Tutuklu binbaşı: Albay sıkıyönetim ilan edildiğini söyledi

Güncelleme Tarihi:

Tutuklu binbaşı: Albay sıkıyönetim ilan edildiğini söyledi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2017 15:46

Tutuklu binbaşı: Albay sıkıyönetim ilan edildiğini söyledi

Haberin Devamı

 

 

 Hayati KILIÇ / İSTANBUL, (DHA) FETÖ/PDY'nin 15 Temmuz'daki darbe girişimine katılarak AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nı işgal eden 14'ü tutuklu 74 asker'in yargılandığı davanın dördüncü duruşması sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor. Tutkulu yargılanan Binbaşı Faruk Şimşek ifadesinde "Albay Sadık Cebeci sıkıyönetimin ilan edildiğini, gerekirse ateş edileceğini, aksi takdirde sonuçlara katlanılacağını sert bir şekilde ifade etti" dedi. Tutuklu sanıklardan Yüzbaşı Gökhan Güney ise ifadesinde "Bizim Atatürkçülüğümüze laf söylediler. Ancak biz Atatürk'ün de öğrencisi ve mezunu olduğu Harp Akademisi'ndeniz. Kimse bizlerin Atatürkçülüğünü ve Atatürk sevgimizi sınamasın" dedi.

Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki salonda yapılan duruşmada, duruşma başladığında avukatları gelmediği için savunması alınamayan tutuklu sanık Binbaşı Faruk Şimşek ve tutuklu Yüzbaşı Gökhan Güney daha sonra avukatlarının gelmesi üzerine ifade verdi.

"BİNBAŞININ HAVAYA ATEŞ ETTİĞİNİ GÖRDÜM"

Tutuklu Yüzbaşı Gökhan Güney ifadesinde "15 Temmuz günü sabah Harp Akademileri'ndeki derslerimize girdik. Öğle arası yemeğe gittik. Saat 14.00'da yoklama olduğu söylendi. Faruk Binbaşı 'Ahmet Zeki Geran Albay'ın emrini tebliğ ediyorum' dedi. 47. Piyade Alayı'na gideceğimiz söylendi. Akşam saat 8'de çıktık. Benim aracımla gittik. Yolu bilmediğimiz için bayağı dolaştık. Faruk Binbaşı, Akademiden gelen öğrencileri 5'erli gruplar halinde Valilik, AK Parti, İBB ve emniyete gidecek şekilde ayırdı. 'Acil çıkmanız gerekiyor' diyerek bizi çıkarttı. AK Parti binasına geldik. Askerleri indirdikten sonra ön kısma kalkanlı ekibi koyduk. Yan tarafta AK Parti'nin ön cephesinde demir korkuluklar var. Oraya da 3-4 kişiyi yerleştirdik. Yavaş yavaş halk gelmeye başladı. Halka, 'Emniyet maksatlı buradayız. Yaklaşmayın' dedik. Oraya darbe maksatlı gelseydim, karşımdaki insana hanımefendi demezdim. Halk çoğalmaya başlayıp öndeki kalkanlı askerleri ittirmeye başladığında ateş sesi geldi. Faruk binbaşının havaya ateş ettiğini gördüm" dedi.

"ALAY KOMUTANI VUR EMRİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ"

Yüzbaşı Güney ifadesinde, "Ben diğer taraftaki arkadaşları da o tarafa çektim. Oraya destek olmasını istedim. Halk iyice askerleri geriye ittirmeye başladı. O sırada arka tarafta neler olduğunu bilmiyorum. Halk sloganlar atmaya, küfür etmeye başladı. Yoğun bir halk kitlesi oluşmaya başladı. Ben Faruk binbaşıyı aramaya başladım. AK Parti il binasından çıktığını gördüm. Halk darbe olduğunu söylüyordu, cep telefonumdan baktım. Köprünün kapatıldığını, uçakların uçtuğunu öğrendim. Binbaşı, 'Herkesi topla hemen herkesle konuşmam lazım" dedi. Alay komutanıyla görüştüm. Sıkıyönetim ilan edildiğini, 'vur emri' olduğunu, emre uymazsak sonuçlarına katlanılacağını söyledi. Biz, halka, vatandaşa ne olursa olsun ateş etmeyeceğiz emrini verdik" şeklinde konuştu.

"KIŞLADA MÜHİMMATI VE SİLAHLARI TESLİM ETTİK"

Halkın barikatları geçtiğini belirten tutuklu Yüzbaşı Gökhan Güney şunları söyledi:

"O sırada benim hemen sol tarafımda askerlerden toplanmış bir grup vardı. Bir tane vatandaş beni kolumdan tuttu. 'Komutanım buradan çekilmeniz lazım' dedi. Ben de 'Askeri çekeceğiz ama bize yardımcı olmanız lazım' dedim. Vatandaşlar yardımcı olmaya, biz de çekilmeye çalıştık. Halkın içeri girmesinden sonra toplandığımız yer TOMA' nın oradaki güvenlik kulübesi oldu. Oradan da arka tarafa geçtik. AK Parti il binasının bahçesinde görevliler geldi, sonra polisler gelmeye başladı. Faruk binbaşı yetkili kişi olup olmadığını sordu. 'Buradan çıkmamız lazım' dedi. İsmini Metin olarak hatırlıyorum. Metin Bey geldi, 'Hayati Yazıcı ile görüşür müsünüz' dedi. 'Tamam görüşürüz' dedik. Aradan belli bir vakit geçti. Faruk binbaşıyı telefonla aradım. Sonra Erol binbaşıyı aradım. 'Şu an Hayati Yazıcı'yla görüşüyor' dedi. Ben arkadaşlar halkla konuşun, burayı boşaltsınlar biz araçlarımıza binip gidelim' dedim.

O da Halk şu an çok ateşli. Teskin edemeyeceğini, yardımcı olamayacağını söyledi. Metin Bey devreye girdi 'Ben size araç ayarlasam, buradan gider misiniz?' dedi. Kabul ettik. 'Ben kendi şirketime ait minibüsleri ayarlayacağım' dedi. Müteakiben Metin Bey sürekli cep telefonuyla görüşmeye başladı. Saat 03.00, 03.30'u bulmuştu. Araçlar geldikten sonra Faruk binbaşım orada halkın olmadığın teyit etmek için Fatih yüzbaşıyı yukarı yolladı. Biz polislerin nezaretinde ikili kol yapıp yukarı yürüdük. Sayım yapıldıktan sonra biz kışlaya doğru yola çıktı. Kışlaya döndükten sonra araçlardan indik. Biz de üzerimizdeki mühimmatı ve silahları teslim ettik. Sabaha karşı oradan benim aracımla ayrılıp lojmana gittik. Albay Sadık Cebeci ile birliğe döndükten sonra görüşmedik."

Kendisinden önce savunma yapan askerlerin çoğunun kendilerini suçladığını belirten Güney, "Olayın darbe olduğunu öğrendikten sonra binbaşı Şimşek'e söyledik. Buradaki askerlerin tamamının çabası ve o gece orada bulunan sağduyulu vatandaşların çabasıyla oradan çıktık. Buradaki insanların tamamı bizimle beraber bu işi çözmeye çalıştı, savunma yapan askerlerin kendilerini kurtarmak için 'dışarıdan gelen subaylar' deyip suçu üzerimize yıkmaları da kendi vicdanlarına kalmış bir şey. Cuma gecesi gerçekleşen darbe girişiminin ardından buradaki herkes Pazartesi günü gözaltına alındı. Bunların hepsi o süre içinde iç içe yaşamış, beraber mesai yapan insanlar. Hakkımızda bu kadar yanlı ifade vermeleri emir komuta içinde verilen ifadeler olduğunu gösteriyor. Birbirlerini koruyorlar ve dışarıdan gelen birileri olunca bizim üzerimizde oynanmaya çalışıyorlar" dedi.

MAHKEME BAŞKANI TEPKİ GÖSTERDİ

Güney, sanık avukatlardan birinin olay günü hayatın olağan akışına aykırı bir durumun olup olmadığını sorması üzerine, o gün MİT Müsteşarının Genelkurmay Başkanıyla toplantı yaptığını söyleyerek, "Normalde doğum gününde bile personele mesaj atılıyor ama bu olayla ilgili bir şey gelmedi" dedi.

Bunun üzerine araya giren Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Öztürk, "Adamlar Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinden darbe olduğunu yazıyor, sen mesaj diyorsun geç bunları. İddianamedeki suçlamalara gel" diye konuştu.

Sanık Güney ise, "Kışlaya döndüğümüzde buradaki sanıkların hepsine teşekkür ettim. Pişman olmadığımızı söyledim. Pişman olunacak bir şey yapmadık. Sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmayı göze alarak verilen vur emrine uymadık. Bu yüzden pişman değiliz dedim" dedi.

"HAİN DARBECİLERİ KINIYORUM"

Tutuklu sanık Binbaşı Faruk Şimşek de ifadesinde "El-Bab'da şehit olan vatan evlatlarımızı rahmetle anıyorum. Kendi askerlerine vatandaşları vurduran hain darbecileri kınıyorum. Harp Akademilerindeki komutanı Kurmay Albay Ahmet Zeki Gerehan bana görev vererek 47. Alayda görev vererek 15 Temmuz günü saat 21.00'de alay komutanlığının emrine girmem emrini verdi. Kışlaya gitti. Alay Komutanı Sadık Cebeci ile görüştük. Cebeci, olası terör eylemine karşı AK Parti'de görevlendirdiğimi söyledi. Olay günü saat 23.15'te parti binası önüne gittik. Buranın emniyetini çepeçevre sarmak için askerleri yönlendirdim. Emniyet maksadıyla geldik. Kapıdaki polislere durumu izah ettim. İstanbul'da geniş çaplı terör eylemi beklendiğini, İl binasının emniyetini almakla görevlendirildiğimizi söyledim. Ben orada bulunduğum sürece polisle tartışma olduğunu görmedim. Böyle bir şey olsa biz merdivenler bölgesinde iken polisler bize yardım etmez, tutuklama eylemi yapardı" diye konuştu.

"HAVAYA ATEŞ ETTİM"

Sanıklardan Üsteğmen Muzaffer Dikencik'le binanın girişine girdiklerini belirten Şimşek "Halk askerlere fiziksel saldırıda bulunuldu. Askerlerime bir şey olmaması için kendi insiyatifimle havaya ateş ettim. Bundan hemen sonra arkamda Erol binbaşı vardı, o da ateş etti. Fatih yüzbaşı da ateş etti. Halktan birisi 'ne yapıyorsunuz darbe mi yapıyorsunuz' dedi. O anda kafamda bir şey oluşmaya başladı. Komutanlar yanıma geldi, 'Ateş etmek uygun olmadı insanlar galeyana geldi' dedi. Son 'Emrim dışında kimse ateş etmeyecek' diye bağırdım. Halkın gösterdiği tepkinin şaşkınlığıyla tekrar binanın içine gidip yetkili birisiyle görüşmek istedim. Kapıdaki görevli 'Siz darbe yapıyorsunuz' dedi. Ben de Ne darbesi kardeşim, güvenlik için geldik dedim" şeklinde konuştu.

"ALBAY ATEŞ EDİN DEDİ"

Şimşek ifadesinde, Kimseyle görüşemeyince Alay Komutanı Sadık Cebeci'yi aradığını belirterek şunları söyledi:

"Albay Sadık Cebeci sıkıyönetimin ilan edildiğini, gerekirse ateş edileceğini, aksi takdirde sonuçlara katlanılacağını sert bir şekilde ifade etti. Aldatıldığımızı, terör eyleminin yalan olduğunu o anda anlamış bulunmaktaydım. etrafımızda toplanan insanlar arasında taşkınlık yapanlar vardı. Oradaki 76 askerin elinde silahlar var, binanı etrafına dağılmışız kontrolü de zor. Binayı boşaltmam emrediliyor, 'vur emri' verilmiş, emre itaat etmesem sıkıyönetim mahkemesinde yargılanacağım aklımdan geçti, itaat etsem ölümler olacağını düşündüm ve kendi kendime idamla yargılanacak da olsam, ordu korumakla görevli olduğu halka ateş etmez diyerek bu emre itaat etmemeye karar verdim.Kışlaya dönmenin yolunu aramaya çalıştım.

Geri çekilmemiz de erler dahil herkesin çabası oldu. Askerleri çektiğimiz bir bölümde barikat oluşturduk.Sağduyulu vatandaşlarda olası provokasyonlara karşı bir barikat kurdu. Halkın tepki gösterdiği sırada yakınlardaki bir otelde bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile telefona görüştüm. Kendisine darbeci olmadığımızı ne halka, ne askere zarar gelmeden dönmek istediğimizi, halkı sakinleştirip araçla dönmek istediğimizi söyledim. Yazıcı'da 'Su an halk çok fazla ateşli, şu anda onlara etki edemem' dedi" dedi.

"FETÖ İLE BAĞLANTIM YOK"

Tutuklu Binbaşı Faruk Şimşek ise ifadesinde şunları söyledi:

"Aldığımız emri sorgulamadığımız için burada müebbet hapisle yargılanıyoruz. Ben üç emir alım. Birincisi,İstanbul'da geniş çaplı terör eylemi beklendiği gerekçesiyle 47. Piyade Alayı'nda görevlendirildim. İkincisi AK Parti İl Başkanlığı binasının güvenliğini sağlamam için emir aldım. Üçüncü ise sıkıyönetim ilan edildiği emridir. Ben bu üçüncü emri il başkanlığı binasına gittiğimizde aldım. Ancak uygulamadım. Emrimdeki tüm askerleri kışlaya götürmek için elimden geleni yaptım. Darbe maksadıyla değil, binanın emniyetini almak için gittik. Şehit Ömer Halisdemir'de aldığı emri sorgulamadı. Bir kahraman gibi şehit düştü. FETÖ ile bir bağlantım yok. Okullarında okumadım. Bankalarına para yatırmadım. Bağış toplamadım. Yurtlarında kalmadım. Ailemden kimsenin yakınlarımın bağlantısı yok. Yeşil pasaportum var. Kaçmadım. 182 gündür tutukluyum. 10 yıllık evliyim. 2 çocuk babasıyım."

Duruşma tutuksuz yargılanan erlerin savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 236 sayfalık İddianamede, 1 Binbaşı, 2 yüzbaşının da aralarında bulunduğu 14 tutuklu rütbeli asker ve tutuksuz yargılanan 60 er hakkında, "Anayasayı ihlal", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. İddianamede, bir kısım şüpheliler hakkında "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan, diğer bazı şüpheliler hakkında ise "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak" suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!