TÜSİAD eski başkanı Symes'dan laiklik vurgusu

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2017 14:17

TÜSİAD eski başkanı Symes'dan laiklik vurgusu

Haberin Devamı

Gülseli KENARLI -İdris TİFTİKCİ/İSTANBUL,(DHA) Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 47. Olağan Genel Kurulu yapıldı.Genel kurulun açış konuşmalarını, TÜSİAD eski Başkanı Cansen Başaran Symes ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan yaptı. Cansen Başaran Symes konuşmasında “Bir kez daha tekrarlamak isterim. Farkında olsak da olmasak da yeni bir dünyanın kuruluşuna tanıklık ediyoruz. Bu dünyanın şeklinin, normlarının, etkili kurumlarının ve kurallarının nasıl tanımlanacağını henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz liberal dünya düzeni sarsılıyor. Dünya ölçeğinde demokratik değerler, yapılar, ilkeler; popülist, otoriter dalgalarla boğuşuyor. Küreselleşme ideası uluslararası sistemde jeopolitik ağırlıklı gelişmeler karşısında geriliyor. Ancak modern dünyanın kazanımlarını, insanların eşitlik, özgürlük ve adalet arayışlarını uzun dönemde bastırmak mümkün değil" dedi.


“GÜVENLİK MESELESİNİN YALNIZCA “GÜVENLİKÇİLİK" PRİZMASINDAN ELE ALINAMAYACAĞINA BEN DE İNANIYORUM"


Symes, “Hızlı büyüyen ülkelerde bile, otoriter rejimler sonuçta toplumlarının kalkınma ve zenginlik dışındaki taleplerine cevap vermek zorunda kalıyor. Teknolojideki sıçramaların tetiklediği, fırsat ve zorlukların toplumsal etkilerinden muaf değiller. Vatandaşlarına giderek daha fazla hesap vermek zorunda kalacaklar. Zira gelişen toplumlarda insanlar giderek daha fazla soru soruyor ve sonunda temel hak ve özgürlüklerine sahip çıkıyor. Bu dinamikten 21. Yüzyıla özgü yeni ve özgürlükçü bir düzen çıkacağına inanıyorum. Dünyadaki popülist dalganın, otoriterleşme eğiliminin, içe kapanmacı söylemlerin ilelebet süreceğine inanmıyorum. Ekonomi politikalarında yeni arayışlar, büyümenin meyvelerinin daha adil paylaşılması, ışık hızıyla gelişen teknolojinin yarattığı, işsizlik başta olmak üzere sosyal dengesizliklere deva olacak adımların atılması önümüzdeki dönemin dünyadaki asıl gündemidir. Bizim de asli gündemimiz budur. Türkiye gibi bir ülkenin bu arayışın içinde yer alması şarttır. Bir dönem tüm dünyanın gıpta ederek baktığı, bölge toplumları için bir örnek diye el üstünde tuttuğu bir ülkeydik. Gene böyle bir konuma dönmememiz için bir neden yok. Dış politikada yanlışlarımızı itiraf etmeyi bilebildik. Sırada ekonomiyi rayına oturtacak kararların olması gerekir. İç politikada da güvenlik sorunu başta olmak üzere neler yapılması gerektiğini Tuncay bey sıraladı. Güvenlik meselesinin yalnızca “güvenlikçilik" prizmasından ele alınamayacağına ben de inanıyorum" dedi.


“TÜRKİYE, AB İLE ORTAK GELECEK HEDEFİNİ, EVRENSELLEŞMİŞ DEĞERLERİ REDDEDEREK VE MÜTTEFİKLERİYLE ÇATIŞARAK GERÇEKLEŞTİREMEZ"


Cansen Başaran Symes, “Bizim açımızdan soru bu yeni düzenin oluşumuna ne ölçüde katkıda bulunacağımızdır. Son 200 yıllık tarihimiz bu konuda önemli ipuçlarıyla dolu. Bunlara yeniden dönmek, ülkemizin tarihsel deneyiminin geleceğe dönük çabalara nasıl ilham vereceği üzerinde durmak zorundayız. Türkiye, Ortadoğu'nun geleceğine katkıda bulunacaksa bunu, Ortadoğu'nun hastalıklarını ithal ederek yapamaz. Türkiye, AB ile ortak gelecek hedefini, evrenselleşmiş değerleri reddederek ve müttefikleriyle çatışarak gerçekleştiremez. Türkiye, bölgesel dengelerde rol oynayacaksa bunu, kendi esneklik alanını daraltarak sağlayamaz" şeklinde konuştu.


LAİKLİK VURGUSU


Symes, geçen hafta İzmir'de gerçekleşen terör saldırısına dikkat çekerek, “Yılın daha ilk günlerinde İzmir'de polis memuru Fethi Sekin'in fedakarlığı sayesinde etkisi sınırlı kalan bir terör saldırısına tanık olduk. Bu olay karşısında gösterilen toplumsal tepkinin niteliği sanırım herkesi derinden etkiledi. Ondan önce, yılbaşı gecesi toplumumuzu sarsan bir vahşet yaşadık. Yılbaşı trajedisini gerçekleştirenlerin siciliyle, bu terör eyleminden önce bazı çevrelerce yaratılan sevimsiz atmosferin etkisi bir araya gelince çok boyutlu bir tepki patlaması yaşandı. Bu olay çoğumuza toplumsal yaşamı ve demokratik siyaseti düzenlemek açısından elimizdeki en değerli kavramın, ilkenin ne olduğunu da sertçe hatırlattı; Laiklik. Laiklik olmadan Ortadoğu'da tanık olduğumuz acıların, trajedilerin, şiddet dalgalarının ülkemizi de içine çekmesini engellememiz mümkün değil. Derneğimizin bu ilkeyi kendisi için, Türkiye'nin bekası için en temel ilke saymasındaki isabeti de bu vesileyle kayda geçirmek isterim. Bunu böyle kabul etmek ve Cumhuriyet'in kurucularının, hem ülke tarihinden hem de kendi engin hayat tecrübelerinden çıkardıkları dersle rejimin temel taşı yaptıkları bu ilkeye, çağdaş bir yorumla sahip çıkmak, doğru anlaşılması, bilinmesi için çaba harcamak durumdayız ve zorundayız. Bu konuyu asla hafife alamayız, almamalıyız" diye konuştu.


“MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, KARARLARINI MECLİS'İN MEŞRUİYETİNE DAYANARAK UYGULAMAYI İLKE EDİNDİ"


Cansen Başaran Symes, “Bugün size son kez hitap ederken biraz da geçmiş 2 yılın muhasebesini çıkarmak istiyorum elbette. Bunu yaparken yakın tarihimize de başvurmak niyetindeyim. Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşının başarıya ulaşabilmesiyle kuruldu. O savaşı, Osmanlı payitahtının işgaline başkaldıran kahramanlarla dolu Millet Meclisi yönetti. En zorlu zamanlarda dahi yetkilerini kıskançça koruyan, bünyesinde güçlü kişilikleri barındıran bir Meclis. Cumhuriyeti kuran da bu Meclis oldu. Kurucu anlaşmamız Lozan'ı onaylayan, devrimleri gerçekleştiren, laiklik ilkesini anayasaya koyan, ülkemiz ve toplumumuz için önemli hedefleri onaylayan hep Meclisti, Meclisimizdi. En güçlü döneminde Mustafa Kemal Atatürk kararlarını Meclis'in meşruiyetine dayanarak uygulamayı ilke edindi. Rejimin zorlu başlangıç döneminde dahi Meclis'te aykırı sesler, muhalif şahsiyetler hep bulundu. Milletvekilleri, en zor şartlarda inandıkları değerler yönünde hareket ettiler, tavır aldılar. Sonuçta Cumhuriyet'in en idealist dönemlerinde, çağının ilerisinde olan kararlar alınabildi, adımlar atılabildi. Kadınların seçme seçilme hakkı, bu hakka da temel teşkil eden Medeni Kanun, Meclis'in onayıyla gerçekleşti. Tüm eksikliklerine rağmen toplumun her kesiminden gelen kişilerin en yüksek makamlara erişebilmesini sağlayan bir vatandaşlık anlayışı, eğitim ve sağlık seferberliği Meclis'in desteğiyle hayata geçirilebildi" dedi.


15 TEMMUZ


Symes, “Nihayet, 15 Temmuz'daki kalleş ve kanlı darbe girişiminin hedefinde gene Meclis vardı. Meclis o gece toplanarak rejimin ve demokrasimizin temel kurumu olduğunu gösterdi. Bu mirasın önemi ve anlamı üzerinde Anayasa değişikliklerinin tartışıldığı ve maddelerin oylandığı şu dönemde başta milletvekillerimiz olmak üzere etraflıca düşünmeliyiz kanısındayım" diye konuştu.


“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNDEKİ KISITLARIN MİLLİ BİRLİK ARAYIŞIMIZA VE MENFAATLERİMİZE ZARAR VERDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"


Symes, “Anayasa değişikliğinin ötesinde çoğumuzun zihnini meşgul eden ve acilen üstesinden gelmemiz gereken sorunlara da değinmek istiyorum.


Toplumumuzun son yıllarda giderek daha fazla kutuplaşmasından, ortak değerlerimizin erozyona uğramasını uzun zamandır haklı olarak her ortamda gündeme getiriyoruz. Medyadaki çok sesliliği giderek kaybetmemizin tartışma ortamımızı ve kamuoyunun haber edinme hakkını kısıtladığını, ülkemizin imajını olumsuz etkilediğini gözlemliyorum. İfade özgürlüğü üzerindeki kısıtların milli birlik arayışımıza ve menfaatlerimize zarar verdiğini düşünüyorum. Siyasi söyleme hakim olan sertliğin, demokrasileri derinleştiren yazılı olmayan kurallara hiç dikkat edilmemesinin toplumsal dirliğimize olumsuz etki yaptığına inanıyorum. Ortak hedeflerimizin azalmasını, değerlerimiz veya hayat tarzlarımız üzerinden ayrışmanın hızlanmasını, özgür ve gelişmiş dünya ile iletişim kurmada giderek zorlanmamızı üzülerek izliyoruz. Türkiye'nin ciddi bir güvenlik sorunu olduğunda elbette mutabıkız. Teröristlerin art arda gelen insanlık dışı saldırılarından kaygı duymamamız mümkün değil. Ancak, sürekli bir olağanüstü hal ortamının tek başına, güvenlik sorunlarının aşılabilmesini sağlayabileceği kanısında değiliz" ifadelerini kullandı.

 

 

PİSA AÇIKLAMASI


Symes, Aralık ayında yayınlanan PİSA sonuçlarına dikkat çekerek, “Eğitim düzeyimizin yetersizliğini tescil etti. Matematik becerisindeki zayıflık kadar öğrencilerimizin ana dillerinde okuduklarını anlayamayacak durumda olmalarından geleceğimiz adına endişe duyuyorum. Bu gençlerimizin 21. Yüzyılın dünyasında gerekli becerilere sahip olmamalarının ne anlama geldiği üzerinde daha ciddi düşünmemiz gerekiyor. Bugünkü eğitim anlayışımızla, ülkemizdeki eşitsizlikleri yeniden üretirken, dünya ile rekabet etmesi mümkün olmayan, soru sormaya, araştırmaya, dünyayı kavramaya teşvik edilmeyen nesiller yetiştiriyoruz. Bu durumun bir insani ve toplumsal trajedi olduğuna kuşku yok. Böyle bir eğitim sistemiyle Türk iş dünyasının kendisinden beklenen ve hevesle yapmak istediği atılımları gerçekleştirmesi de neredeyse imkansız. Keza, bu eğitim anlayışı ile siyasilerimizin söylemlerinde ve politika belgelerinde topluma hedef olarak gösterdiği ve bizim de desteklediğimiz 21. Yüzyıl dünyasında en ön sıralarda yer edinme arzusu çelişiyor. Makas giderek açılmakta. Yıllardır eğitimin her alanında çalışmalar yaptık. Raporlar yayınladık. Yetkililerle elimizdeki tüm verileri ve önerilerimizi paylaştık. Yeni yönetimin bu çabaları artırarak sürdüreceğini biliyorum" şeklinde konuştu.


Syems, “Dünyada rekabet gücümüzü artıracaksak, yetişen insanlarımızın bu ülkede huzur içinde çalışabilmelerini sağlamak zorundayız. Dışarıdan sermaye çekeceksek eğitim sistemimizi 21. Yüzyılın gereklerine uydurmamız, özgürlüklere sahip çıkan bir Anayasa'yla, iyi işleyen evrensel hukuk anlayışını benimsemiş bir yargı erkine sahip olmamız gerekir. Asya ekonomileriyle işbirliği yapmak istiyorsak verimlilik, teknoloji kullanımı, “sanayi 4.0" devrimine uygunluk gibi kriterlerde güven verici olmalıyız. Hükümetimiz ile yakın işbirliği içinde geliştirdiğimiz Sanayide Dijital Dönüşüm Platformunu bu inanç ve kararlılıkla destekliyoruz" dedi.


Symes ayrıca, “Eklemek istediğim bir gözlemim daha var. Türkiye'nin derinlerinde bilimsel olana, dünya ile başa çıkacak becerilere sahip olmaya, özgürlük solumaya yönelik talebin ne denli güçlü olduğunu da son iki yılda çok daha yakından gördüm, o özlemi derinden hissettim" diye konuştu.


AB İLE İLİŞKİLER


Symes, “Biz de kabuk değiştiren bir Avrupa Birliği ile ilişkimizi nasıl tanımlayacağımız, Türkiye'nin bu yapının içinde kendi çıkarlarına en uygun şekilde nasıl yer alabileceği üzerinde düşünmeliyiz. Bugüne dek bu konuların nasıl ciddiyetle takipçisi olduysak bugünden sonra da çabalarımızı ve çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu yönde hükümetin AB ile Gümrük Birliğini güncelleme müzakerelerini kararlılıkla destekliyoruz. Unutmayalım ki Türkiye'nin küresel rekabet gücü AB sürecinde ilerleyen ve aynı zamanda dünyanın tüm diğer bölgelerine de açık olan ülke formülüne dayalıdır. Bu arada Cenevre'de Kıbrıs müzakerelerinde çözüm yönünde ilerlendiği haberi geliyor. Hem Avrupa hem Türkiye için tarihi bir fırsat söz konusu. Çözümün siyasi ve ekonomik etkileri çok olumlu olacaktır. En nihayetinde Türkiye kendi yüksek hedeflerine toplumsal ahengini sağlamadan, yaratıcı, üretici sınıflarının bilgisini ve enerjisini harmanlamadan, çoğulculuğunu bir güç kaynağı olarak kullanmayı beceremeden ulaşamaz. Bu hedeflere erişebilmek için, gelenekle geleceği bir sentez içinde birleştirmekten başka bir yolumuz olmadığına inanıyorum. Bu sentezi gerçekleştirmek içinse hukukun üstünlüğüne saygılı daha iyi bir demokrasimizin, katılımcılığı ve şeffaflığı esas alan bir yönetim anlayışımızın olması gerekiyor. Hepsinden önemlisi Türkiye gelecekteki refahını ancak, kurumlarını yenileyerek, hukukun üstünlüğünü sağlayarak, insan haklarına ve mülkiyet hakkına saygı duyarak, iş dünyasının dünyada rekabetçi olmasına katkıda bulunacak akılcı ekonomi politikalarını, teknoloji yönlendirmelerini uygulamaya koyarak tesis edebilir. Biz bu konularda da görevi yeni Yönetim Kuruluna güvenle emanet ediyoruz" dedi.


AYAKTA ALKIŞLANDI

Symes, konuşmasının ardından salonda bulunanlar tarafından ayakta alkışlandı ve TÜSİAD Onursal Başkanı Rahmi Koç'tan bir plaket aldı.
(FOTOĞRAF) 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!