Güncelleme Tarihi:
- O kadar dolu birisiniz ki size kendinizi anlatın demeye dilim varmıyor. Bugüne kadar eğitiminizden iş deneyimlerinize kadar tüm tercihleriniz, bilinçli bir STK’lı olma yolculuğunuza hizmet ediyor gibi. Neden bu alanı seçtiniz?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Sivil toplum alanını seçmemin ana nedenlerinden biri, küçükken İstanbul’da doğup büyüdüğüm mahalledir. Mahalle kültürünün olduğu herkesin dayanışma içinde hareket ettiği bir mahalleydi. Eksiklikleri ve eşitsizlikleri çok küçük yaşta yaşamaya başladığımız bir alandı. Ben de o yüzden etrafımdaki ihtiyaçlara ve sorunlara her zaman bir şekilde kendimi de katarak çözümler üretmeye çalışıyordum. Gördüğüm sorunları tespit edip onları paylaşmak ve çözümün bir parçası olmak istedim. Üniversite tercihleri sırasında kariyer yolculuğu başlarken 1999 depremi oldu. Depremden sonra bakış açım değişti, çok sevdiğim hem tiyatro hem edebiyat öğretmenimi kaybettim. Sonrasında da o açıdan kendi hayatımı ve kariyerimi planlarken toplum için fayda üretecek bir şeyler yapabilir miyim diye hem araştırmaya hem çabalamaya çalıştım.
- Hep böyle yaratıcı mıydınız?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Sanırım... Mesela üniversitede öğrenci kulübündeyken indirim kartı yaptık ve bunu o zamanki büyük şirketlerden birine sattık. Erken yaşta bir fikir üret, fayda için geliştir, sonra onu isteyen birileri olsun. Sivil toplum alanı, mesela yurtdışında BM zirvelerine gitmek gibi konular girdi hayatıma. 1996 Habitat Zirvesi’nde lise öğrencisiydim. Okulumuz bizi oraya gönüllü öğrenci olarak yollamıştı. Hem çeviri hem de mihmandarlık yapıyorduk. Sorun varsa görürdüm. Çözmekle ilgili süreçlerde hep içinde oldum. Bunun kariyer olabileceğini üniversite ikinci sınıfta fark edince, bu alanda kariyer yapmaya karar verdim. Yaklaşık 25 yıldır bu çalışmalarının içindeyim diyebilirim.
İZ BIRAKMAYA ÇALIŞIYORUZ
- Bir çok dernektesiniz. Ülkemizde bölgesel, yerel, uluslararası alanda yardım fonlarından, danışmanlığa geniş bir yelpazede hizmet veriyorsunuz. Aynı zamanda İzmir Ekonomi Üniversetisi’nde öğretim görevlisisiniz. Kendinizi tüm bunların içinde nereye konumlandırırsınız?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Çağımızın gençlere ve çocuklara sunduğu önemli olanaklardan biri çoklu yetenekler setiyle kendilerini donatabiliyor olmaları. Tabii bu bir çırpıda söyleyebildiğimiz bir alan ama insan kendini keşfederken bunu anlatması kolay olmuyor. ‘Şunu da keşfedeyim, bunu da keşfedeyim’ derken birçok dernekte olmuş oluyorsunuz. Yine uluslararası kalkınma kurumlarıyla, yardım kuruluşlarıyla ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş ilişkisi içindeyim. Bir yandan da bunun teorisi ve akademik tarafını beslemeye çalışıyorum. Buna aslında düşün-yap-deneyimle-öğrendiklerini kağıda dök-analiz et sonra yenileri için bir alan açılsın mantığıyla yapmaya çalışıyoruz. Hem akademik olarak hem üretilen metod ve içeriklerle harmanlayarak aslında bir taraftan da iz bırakmaya çalışıyoruz. Bunlar dağınık çalışmalar gibi görünse de kalkınma perspektifinden ele aldığımızda bir ilçenin, bir ilin, bir bölgenin, bir konunun veya bir sorun alanının gelişmesi yönünde ürettiğiniz çalışmalar, metodlar ve kavramlar bütünü olarak değerlendirebilir. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Altuğ Akın hocamız ile birlikte ‘Medya ve Şehir’ adlı bir ders yürütmekteyiz. Kent ölçeğinde medya iletişim aracılığıyla nasıl etkileşime giriyoruzu anlamaya çalıştığımız bir işleyişimiz var. Kentteki sorunlar ve bunlara nasıl çözüm üretebiliriz sorularıyla proje bazlı bir ders yürütüyoruz. Hem teorik çerçeveyi verdiğimiz hem proje deneyimini aktardığımız bir süreç oluyor.
İHTİYAÇ HARİTASI, MERT FIRAT
İLE YOLLARIMIZI BİRLEŞTİRDİ
- Muhteşem bir oluşuma imza attınız: İhtiyaç Haritası. Fikir nasıl doğdu ve hayata geçirildi? İhtiyaç Haritası ile çok şey yaptınız biliyorum ama okuyucularımızla da paylaşabilirseniz sevinirim.
ALİ ERCAN ÖZGÜR: İhtiyaç haritası aslında bizim de ihtiyacımız olan bir oluşumdu. 2012-2013 yıllarında hayatımıza giren sosyal medya herkesin sesi olan bir alandı. İster istemez birbirine yardımcı olmak ve insanlara yardım etmek orada ele alınan konulardan biriydi. İkinci şey 2011’de Van depremi yaşanmıştı. Hem Van depremi hem 1999 depreminde oradaki yardımların koordinasyonu sorunluydu. Bu yine aklımızda olan bir konuydu. Afetlere hazırlık ile ilgili bir çalışma yürütüyorduk o yıllarda. Daha önce 2012 yılında ‘Şehir Çocuğu’ diye bir blok yapmıştım. Şehirdeki sorunları çöz, fotoğrafını çek, paylaş gibi bir blok ve Twitter hesabıydı. Bir yandan bu projeler dünyasında sosyo-ekonomik haritalama diye şehirlerin elindeki verileri harita bazında, mahalle bazında veri girişi yapıp haritalıyorduk. Aslında harita, veri, data konusu pratikte deneyimlediğimiz bir şeydi. Bir yandan da ben ‘Sosyal Sorumluluk Derneği’nin kurucularındandım. O anlamda da sosyal projeleri ele alıyorduk. Sonrasında sosyal bir harita yapsak, soruları görebileceğimiz ‘Şehir Çocuğu’ mantığında da bunun aslında teknoloji deneyimi olan birkaç arkadaşımla konuşuyorduk, böyle bir takım çalışmalarımız vardı. Aslında ana çıkış noktası burada ama tabii ki Mert Fırat’la tanışmamız ve aynı anda aynı şeyi birbirimizden bağımsız düşünmemiz ve bir arkadaşımızın bizi tanıştırmış olması vesilesiyle fikrimizi geliştirdik. Yani iki ayrı fikri İhtiyaç Haritası altında topladık. Keyifle tartışarak, geliştirerek, arkadaşlarımızı katarak kooperatif ruhu ile oluşturduk ki, oluşumu da aslında bir yardımlaşma kooperatifi olarak kurduk.
- Konu partneriniz Mert Fırat gelmişken kendisi çok sevilen bir oyuncu ama neden Mert Fırat?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Kuruluşumuzun kökeni Mert ile aynı fikri düşünmemizdi. Neden Mert Fırat’ın cevabı aslında bu. Mert, tanıdıkça çok daha iyi anlayabildiğiniz biri. 13 yaşında sosyal çalışmalara başlamış ve mahalle kültürü ile etrafındaki olaylara hep duyarlı olmuş. Kültür sanat alanını seçmiş ama proje dünyası ve sosyal girişim alanlarından hiçbir zaman uzaklaşmamış. O anlamda kendisinden kültür sanat perspektifi ile işleri yönetme anlamında çok şey öğrendiğim iş ortağım. Sadece iş ortağı olarak da değil, bir hayal ortağı ve yol arkadaşı olarak görüyorum. Birlikte birçok yeni proje geliştirdik. Neden Mert Fırat’a cevabım, iyi ki Mert Fırat. Çünkü birlikte düşünebiliyor, üretebiliyor ve bunu yaparken de insanlara ve kurumlara daha faydalı olma düşüncesiyle hareket ediyoruz. Gelecek nesile ki kendi çocuklarımız da var, iyi bir miras bırakmak adına bugünden o sorumluluğu omuz omuza aldığımız hem değerli bir sanatçı hem girişimci olarak tanımlayabilirim. Sanatçı kişiliğinin yanı sıra kıymetli insani yönü ve etkileyici girişimci aklı ve perspektifi olan biri. Gelecek yıllarda hem ondan çok şey öğrenmeye hem de birlikte üretmeye umarım devam edeceğiz.
- Depremde İhtiyaç Haritası eminim çok yarayı sarmıştır. Hemen koordine olabildiniz mi? Bu zorlu süreçte neler yaptınız?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Hemen koordine olabildik aslında. Özellikle Elazığ depreminden itibaren ‘Afet Platformu’ diye bir yapının kurucularından olduk. Elazığ’a ilk giden ekiptik. Bu afette de hızla görev paylaşımı yapıp kriz masalarını oluşturduk. Depoları kurduk, bölge ile İstanbul’daki depo arasında köprü kurup hızla ilk temel ihtiyaçları bölgeye ulaştırmaya çabaladık. Özellikle afetlerin ilk 90 günü kriz zamanı, o anlamda da ilk etapta arama kurtarma çalışmaları sürüyordu. Biz arka planda yardımların koordinasyonu için iletişim ağları kurmak ile ilgili çabaladık.
- Peki destekler nasıldı?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Türkiye’nin ve dünyanın birçok yerindeki kurumlar, uluslararası kuruluşlar ve yurt dışında yaşayan vatandaşlar destek olmak istedi. Sağolsunlar bizi de güvenilir kurumlardan birisi olarak belirleyip birçok desteği yapmak istediler. Biz de desteklerin ulaşması konusunda süreci ilerlettik. Burada gönüllüler çok kıymetliydi. İki binin üzerinde gönüllümüz sahada çalışma yürüttü. Yine uzakta olup aramalarla destek veren çok gönlümüz oldu. Call center ile yürüttüğümüz bir whatsapp yardım hattı kurduk, onun aracılığıyla tüm yardımlarım koordinasyonunu yürüttük. Araçlarıyla gelen gönüllüler oldu, günde üç dört sefer farklı kırsal alanlara giderek dağıtım yaptılar. Gerçek bir afet imecesinin parçası olduk.
‘BİR KİRA BİR YUVA’ İLE
TÜRKİYE’YE DESTEK OLUNDU
- Bir Kira Bir Yuva projesi o kadar başarılı ve temelleri oturmuş proje ki, inanın ilk duyduğumda ‘helal olsun’ dedim. Nasıl gidiyor proje?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Bir Kira Bir Yuva projesi, İzmir depreminin olduğu zaman ikinci günde ürettiğimiz bir fikirdi. ‘Acaba insanları hızla evlere yerleştirebilir miyiz, bir imece ve dayanışma yaratabilir miyiz’ diye düşündük. İzmir Büyükşehir Belediyesi Hemşehri İletişim Merkezi desteğiyle ‘Bir Kira Bir Yuva’ projesini hayata geçirdik. Bu kapsamda iki şey yapıyoruz. Bir, ailelerin kiralarını karşılamak isteyenlerin taahhütlerini topluyoruz ve sonra onları buluşturuyoruz. İki, elinde geçici süreliğine boş evini tahsis etmek isteyenler olursa onları evleri hasar görmüş insanlar için topluyoruz. Bu proje çok etki yarattı. İlk üç haftada 46 milyon lira desteği toplayan ve birçok aileyi hızla konteyner kentleri beklemeden sıcak bir yuvaya kavuşturan bir çalışma oldu. Kahramanmaraş depreminde ise bölgede çok büyük bir yıkım vardı ve insanlar da farklı şehirlere gitmek istiyordu. Bölgeden hızla farklı şehirlere gidiş durumu vardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile hızla koordine olup projeyi çeşitli eklemelerle tekrar hayata geçirdik. Televizyonda canlı yayın gerçekleşti ve ilk andan itibaren çok büyük destekler geldi. Siteyi açıp canlı yayını yaptıktan ilk 2-3 gün içinde 600 milyon TL’nin üzerinde bir imece yaratıldı. Bir Kira Bir Yuva, İhtiyaç Haritası’nın modelini anlatmak için iyi ve kitlesel bir çalışma oluyor. Türkiye’ye yayılması ve faydalı olması bizleri mutlu ediyor. Herkesi devam eden desteklere katılmaya davet ediyoruz.
- Bir takım yardım kurumlarına karşı özellikle son dönemlerde güvensizlikler yaşandı. Bu işin denetimi, güvenilirliği nasıl sağlanmalı? Nerede yanlış yapılıyor?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Bu soru için çok teşekkür ederim. Son dönemde yardım kuruluşlarına olan güvensizlik aşikar. Bu, yıllardır mevcut olan ve sadece Türkiye’de değil, dünyada da olan bir problem. İngiltere’de 2003’te yüksek lisansımı bu alanda insani yardımların etkili yönetimi üzerine yaptım. Maalesef bürokrasi ve insani yardımların yönetimi konusundaki yavaşlıklar, teknolojinin az kullanılması ve hesap verilebilirliğin olmaması gibi problemler yaşanıyor. Biz İhtiyaç Haritası’nı aslında tüm bu sorunları ele alarak daha şeffaf ve hesap verebilir bir yapı olarak kurguladık. İhtiyaçlarını gireni de görebiliyorsunuz, destek verenleri de... Yardımlaşma ve destekler konusunda nerede yanlış yapılıyor sorusuna ise ana cevabım; özellikle Türkiye’de bir sorun olduğunda insanlar ellerinden ne gelirse canı gönülden destek olmaya çalışıyor. Fakat ellerinden gelenleri yaparken de hem uluslararası hem yardımlaşma ile ilgili bazı kurallar mevcut. İyi bir araştırma yapıp gerekirse üye olup veya destekçi olup birkaç sivil toplum kuruluşuyla çalıştıktan sonra daha stratejik bir plana dönüşebilir. O yüzden deneyimlemek, gönüllü olmak ve destekçi olmak, sivil toplumu büyütecek ve deneyimli kitleleri sürece katacak bir unsur.
- Bir çok ülkede sosyal sorumluluk projelerinde yer alan, danışmanlık yapan, hem içinden hem de tüm bu oluşumlara yukarıdan objektif bakabilen biri olarak gözlemlerinizi merak ediyorum: Oluşturulan fonların miktarı o ülkenin en çok ekonomik durumuyla mı, eğitimiyle mi, manevi değerleriyle mi orantılı?
ALİ ERCAN ÖZGÜR: Aslında hepsi, ekonomik durumla da ilintili. Türkiye’nin ekonomik durumu zorda olsa da bunu ‘Bir Kira Bir Yuva’ya kumbarasındaki 9 lirasını yollayan da vardı. Eğitim düzeyi yükseldikçe topluma geri kazandırmak ile ilgili çabalar daha çok artıyor. Manevi değerler de öyle. İmece diyoruz... İmece, Anadolu’muzun bir kültürü. Başka yerde de illa ki benzer çalışmalar vardır ama bu anlamda vakıf kültürü olan bir toplumuz. Bugün belediyelerin kurulmasının temeli vakıflardır. Bu anlamda da bir ülkedeki fonların veya sivil toplumun ilerlemesinin temel göstergelerinden birisi gönüllülüğe verdiği önemdir. Gönüllülük ile ilgili mevzuat var mı, gönüllülüğe yönelik destekler ve teşvikler var mı? Gönüllü olmayı teşvik edip işlevsel yürütebiliyor muyuz? Biraz da bununla ilintili bir durum. Umarım ilerleyen yıllarda gönüllülüğü, sivil topluma katılımı ve sosyal girişime yatırımı çokça artırabiliriz.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Konuşurken başka gezegenden gelmiş gibi hissettim.
- Yeni çağ insanı.
- Dünya avucunun içinde gibi.
- Bu tür insanlardan daha çok olsa keşke.
- Teknik kelimeleri çok kullanıyor ister istemez, dinleyen için Çince konuşuyor gibi gelebilir.
- Sözünde duran ve disiplinli biri.
İKİLİ SEÇENEKLERDEN
BİRİNİ SEÇİN
- YÜRÜYÜŞ-Koşu
- Sıkılmak-SABRETMEK
- Susmak-KONUŞMAK
- Dans Etmek-Oturmak
- KLASİK-Modern
- DOBRA-Politik
- SAMİMİ-Mesafeli
- Uykucu-UYKUSUZ
- SAKİN-Heyecanlı
- KİTAP-Dergi
- DOĞA-Konfor
- KEDİ-Köpek
- GÜNEŞ-Yağmur
- Çay-KAHVE
- Et-OT
- Disiplinli-RAHAT
- UNUTUR-Affetmez
- TATLI-Tuzlu
- Çin Yemeği-İTALYAN YEMEĞİ
- ŞARAP-Rakı
- ESPRİLİ-Ciddi
KİMLİK
- Burcu: Yengeç
- Okuduğu okullar: İstanbul Gürsoy Koleji, Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler-Lisans, Birmingham Üniversitesi Yönetişim ve Kalkınma Yönetimi - Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi Mahalli İdareler ve Yerinden Yönetim - Doktora.
- Bekar-aile: Aile.
İlgi alanları: Spor, müzik, seyahat, kitaplar.
%100
- Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir?: KIZIM.
- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi?: SEYAHAT, TATİL.
- Yüzde yüz güvendiğin kişi?: KARDEŞİM.
- Yüzde yüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilme imkanının olmayacağı neyi bilmek isterdin?): EVREN, UZAY, KARA DELİKLERİN SIRLARI.
KİMSİN?
- Kimin beyninde olmak isterdin? Düşüncelerini merak ettiğin kim?: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp algılamak isterdin?: ELON MUSK.
- Sınırsız yardım imkanın var, kim-ler-e/neye yapmak isterdin?: DOĞA VE HAYVANLAR İLE ÇOCUKLARI KORUMAK.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR?
- ..... Çok iyi yaparım: SPAGETTİ.
- ..... hiç beceremem: DÜZENLİ UYUMAYI.
- Çevrem beni ...... biri olarak tanımlar: NEŞELİ.
- Az kişi bilir, ben ...... biriyim: SABAH ERKEN.
MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN
- Kazandıklarım: Dostlarım, değerlerim, insan ve doğa sevgim.
- Yatırımlarım: Felsefe, sosyal fayda.
SANA DAİR KISA KISA
- Girişimci olmasan ne olmak isterdin?: MÜZİSYEN.
- 20 önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: İSTANBUL DIŞINDA BİR YERLERDE OKUMAYA GİT.
- Hayat motton varsa nedir?: HAYAL KURMAYI BIRAKMA.
İYİ Kİ...
- İyi ki yapmışım: İzmir’e taşınmak.
- İyi ki kabul etmişim: Chevening Bursu’nu.
- İyi ki başladım: Kalkınma projelerine.
- İyi ki yapmamışım: İngiltere’de kalmak.