçatı özüne döner.”

* Yemek yemeyi ve yapmayı çok seven Pınar Aylin, mutfağı eşine bıraktığını söylüyor. Bunun nedenini ise şöyle anlatıyor: “Ben de mutfakta iyim ama eşim müthiş bir aşçı. Birlikte mutfağa girdiğimizde ortam geriiliyor. Bu nedenle mutfağı ona bıraktım. Bir boğa, bir aslan adeta yemek için yaşıyoruz ve mutfak bizde kutsal topraklar.”

 
HIZLI BİR TÜKETİM VAR
BİR dönem ara verse de Pınar Aylin’in sahnelerle bağı doludizgin devam ediyor. Proje bazında konsept performanslar yapan Aylin, “Jazzy 90’s, Best Of 90’s ve Düet 90’s şeklinde üç konseptimiz var, bu konseptler mekana ve şartlara göre değişiyor. Müziğimi yapıyorum ama karmaşadan uzak, kendi istediğim bir formatta yoluma devam ediyorum. Dijitale iş yapmayı pek tercih etmiyorum. Hızlı bir tüketim var. Şarkıların introsu bile yok. Tabii arada elbette güzel işler de çıkıyor ama çok ender ruhuma dokunan bir şey bulabiliyorum. Biz bir albüm için neredeyse 1 yıl stüdyoda yatıp kalkar, özenle iğne oyası gibi işlerdik. Maddi manevi çok emek verip, karşılığını da alıyorduk” diyor.

 
SEZON SONUNDA KEŞFE ÇIKIYORUZ
SEZONDA oldukça yüksek bir tempoyla yaşayan Pınar Aylin, sezonun bitmesiyle de kendine zaman ayırıyor. “Öncelikle Ege’de yakın çevremizden başlamak üzere eşimle keşfe çıkıyoruz” diyor ve ekliyor: “Yarımada’da gezilecek çok yer var. Ülkemiz bu anlamda çok zengin, her yerde ayrı bir hazine var. Annemle geçtiğimiz yıl Doğu Ekspresi’yle Kars’a gittik. Ani’ye hayran kaldım. Orada sihirli bir dünyaya girmiş gibi oldum. Aynı şeyi Mardin’de de yaşadım, Kapadokya’da da... Dünyayı da geziyoruz ama Türkiye’deki zenginlik bambaşka. Burası kadim topraklar; doğasıyla, insanıyla, mutfağıyla çok özel çok güzel, bu bilinçle koruyup sahip çıkmalıyız.”

İKİNCİ KİTAP YOLDA
ÇEŞME’ye taşınma süreci yeni bir hikayenin de doğuşuna ilham olmuş. ‘Peri Masalı’ adlı bir roman yazmış ve 2017’de de okuruyla buluşmuş. Sanatçı, “Peri Masalı, içinde esas kitap dediğim ‘21’i de barındıran bir roman. Yani kitabın içinde kitap var. O esas kitap benden çıkan ‘hiçlik bilinci’ ya da ‘hakikat bilgisi’ diyebiliriz… Roman bölümünde Afrika’da geçen bir aşk hikayesini anlattım. Kitabı yazmak için önce trenle Güney Afrika’ya gittim. 35’ten öncesi ve 35’ten sonrası var. Gerçek hayat 35’ten sonra başlıyor’ dedim. Çünkü iki hayat, iki Pınar varmış gibi hissediyorum. Şimdi ikinci roman yolda. Bittiğinde “21” ile birlikte yeniden üçleme olarak yayına verilecek” bilgisini paylaşıyor.

 
İKİSİNDEN BİRİ
* Yürüyüş / Koşu
* Susmak / Konuşmak
* Klasik / Modern
* Dobra / Politik
* Samimi / Mesafeli
* Kitap / Dergi
* Doğa / Konfor (Doğada konfor)
* Kedi / Köpek
* Çay / Kahve
* Et-Balık / Ot
* Disiplinli / Rahat

  
KİMDİR?
* Burcu: Boğa
* Eğitimi: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi
* Medeni durumu: Evli, bir kızı var