Güncelleme Tarihi:
İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL, (DHA)- JEOFİZİK Mühendisi Yard.Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin olası Marmara depreminin İstanbul'daki olası depremin felakete yol açabileceği ve bu yükün altından kalkılamayacağı görüşüne tümüyle katıldığını, 39 ilçesi bulunan İstanbul’un Marmara Denizi’nde 200 kilometreye yakın kıyısı bulunduğunu söyledi. Yard.Doç.Dr. Gündoğdu, büyük tehlikeye rağmen henüz yönetmenlikleri bile bulunmayan dikey yükselmelerin önüne geçilemediğini vurguladı. Yard.Doç.Dr. Gündoğdu, "Deprem gerçeği konusunda hafızamız zayıf. Bu biraz da çaresizlikten ileri geliyor. İnsanlar çare bulamayınca bir takım inançlara veya kafasına göre ‘Ne yapayım ben?’ gibi anlayışlarla bu işleri çabuk unutuyorlar” dedi.
Afetlere karşı hazırlık çalışmaları kapsamında her ay düzenlenen Avcılar Belediyesi Afet Gönüllüleri (ABAG) toplantısı Zübeyde Hanım Evlendirme Dairesi Salonu’nda yapıldı. 'Biyolojik Tehditler' konulu son toplantıda, Jeoloji Uzmanı Prof.Dr. Şükrü Ersoy da katılırken, Yard.Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu, sivil savunma uzmanı İbrahim Berber ve Afet Yönetim Uzmanı Özden Işık izleyicileri bilgilendirdi. Belediye Başkanı Handan Toprak Benli toplantıda afete hazırlık konusunda Şili ve Japonya’yı örnek almaya çalıştıklarını, halkın her türlü afete karşı nasıl önlem alacağını bilmesini hedeflediklerini söyledi.
"BAKANIN SÖZLERİ TAMAMEN DOĞRU"
Yard.Doç Dr. Oğuz Gündoğdu, toplantıdan sonra DHA’nın sorularını yanıtlarken Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin kısa süre önce "Allah korusun İstanbul'da bir deprem olursa perişan oluruz, ekonomimiz çöker" sözlerinin tamamen doğru olduğunu söyledi. Birçok Avrupa kentinden büyük İstanbul’un Marmara Denizi’nde 200 kilometrelik kıyısı bulunduğunu, sanayiinin önemli ve kaliteli bölümü bu kentte yer aldığını anlatan Yard.Doç.Dr. Gündoğdu, "Bütün vergilerin yüzde 50’ye yakını buradan alınıyor. Sanayii üretimi buradan alınıyor. Bakanın söylediği doğru. Bu sözler depremden sonra çok söylenirdi. Ama ondan sonra devamlı dikey yükselmeler oldu. Bunlar da riski giderek arttıran şeyler" dedi.
“KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN DOĞRU ÖRNEĞİ YOK”
Yard. Doç Dr. Oğuz Gündoğdu, depreme dayanıklı bir kentin ancak kentsel dönüşüm ile mümkün olabildiğini vurgularken şöyle konuştu:
“Kentsel dönüşüm güvenli binalarla kent kültürünü yükseltmektir. Halkla beraber yapılması gerekir. Bugüne kadar kentsel dönüşümün doğru dürüst bir örneği yoktur. Kadıköy’de parası olan bina sakinleri anlaşıp binayı yıkıyor, yenisini yapıyor. Aslında bu doğru değil. Oysa kent anlayışının gelmesi lazım. Önemli olan binayı yenilerken kent kültürüne uygun yapılarla da yaşamı değiştirmektir. Bu çalışmalara ciddi bakılması gerekiyor. Kentsel dönüşüm ile ilgili değişen yasayı yeterli bulmuyorum. Bu konuda yapılması gereken; sivil toplum örgütlerinin dahil olduğu kurumların prensiplerinin de yasaya yansıtılmasıydı. Her program olduğunda bir eklenti oluyor yeniden çıkarılıyor. Bazıları ‘Binam sağlam’ diyor ayrılmıyor, mani olmaya çalışıyor veya daha fazla hak istiyor. Bu gibi bir takım hukuksal problemleri çözmek için altyapı kendi kendine oluşuyor. Bunlar, 15 yılda gelişen, kendi kendine ihtiyaca göre oluşan şeyler. Bunların yerine daha çok zaman verip yasalar çıkarılsa bu problemleri görmüyor olacaktık.”
“251 YILLIK ENERJİ BİRİKTİ”
Yard. Doç Dr. Oğuz Gündoğdu, Marmara Denizi’nde Bakırköy açıklarından başlayıp, Tekirdağ’a devam eden, 250 yılı aşkın süreden bu yana enerji biriktiren bir fay hattı bulunduğunu hatırlatırken, şöyle dedi:
“Bu fay parçası 1766 yılından beri kırılmadı. Yani 251 yıl geçti. Hesaplamalara göre, 7.5 civarı; +2 veya -2 enerji üretecek. Zeytinburnu örneğindeki gibi, olduğu yerde yıkılan binaları gördükçe herkeste bir telaş başlıyor. Bakanı bunlar da tedirgin etmiş olabilir. 7.5 bayağı büyük bir enerji demektir. Bundan önceki faylanma İstanbul’a ortalama 90 kilometre uzaktaydı. Oradan buraya, bütün İstanbul ve çevresinde ciddi hasarlar oldu. Ama fay burada 15-20 kilometre uzaklıkta. Bu tabii ciddi şekilde tehlikeyi riski arttırıyor. Deprem gerçeğine hafızamız zayıf. Bu biraz da çaresizlikten ileri geliyor. İnsanlar çare bulamayınca bir takım inançlara veya kafasına göre ‘Ne yapayım ben bunu yapamıyorum’ gibi anlayışlarla bu işleri çabuk unutuyorlar. Halbuki unutmamak gerekiyor ve iyiye doğru gitmek için de sivil toplum örgütleri ile hareket yapmaları gerek. Burada kentsel dönüşüm tek çözüm yolu. Ama bu kentsel dönüşümü sadece belediyenin sırtına vermek yetmiyor. Çoğu semtte Bağcılar, Esenyurt, şu bunlar çok tehlikeli yerler. Avcılar’ın da biliyoruz tehlikesini. Ama bütün bu tehlikeleri bırakmak için sadece belediyeye bırakmak yetmez. Taban olması, destekleyen halkın olması örgütlenmesi gerekiyor. Yoksa ne yapayım anlayışı çözüm değil."
"KİM SUÇLANACAK?"
Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, büyük, yüksek, minare gibi binaların yönetmeliğinin henüz çıkmadığını, bunların altında kalacak insanlar için kimin suçlanacağını sordu. Yard.Doç.Dr. Gündoğdu, olası deprem adında bina çok ağır hasar görmemişse ve bulunabilirse ‘Afet çantasının’ yarar sağlayabileceğini ifade ederken, bazı yaklaşım ve öğretilerin gözden geçirilmesi gerektiğini anlatılanlar ile gerçek arasında çok büyük farklar bulunduğunu söyledi. Deprem uzmanı, “Korkmak serbest ama paniğe yer yok. Bütün önlemleri buna göre düşünmek gerekiyor. Askeri bir terim olan ‘Hedef küçültmeye’ uyulmalı. Burada hedef sana ateş etmeye gelen depremdir. Ne kadar küçülürsen kas gücün o kadar artar" dedi.
"GÖMÜLÜ YAPILAR DAHA DAYANIKLI"
Yard. Doç.Dr. Oğuz Gündoğdu, olası depremde İstanbul’daki Marmaray başta olmak üzere ulaşım ağının nasıl etkilenebileceği sorusuna, şu yanıtı verdi:
"İnşaat kurallarına uyulup, tedbirleri alındıysa, gömülü yapılar depreme daha dayanıklıdır. Marmaray’a gelince. Sarsıntı geldiğinde Marmaray’ı korumak için sistemler kurulu olması lazım. Tekirdağ’da kırılma başladı diyelim. Buraya gelmesi için 4-5 saniyelik bir süremiz olacak. Bu süre içerisinde Marmaray’ın hızını ne kadar düşürebilirsek, durdurabilirsek o kadar kar. Ama bu sistemde hala çalışmalar devam ediyor. Ortaya çıkan başka bir şey yok.”
(FOTOĞRAF)