Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL (DHA) - ÖLÇME, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) ve Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), sınav ve yerleştirme süreçlerinde iyileştirme adına değişikliklere imza atmaya devam ederken, 2,5 milyona yakın öğrencinin 12 Mart 2017’de gireceği YGS’ye sayılı günler kaldı. Hem uygulamaya koyulan değişiklikler ve etkileri hem de 'Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) 1 ay kala neler yapmalı? Neler yapmamalı?' soruları adaylar ve aileler açısından cevabı telaşla aranan en temel sorular.
Sınav başarısı ile hayat başarısı doğru orantılı düşünüldüğü için üniversite adaylarının büyük çoğunluğu başarıyı, diğerlerini geçmek ve yarışı önde bitirmek olarak anlamlandırıyor. Aile beklentileri ve sosyal çevre baskısı da eklendiğinde ölüm-kalım savaşına dönüşen sınavlarda istenilen başarılar elde edilemeyince, hayal kırıklıklarının kaçınılmaz olduğunu söyleyen İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rehberlik Koordinatörü Murat Acet, “Oysa ki adaylar açısından değiştirilemeyen bir gerçek olan sınavlara katılım, telafisi olan bir süreçtir. Bu yıl hedeflenen başarılar elde edilmese dahi sonraki yıl sınavlara yeniden hazırlanmak, üniversite öğrenimi boyunca çift ana dal- yan dal ve yatay geçiş gibi olanaklardan yararlanmak da mümkün. Ayrıca YGS’nin yerleşme puanına yaklaşık yüzde 30-35 oranında katkı sağlayacağı göz önünde bulundurulduğunda telafisi olan bir sınav olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 2016 ÖSYS sonuçlarına göre herhangi bir YGS puan türünde sırası 100 bin olan öğrencinin, LYS sonrasında ilk 10 bin sıralarına kadar yükselebildiğini bilmek sınavlara doğru anlamlar yüklememizi sağlayacaktır” dedi.
“YGS’NİN YAPISINI ANLAMAK ÖNEMLİ”
“YGS’nin genel özelliklerini, yapısını bilmek ve anlamak, öğrencilerin hem sınav performansını hem de motivasyonunu olumlu yönde etkileyecektir” diyen Murat Acet, YGS’nin 160 sorudan ve 4 ana testten oluştuğunu, alan ve tercih ayrımı olmaksızın tüm adayların gireceği bir sınav olduğunu söyledi. YGS testlerinin en önemli özelliğinin, yerleştirme puanlarının hesaplanmasında farklı katsayılara sahip olmaları olduğunu ileten Acet, “Örneğin Psikoloji (TM-3) tercihinde bulunacak bir aday için Türkçe testinin etkisi yüzde 15 iken Fen Bilimleri testinin etkisi yüzde 5’tir. Bir başka deyişle YGS’deki bir Türkçe sorusu üç Fen sorusuna eşittir. Ancak bu etkisi az olan testin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Çünkü çapraz testlerden (Sayısalcılar için Sosyal Bilimler testi, Sosyal öğrenciler için Fen Bilimleri testi) elde edilecek puanlar da bizi sıralamada önlere taşıyacaktır. Aralarında 1 ya da 2 puan fark olan öğrencilerin başarı sıralarındaki farkın on binleri bulması bu durumun en çarpıcı örneğidir. Kısaca söylemek gerekirse bu örnekler ve sınavın içeriğini, yapısını anlamak bizlere YGS stratejimizi belirlemeyle ilgili oldukça önemli ve hayati ipuçları sunacaktır” diye konuştu.
"ZAMANI PLANLAMAK VE YÖNETMEK ÖNEMLİ"
YGS’ye kadar kalan zamanı verimli değerlendirmenin kilit kavramlarını zamanı planlamak ve yönetmek olarak ifade eden Murat Acet, “Hedefe yönelik bir çalışma için uzun uzadıya konu anlatımlarına ağırlık vermek, soru dağılımında bir-iki soru çıkmış konulardan yüzlerce soru çözmek gibi çalışmalar yerine, eksik konuları tespit ederek özet tamamlama çalışmaları yapmak, soru gelme ihtimali yüksek konulara öncelik tanımak ve soru çözme pratiğini geliştirmeye yönelik uygulamalara ağırlık vermek akıllıca davranışlar olacaktır” dedi.
DENEME SINAVLARINA AĞIRLIK VERİN
Murat Acet, sınava 1 ay kalmışken gerçek sınavın provası nitelinde uygulanacak deneme sınavlarının öğrencilerin hem psikolojik olarak sınava hazır hale gelmeleri ve kaygılarının azalmasına hem de eksiklerini tespit ederek daha verimli çalışmalarına yardımcı olacağını söyledi. Soruların konu dağılımlarını, soru tiplerini, soruların zorluk ve kolaylık durumlarını bilmenin en iyi yolunun, geçmiş yılların sınav sorularının çözülmesi olduğunu belirten Acet, “Özellikle ilk kez sınava girecek adayların geçmiş yılların sorularına aşinalığı sınav sonuçlarına olumlu yansıyacaktır” dedi.
PANİĞE GEREK YOK
Murat Acet gereksiz panik, gerçek dışı kaygılar ve azalan sürenin yarattığı baskıdan kurtulmak için de şu ipuçlarını verdi: “Başta sağlıklı yeme-içme ve uyku düzeni olmak üzere olumlu düşünce ve davranışlarımızı sayıca artırmalı, planlı ve dengeli olmak koşuluyla spor ve sosyal etkinliklere yer vermeliyiz. Böylesi bir tutum sınavın yaşamımızdaki gerçek yerini almasını sağlayacak ve bizi daha zinde tutacaktır. Aileler için de birkaç şey eklemek isterim. Çocuklarınızın bu en zor döneminde onları koşulsuz desteklemek, başarıya giden yolda onlara uygun koşulları yaratabilmek için teşvik edici,dengeleyici bir rol üstlenmelisiniz. Yüksek başarı beklentisi ve çevre baskısı içinde sıkışan çocuklarınızı ulaşılabilir hedeflere yönlendirmeye gayret edin, herkes bir şeyler yapabilir düşüncesini aklınızdan çıkarmayın ve onları kısır çekişmelere ve kıyaslamalara kurban etmeyin. Çünkü böylesi zor süreçlerde duygusal davranmak beklenenin aksine sonuçlar doğurabilir.”
(FOTOĞRAFLI)