Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL, (DHA) – İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nde İstiklal Marşı’nın kabulünün 97’nci yıldönümü ve Mehmet Akif Ersoy’u anma programı gerçekleştirildi. Üniversite’nin Türk Dili Ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Erol Ülgen, İstiklal Marşı’nın sadece yazıldığı devre ümit ve iman aşılayan bir eser olmayıp aynı zamanda taşıdığı ve dile getirdiği yüce değerler vasıtasıyla da bütün Türk nesillerinin mili ruhunu besleyip geliştirebileceği en ulvi rehber olduğunu söyledi.
Çok sayıda akademisyen ve öğrencinin katıldığı anma programında Ülgen, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un hayatı ve eserleri ile İstiklal Marşı’nın bir eser olarak nasıl ortaya çıktığını anlattı. Mehmet Akif’in, ne şiirlerinde ne de nesirlerinde hiçbir şahsi duygusuna, eğer yaşadıysa aşkına, ihtiraslarına yer vermediğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Erol Ülgen şunları söyledi:
“O kendisini eserleriyle birlikte Türk toplumuna vakfetmiştir. Bağımsızlığımızın sembolü olan istiklal marşımız, kahramanlığın ve imanın yaşatıcısıdır, milli gururumuzdur. Her Türk genci onu yürekten söyler. İstiklal marşı söylenirken hazırda olanlar, işitecek kadar yakında olanlar ayağa kalkar ve hazır ol vaziyetinde dinlerler. Açık alanda bulunan üniformalı görevliler selam dururlar.”
MECLİS’TE İLK OKUNDUĞUNDA AYAKTA DİNLENİR
İstiklal Marşı’nın ilk kez Büyük Milet Meclisi’nin Mustafa Kemal Paşa Başkanlığı’ndaki 1 Mart 1921 tarihli toplantısında Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey tarafından okunduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Erol Ülgen, “Akif’in yazdığı İstiklal Marşı kürsüden ilk kez okunduğunda milli mücadeleyi çok zor şartlar altında yürüten Meclis üyeleri ‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’ diye başlayan ilk mısrada Meclis’i alkıştan inletirler. Heyecanlarına hakim olamayan Milletvekilleri ayağa kalkarlar. Marşın ilk okuması bitinceye kadar yer yer alkışlarla okuma kesilir. Atatürk’ün başkanlık ettiği bu oturumda Hamdullah Suphi Bey, İstiklal Marşı’nı o gün 4 defa okumuştur” dedi.
MEHMET AKİF’İN ZOR YAŞAMI
Yrd. Doç. Dr. Erol Ülgen konuşmasında İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif’in zor koşullar altında ve yokluk içinde bir hayat sürdürdüğüne dikkat çekerek şöyle devam etti:
“İstiklal Marşı’nın kabulü görüşmeleri Dr. Adnan Adıvar’ın başkanlığında 12 Mart 1921’de yapılır ve Millî Marş olarak kabul edilir. O gün de Meclis üyeleri tarafından bir kez daha ayakta dinlenir. Akif ordu tarafından ödül olarak konulan 500 lirayı alır ve Hilal-ı Ahmer bünyesinde faaliyet gösteren kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar-ül Mesai Vakfı’na bağışlar. İstiklal Marşı’nın kabul edildiği gün Akif’in cebinde borç olarak aldığı 2 lirası ve sırtında giyecek paltosu yoktur.”
İSTİKLAL MARŞI’NIN TAŞIDIĞI DERİN ANLAM
Konuşmasında İstiklal Marşımızın taşıdığı derin anlam ve ifade ettiklerine de değinen Yrd. Doç. Dr. Ülgen bunları şöyle sıraladı:
“İstiklal Marşı sadece yazıldığı devre ümit ve iman aşılayan bir eser değildir. O aynı zamanda taşıdığı ve dile getirdiği yüce değerler vasıtasıyla da bütün Türk nesillerinin mili ruhunu besleyip geliştirebileceği en ulvi rehberdir. Akif kahraman ordumuza ithaf ettiği eserde İstiklal Marşı ismini tesadüfen koymamıştır. O istiklal ve vatan sevdasıyla her şeyini fedaya hazır bir milletin milli marşında da istiklal kelimesinin hem lafsen hem de mana olarak bulunmasını şuurlu olarak istemiştir. Akif istiklal marşımızın birinci dörtlüğünde Türk milletine, ikinci dörtlüğünde bayrağa seslenir. Üçüncü dörtlüğünde hürriyet kavramı, Türk tarihi, Türk kahramanlığı ve Türk’ün yılmaz karakterini ele alır. Dördüncü kıtada batı alemi ile Türklüğün mukayesesini yapar. Beşinci dörtlükte düşmanla savaşan askere hitap eder. Akif, altıncı dörtlükte de vatandan bahseder. Ona göre hiçbir şey vatan kadar kutsal ve değerli değildir. Yedinci dörtlükte vatan kavramı işlenir. Vatan kaybedilirse milletin varlığı da tehlikeye düşer. Sekizinci ve dokuzuncu dörtlükler birbirine bağlıdır. Burada millet, din şehadet ve istiklal ele alınır. Bir de vatan uğruna canını feda eden şehit konuşmaktadır. Eserde bir milleti ayakta tutacak bütün değerler. Dokuz dörtlük boyunca tek tek işlenmiş ve en son 5 mısrada bir hükme varılmıştır. Hatırlayalım:
"Dalgalan sen de en şanlı hilal
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal
Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal"
"Bütün kıtalar bu son kıtada verilen hükme ulaşmak için aşılması gereken bir merhale teşkil eder.”
(FOTOĞRAF)